8 Şubat 2025 Cumartesi

Beni Aska Inandır / 2.Bölüm (Yazan : NK)

 BAİ/ 2.Bölüm : Harika! Babam beni bir katile mi emanet ediyor yani?

•●●4 YIL SONRA·٠•●●•٠·˙ 

"Sarp dur! Dur sakın yapma!"   

Patlayan silah sesiyle ansızın uyanan Sarp kan ter içinde yattığı yerden doğrulsa da yine de kendisine gelebilmişe benzemiyordu. Yine aynı rüyayı görüyordu. Yıllardır tek bir karesi bile değişmeyen bu rüya adeta onun kabusuna dönüşmüştü.

Komodine bir göz atıp bardağının boş olduğunu görünce pikeyi üzerinden atarak ayağa kalktı ve bardağını da yanına alıp mutfağına gittikten sonra dolaptan buz gibi bir su şişesi çıkardı. Suyu bardağa doldurmaya başladığı sırada gözleri karşısındaki konsolun üzerinde duran çerçevelere takılınca bardağını tezgahın üzerine bırakıp onların yanına doğru gitti. Yıllar öncesine ait olan bu fotoğraflara bakarken içi acıyordu. Bir yanda açığa alınmadan önce ekip arkadaşlarıyla geçirdiği günleri anımsatan fotoğraf diğer yanda da dolaylı yoldan ölümüne sebep olduğu kardeşinin eşi Gizem ile birlikte çekilmiş fotoğrafı vardı.

Çerçeveyi eline alıp Barış'ın o hayat dolu haline bakarken içindeki yıllardır sönmeyen ateş daha da çok harlanıyordu sanki. Üzerinden dört yıl geçmesine rağmen Sarp için sanki her şey dün yaşanmış gibiydi. Kollarına aldığı kardeşinin kanlar içindeki görüntüsü aklından hiç çıkmıyordu. Böyle anlarda aklından tek bir şey geçiyordu ve o da dilinden "Orada ölmesi gereken kişi bendim sen değil" diyerek dökülüyordu.

Ancak artık yapabileceği hiçbir şey yoktu. Barış gitmişti ve o kalmıştı. Hayatını da bunu kabullenmek zorunda kalarak geçirmek zorundaydı. İçindeki bu ateş belki de Barış'ı öldüren adamı bulup cezasını çekmesini sağladıktan sonra yavaş yavaş sönmeye başlardı ama o ana kadar bundan kimse emin olamazdı.

Çerçeveyi yerine bıraktıktan sonra fotoğraflara bir süre daha buruk gözlerle baktı ve bardağına doldurduğu suyu içmeyi unutup hazırlanmak için odasına doğru gitti. Bugün bir iş görüşmesi vardı ve bu görüşmenin iyi geçmesi Sarp için çok önemliydi. Muhakkak o işe kabul edilmeli ve bunun için de tüm meziyetlerini ortaya dökmeliydi. Gerçi bir süredir de bunun üzerine birtakım girişimler içerisindeydi. Yani binanın temelini oturtmuş sıra katları çıkmaya gelmişti.

Maalesef ki Sarp artık eski görevinde değildi. Dört yıl önce yaşanan olayın ardından hakkında soruşturma başlatılmış ve olay detaylıca incelenirken Sarp'ın yanında olanlar olabileceği gibi şaşırtıcı bir şekilde karşısında duranlar da olmuştu. O gün orada bulunan tüm ekip arkadaşları tek tek sorguya alınmıştı. Yaşanan olayı en ince detayına kadar anlatmaları istendiğinde ise isminin saklı tutulduğu iki kişi Sarp'ın aleyhine tanıklık etmişti. İkisi de ağızbirliği etmişçesine Sarp'ın kardeşinin ölümü yüzünden çok sinirli olduğunu suçlunun teslim olmak istemesine ve verilen dur emrine rağmen öfkesine yenilip onu gözünü bile kırpmadan öldürdüğünü söylemişlerdi.

Bu doğru değildi. Tamam Sarp adamı vurmuştu ama onu birçok kez uyardıktan sonra hâlâ durmamakta direndiği için silahını ateşlemişti. Öyle öldürme niyeti de yoktu. Öfkeli olsa da karşısındaki adamı durdurmak istediğinde canına kastetmeden nasıl vurması gerektiğini bilirdi o. Bu olayda bambaşka bir soru işaretiydi zaten. Ayrıca onu sinirlendiği için öldürmek isteseydi silahını çenesine ilk dayadığında da yapabilirdi ama kardeşinin kollarında ölmesinin üzerinden saniyeler geçmesi bile kontrolünü kaybetmesini sağlamamıştı. Adam başına gelecekleri bile bile resmen Sarp'ı bağlı olduğu kişilerin önünden çekmek için son ana kadar beklemiş ve silahını ateşlediği sırada da aniden durup sözüm ona teslim olmuştu.

İnsan kendi kendisini ölüme götürür mü diye düşünüyorsunuz değil mi? Eğer yasa dışı işlere karıştıysanız ve bir şekilde polisler tarafından yakalandıysanız bağlı olduğunuz kişiler tarafından içeride ya da dışarıda konuşmamanız için susturulmak isteneceksinizdir. O adam da bunu biliyordu ve kendisi gibi Sarp'ı da olup olabileceği en zor duruma sokup görevini de bu şekilde tamamlamıştı.

Hastane süreci ise tam bir muammaydı. Adamın hayati tehlikesi olmadığı düşünülürken saatler sonra beklenmedik bir şekilde ölüm haberi gelmişti. Sarp'ın görevinden alınması ve Selçuk'un da yarası düzelene kadar masa başı görevine getirilmesi onları bu duruma düşüren kişilerin ekmeğine yağ sürmüştü tabii. Cuma günü yapılan sevkiyatta da maalesef Derin ile Savaş çok da etkili bir başarı sağlayamamış adamlar izlerini kaybettirerek işlerini istedikleri gibi yürütmüşlerdi. Sarp'ın değil ama amirlerinin çok güvendiği muhbir bu sefer ikili oynayıp onları şaşırtmış ve bu işlerin üzerine korkusuzca giden Sarp ve Selçuk gibi iki önemli adamın saf dışı kalmasına neden olmuştu.

Selçuk'un durumu arkadaşı kadar kötü değildi elbet. O kısa zamanda toparlanıp görevinin başına bıraktığı yerden tekrar geçmişti. Ancak aynı şey Sarp için geçerli değildi. Soruşturması sona erene kadar her yönden oldukça zorlu bir süreçten geçmişti. Psikolojisi deseniz darmadağındı. Kardeşini kaybetmiş görevinden alınmış ailesiyle özellikle de Barış'ın eşi Gizem ile araları kötüleşmişti. Zor günlerdi. Sonuç olarak da yıllar sonra belki her zaman üzerinde gururla taşıdığı üniformasına geri dönmemişti ama yapılan son görüşmeler sonunda onun için bir dönem kapanmış bambaşka bir dönem başlamıştı.

  ........::::::::____::::::::........  

Sarp iş görüşmesine gitmek üzere hazırlandıktan sonra son kontrollerini yapıp evden çıktı. Telefonunu cebine koyarken merdivenleri de seri şekilde iniyordu. Aklından bir sürü şey geçip gidiyordu. Soğukkanlı bir yapısı olduğu için heyecanlı değildi ama her şeyin kusursuz ilerlemesini istiyordu.  

Apartmandan çıkıp seri adımlarla aracına doğru yürürken aniden durdu. Kalbinde sıra dışı atışlar olmaya başlamıştı. Bunun bir sebebi vardı elbet. Yine aynı şey oluyordu. Her seferinde olduğu gibi yine gözlerinin dolmasına engel olup kendi kendisini "Burada değil... O sadece bir hayal" diyerek kontrol altına tutmaya çalışıyordu. Tabii ki gördüğü şey hayaldi yoksa dört yıl önce ölen kardeşinin arabasının ön koltuğunda ne işi vardı öyle değil mi?

Bu acı verici anı yaşarken Sarp'ın iç sesi yeniden dile gelip ona "Bu gördüğün gerçek değil. Bu sadece bir göz aldanması ya da bir hayal. Kardeşin artık aramızda değil" demeye başladı. Ama kalbi mantıklı olmanın soğuk gerçeklerini kabul etmek yerine umut dolu bir direniş gösteriyordu. Barış'ın varlığını hissetmek kardeşiyle tekrar bir araya gelmek birlikte eski günleri yaşamak... Bunlar Sarp için güçlü isteklere dönüşüyordu.

Barış'ın hayalinden gözlerini çekemeden ağır adımlarla aracına doğru yürümeye başladı. Kardeşinin bakışları da onu takip eder gibi hareket ediyordu. Elini kapının koluna götürse de kardeşinin yok olabileceği endişesiyle hemen açamadı. Camın ardından uzun uzun baktı kardeşine. İçindeki özlem her geçen saniye daha da çekilmez bir hâl alıyordu. Şu an kapıyı açıp kardeşine sıkı sıkı sarılmayı o kadar çok isterdi ki... Ama bu mümkün değildi tabii. Yapıp yapabileceği tek şey karşısındaki hayale bakarken kardeşiyle kalpten kalbe konuşup ondan özür dilemek oluyordu.

Barış'a özlemle bakarken bakışları kardeşinin direksiyonu tutan eline daha doğrusu bileğine takıldı. Barış'ın bileğinde daha önce hiç görmediği bir dövme vardı. Aynı o lanet çizgi romanda resmedilen hayalete benziyordu. Bunu görür görmez o lanet günü hatırlayıp kapıyı açtı ama içeriye baktığında kimse yoktu. Arabanın içi bomboştu. Bunun böyle olacağını içten içe o da biliyordu ama her seferinde de bu boşluğa düşüyordu işte. Yani Sarp bunu sık sık yaşasa da yine de alışmış değildi. Sanki bir gün Barış'ın ortadan kaybolmadığı bir an olacak gibi geliyordu.

Boş koltuğa içi acıyarak bakıp zorlukla yutkunurken telefonu çalmaya başladı. Arayan kişi birazdan görüşme yapacağı Fuat Çeliker'in asistanı Defne Sargın'dı. Aranma sebebi ise Fuat Bey'in Sarp'ı ofisinde değil evinde ağırlamak istemesiydi. Bu değişim Sarp'a biraz tuhaf gelse de yine de orada olacağını söyleyip verilen adrese doğru yol aldı.

Böyle önemli adamların iş görüşmelerini evlerinde yapmaları biraz sıra dışıydı doğrusu. Resmi olmayan ortamlarda sunulan teklifler bazılarına cazip gelse de bazıları üzerinde hakaret niteliği taşıyabilirdi çünkü. Sarp'ın gittiğinde ne ile karşılaşacağı da birazdan belli olacaktı.

Verilen adrese geldiğinde karşısına oldukça gösterişli bir malikane çıktı. Bu onu şaşırtmamıştı çünkü civarı oldukça yakinen tanıyan biri olduğu için bu bölgeyi avucunun içi gibi biliyordu. Yüksek demirlikli kapıya yaklaştığında üzerine dönen kameraya bakıp güvenlik görevlisine de Fuat Bey'in kendisini beklediğini söyledi. Bu esnada arabası da her yanıyla kontrolden geçip didik didik ediliyordu. Sarp kimliğini de verip gerekli onayı aldıktan sonra nihayet içeriye girmeyi başardı.

Arabasını gösterilen yere park ettikten sonra da yanına yaklaşan son derece zarif bir genç hanım "Hoş geldiniz Sarp Bey!" dedikten sonra elini uzatıp "Ben Fuat Çeliker'in asistanı Defne Sargın. Telefonda benimle görüşmüştünüz" dedi. Sarp hoş bir gülümsemeyle kendisine uzatılan eli tutup "Merhaba Defne Hanım umarım sizi çok bekletmemişimdir" dediğinde Defne onun hoş gülümsemesine aynı şekilde karşılık verip "Hayır bekletmediniz. Buyurun lütfen size Fuat Bey'in odasına kadar refakat edeyim" dedi. Etsin bakalım.

Sarp kibar bir tavırla önden yol verdiği Defne'nin ardından evi inceleyerek yürürken üst kattaki camdan kendisine doğru bakan biri olduğunu fark etti. Doğru görüyordu çünkü şu kapıdan girdiği andan itibaren Fuat Bey'in kızı Mira'nın gözleri üzerindeydi. O son derece meraklı bir kızdı ve babasının evlerine gelmesine müsaade ettiği misafirinin kim olduğunu görmek istiyordu. Normalde zor çıkardı bu izinler.

Sarp için bulunduğu mesafeden Mira'nın yüzünü seçmesi biraz zordu ama yine de pencereden kendisine doğru bakan kızın kim olduğunu tahmin edebiliyordu. Bakışlarını ondan uzaklaştıramadan düşüncelere dalarken Defne'nin "Her şey yolunda mı Sarp Bey?" demesi toparlanmasına neden oldu. Sarp sesle birlikte kendisine geldikten sonra hemen merdivenlerin basamaklarını çıktı ve Defne'nin tam da önünde durup "Affedersiniz dalmışım. Mimarideki kusursuzluk gözlerimi kamaştırdı" diyerek az önceki dalgınlığına da güzel bir kılıf uydurdu.

Defne gerçekte nereye baktığını içten içe merak etse de yine de sorgulama gereği duymadan "Buyurun içeriye geçelim" deyip evin kapısını sonuna kadar açtı. Sarp nezaketi bozmayıp Defne'nin ardından içeriye girdikten sonra ona belli etmeden göz ucuyla evi incelemeye başladı. Oldukça şık ve pahası hatırı sayılır olan antikalarla bezeli bir evdi burası. Sarp ünlü ressamların tablolarına bakarken Defne de onu Fuat Bey'in odasına doğru yönlendirip içeriye girebileceğini söyledi.

"Karşılamanız ve refakatiniz için teşekkür ederim Defne Hanım"

Defne'nin zarif bir tebessümle "Rica ederim Sarp Bey" demesiyle de kapıya yaklaşıp aniden yüzünü ciddileştirdi ve kapıyı tıklatarak Fuat Bey'den onay alır almaz içeriye girdi. Sarp'ın görüşmesi başlarken merdivenlerden de Mira'nın ayak sesleri yükselmeye başladı. Seri adımlarla indiğine göre gelen kişi merakını epey cezbetmiş olmalıydı.

Defne onun aşağıya indiğini anladığı için hiçbir yere kıpırdamadı ve Mira'nın yanına gelişini bekledi. Defne her ne kadar Fuat Bey'in asistanı olsa da Mira'nın da en yakın arkadaşıydı. Hatta tek arkadaşı bile diyebiliriz. Mira'nın içinde bulunduğu ihtişamlı hayat maalesef ki onun hayatını her normal genç kız gibi yaşamasına olanak tanımıyordu. Tahammül edilmesi güç bir hayatı vardı çünkü bahçeye çıktığında bile evin çevresindeki güvenlik görevlilerinin gözleri hemen üzerine dönüyordu. Hayır yani bu kız evinin bahçesinde ne yapabilirdi ki? Tünel kazıp şehrin öte yanından çıkarak firar mı edeceğini sanıyorlardı acaba?

Okuluna gittiğinde bile bu durum sorun olmaya devam ediyordu. Kırk sekiz yaşındaki suratsız korumasının işi bitene kadar onu kapıda beklemesi arkadaşları arasında artık alay konusu olmaya başlamıştı. Bu yüzden arkadaş edinmesi ya da edindikten sonra ilişkisini sürdürmesi de zorlaşıyordu çünkü hiç kimse peşlerinde bir korumayla gezip tozmak istemiyordu. Onlar da kendilerince haklılardı ama bu da Mira'nın suçu değildi. Babası böyle olması gerektiğini söyleyip koruma istememesine yönelik tüm isteklerini geri çeviriyordu. Belli ki çevirmeye de devam edecekti.

Her adımının kontrol ediliyor olması Mira gibi özgürlüğüne düşkün bir kız için epeyce büyük bir baskı yaratıyordu. Hatta bu baskı yüzünden daha birkaç gün önce aptalca bir şey yapmaya bile kalkışmıştı. Neyse ki şimdi gayet iyiydi ama bu durum ihmalkâr davranan korumasının işine son verilmesine yol açmıştı. 

"Mira neden ayağa kalktın? Hemen odana geri dön senin dinlenmen gerekiyor"

"Yatmaktan çok sıkıldım Defne"

"Nasılsın peki? Boynun hâlâ ağrıyor mu?"

"Altı oldu"

"Ne altı oldu?"

"Gözümü açtığımdan beri bana altı kere nasılsın diye sordun"

"Hiç farkında değilim"

"Farkında olmadan sorup durduğunu anlıyorum ama artık sorma çünkü sinirlerim bozulmaya başladı"

"Tamam artık sormamaya çalışacağım"

Mira bakışlarını babasının çalışma odasına doğru yönelttiğinde cam kapıdan Fuat Bey ile konuşan Sarp'ı gördü. Görmekle de kalmayıp bayağı bayağı incelemeye aldı genç adamı. Onun kim olduğu ve burada neden bulunduğu aklını kurcalıyordu. Tuhaf... Bu adam ona bir yandan yabancı gibi geliyordu diğer yandan da tam aksine siması sebebiyle daha önce karşılaşmışlar gibi hissettiriyordu. Ama hafızasını zorlasa da bir sonuç çıkmıyordu. En nihayetinde bıraktı tanıyıp tanımadığını. Birazdan şu kapıdan çıkıp gidecek bir daha da gelmeyecek olan biri için o ağrıyan başını hiç yoramayacaktı doğrusu.

Cam kapıdan Sarp'ı izlerken aniden bakışlarını Defne'ye çevirip bıkkın bir halde de "Babam kiminle konuşuyor?" diye sordu. Yüzünü buruşturan Defne elini destek amaçlı Mira'nın omzuna atarak "Yeni korumanla" deyince kaşlarını çatarak bedenen ona dönen Mira büyük bir hayal kırıklığıyla "Hayır! Koruma istemediğimi söylemiştim" dedi. Önceleri de istememişti ama sonuç ortadaydı.

Defne şımarık bir tavırla arkadaşının yanağını sıkıp "Üzgünüm ama bu konuda söz hakkın yok gibi görünüyor Miracığım" dedikten sonra Mira'nın kendisine ciddi bir tavırla "Bu sefer ki kimmiş peki?" demesi üzerine de bakışlarıyla Sarp'ı işaret ederek "Adı Sarp Demirkan" dedi. O anla beraber Sarp'ın da bakışları kendisini izleyen Mira'ya doğru kaymıştı.

Aslında Mira'nın onu tanıyıp tanımama konusunda ikilemde kalması çok normaldi çünkü bu onların ilk karşılaşmaları değildi. Birkaç gün önce o aptallık olarak isimlendirilen kriz sırasında Sarp da Mira'nın yanındaydı. Ancak Mira o sırada Sarp'ın aksine körkütük sarhoş olduğu için Sarp'ın yüzünü tanıdık bulsa da bu olayla bağdaştıramıyor dolayısıyla da o geceye dair pek bir şey hatırlayamıyordu.

İkisinin bakışları garip bir enerjiyle buluşurken Mira dikkati Sarp'ın üzerinde olarak "Çok gençmiş neredeyse yaşıt olmalıyız" dedi. Bu dediği Defne'yi gülümsetmişti çünkü Mira yanılıyordu. Bakalım yaşıt olmadıklarını hatta aralarındaki uçurum sayılacak yaş farkını öğrenince ne düşünecekti Mira Hanım.

"Sen yirmi dört o ise otuz sekiz yaşında hayatım. Yaşını hiç göstermiyor öyle değil mi?"

"Otuz sekiz mi? Şaka yapıyor olmalısın. Gitti kırk sekiz geldi otuz sekiz desene..."

"Hayır şaka yapmıyorum. Fuat Bey onunla ilgili bilgi toplamamı istediğinde doğum tarihini kimlik bilgilerinde gördüm. Bu arada kendisi yükseleni ile birlikte koyu bir akrep burcu dikkat et"

"Burcunu yaşını bilmem ama tecrübesiz görünüyor. Tabii bu da benim işime gelir çünkü istediğim an onu rahatlıkla atlatabilirim"

"Yerinde olsam kendime o kadar da güvenmezdim"

"Neden?"

"Bakma böyle Fashion Week podyumundan fırlamış gibi göründüğüne kendisi "Hayalet" lakaplı eski bir polis"

"Hayalet mi? Sevimli Hayalet Casper gibi mi?"

"Mira!"

"Tamam tamam sen devam et. Bu arada neden eski dedin?"

"Eski diyorum çünkü 2015 yılında teslim olmuş bir suçluyu gözünü bile kırpmadan öldürdüğü için açığa alınmış. Sonrası malum..."

"İşte bu harika! Babam beni bir katile mi emanet ediyor yani? Sevgili babacığımın beni koruma şekline her zaman hayran kalmışımdır zaten"

"Soruşturması bittikten sonra daha önceki başarıları da göz önüne alınarak göreve geri çağırılmış ama o kesin bir dille reddetmiş"

"Niye reddetmiş?"

"Özel nedenler"

"Ne o açığa alınması gururuna mı dokunmuş? O da mı siz beni kovamazsınız asıl ben istifa ediyorum diyenlerden yoksa?"

"Dalga geçmeyi bırak! Geri dönmeme konusunda o kadar kararlı ki vücuduna bir dövme yaptırmış"

"Ne var ki bunda?"

"Polisler eşkal belirleyici bir unsur sayıldığı için dövme yaptıramaz"

"Nasıl bir dövmesi var peki?"

"Enteresan bir dövme"

"Merak ettim"

"İlk bakışta kendi ismi yazıyor ama tersten bakınca..."

"Tersten bakınca ne yazıyor?"

Mira sorusuna cevap beklerken Fuat Bey'in kapısı açıldı. Konuşmaları ne kadar kısa sürmüştü öyle. Kızların bakışları gelen sesle birlikte kapıya doğru döndüğünde "İyi günler Fuat Bey" diyen Sarp odadan çıktı ve haliyle dikkatleri de hemen üzerine çekti.

Defne arkadaşına onu geçirmesi gerektiğini söyleyip Sarp'ın yanına doğru giderken o sırada Sarp da göz göze geldiği Mira'ya başıyla belli belirsiz bir selam verdi. O geceden sonra ilk kez karşı karşıya geliyorlardı ve haliyle bunun gerginliğini de üzerinde taşıyordu. Şu an en olmaması gereken şey Mira'nın "Hey! Ben seni tanıyorum. Sen Tuğçe'nin doğum günündeki adamsın" demesi olurdu herhalde. Neyse ki böyle bir şey olmadı. Mira ona dikkatle bakıyor olsa da tanıdığına dair herhangi bir emare göstermiyor sadece aynı şekilde onu başıyla selamlıyordu.

Sarp tanıştıkları günle alakalı hatırladığı bir detayla birlikte tebessüm eder gibi olup hemen ardından da bakışlarını çekerek Defne'nin ardından dışarıya çıktı. Aklına kızın sarhoş kafayla kendisine söylediği sözler gelmiş olmalıydı. Tabii onların ardından Mira da hemen pencereye yaklaştı ve ikisini izlemeye başladı. Özel bir durum yoktu. El sıkıştıktan sonra Sarp arabasına doğru yürürken Defne de içeriye girmek için kapıya yaklaştı.

Sarp ise aracının kapısını açtıktan sonra tekrardan eve doğru baktı. Bakma niyeti başkaydı ama o anda da gözü pencerenin önünde kendisini izleyen Mira'ya kaydı. Belli ki ilk geldiğinde üst kattaki camdan bakan kız da oydu. Sarp bakışlarını yavaşça çekip arabasına geçtikten sonra torpidodan güneş gözlüğünü çıkarıp aracını hareket ettirdi. Buradan bir an önce gitme isteğinde olduğu hâl ve hareketlerinden çok net anlaşılıyordu.

Güvenlikten kimliğini alıp yüksek demirlikli kapıdan geçtikten sonra malikaneden yavaş yavaş uzaklaşıp bir yandan da telefonunu eline aldı. Kulaklığını takıp bir gözü yolda bir gözü de telefonundayken Selçuk'u aramaya başladı. O da Sarp'ın arayacağını bildiği için şu sıralarda telefonun başında olmalıydı.

Sarp derin bir nefes alıp telefon açılır açılmaz da tüm ciddiyetiyle "İçerideyim" dedi. Bu onların camiası için dost görünüp düşmanın yanına sızdım demek gibi bir şeydi. Selçuk oturduğu yerden işaret verdiği Savaş ile birlikte aynı anda parmağını şıklatıp "Aksini düşünmemiştik zaten! Aramıza farklı bir şekilde dönmüş olsan da yine de tekrardan hoş geldin ortak" deyince Sarp'ın da yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. Bunca zaman sonra yeniden arkadaşlarıyla aynı havayı solumak ona iyi gelmişti sanki.

Soruşturma bittiğinde elbette ki yaptığının bir bedeli olmuş ve bu bedel de üniformasının iadesine neden olmuştu. Ancak daha önceki başarıları ve göreve karşı olan tartışmasız sadakati yüzünden Sarp'a birkaç hafta önce özel bir teklif gelmişti. Sarp dört yıldır ortalarda gözükmeyince artık herkes Hayalet'in yok olduğunu düşünmüştü. Bu yüzden de bu gizli görev meselesi ortaya çıktığında bunun avantajlarını kullanmak için Sarp'ın kulaktan kulağa göreve geri çağrılmasına rağmen çok kızgın olduğu ve dönmeyi de hiçbir şekilde kabul etmediği yayılmıştı. Tabii inanan da vardı inanmayan da...

İşte bu kısımda da Sarp'ın dövmesi devreye giriyordu. Bu dövme sadece kendisi için hazırlanan bir solüsyonla çıkabiliyordu ve muhteviyatı özel olduğu için öyle herkesin eline geçebilecek bir şey de değildi. Yani her şey detaylıca düşünülmüştü. Şimdi ise Sarp'ın yapması gereken şey kaçakçılık şüphesiyle gözlerin üzerinde olmasına rağmen yıllardır hiçbir açık vermeyen Fuat Çeliker'in güvenini kazanmak ve Fuat Bey'in kalesini içten çökertecek önemli bir açık vermesine de zemin hazırlamak olacaktı. Ancak tüm bunlar olurken hiç hesap etmediği bir durum da yaşanacaktı.

Ne mi olacaktı? Fuat Çeliker'in güzeller güzeli hırçın kızına gönlünü kaptırması Sarp açısından işleri bir miktar karıştıracaktı. Bir yanda kardeşinin katiline ulaşma şansı bir yanda Fuat Çeliker'in ipini çekme fırsatı bir yanda da Mira'ya olan hisleri dururken Sarp hiç olmadığı kadar zorlanacağa benziyordu.

2.Bölümün Sonu 

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...