Bölüm şarkısı : Sezen Aksu - Sen
Bu bölümde ailelerin arasındaki husumetin kıvılcımı nasıl atılmış onu göreceğiz. O değil de bu Nergis&Vedat sahneleri beni ilk yazışımda da germişti şimdi de gerdi. Şeytan diyor GG'nin yazarı değil misin düzenlerken 2.bölümde çıkar at bunları diğerleri de geçmişlerinde bir gölge olmadan mutlu mesut yaşasınlar :)
2.Bölüm : Seni bir tek ben sevdim. Bir tek ben!
Nergis Hanım yıllar önce evlerinde meydana gelen korkunç bir yangında eşini kaybetmiş ve tarifi imkansız olan bu acıyla baş başa kalmıştı. Bu hazin olaydan sonra tamamen içine kapanmış adeta hayatla olan tüm bağlantısını da kesmişti. Yaşadığı büyük üzüntüyle beraber suskunlaşan Nergis Hanım artık ne konuşuyor ne de herhangi bir duruma karşı tepki veriyordu. Bedenen o evden çıkmış olsa da ruhu eşiyle birlikte içeride kalıp çoktan bu hayata vedasını yapmış gibiydi.
Onu bu denli üzülmeye sevk eden başka bir şey daha vardı. O yangın çıkmadan önce evlerinin salonunda eşiyle bir tartışma içerisindelerdi. Orhan Bey birinci ağızlardan işittiği bazı nahoş şeyler sebebiyle Nergis Hanım'a karşı suçlamalarda bulunmuş ama yangının çıkışıyla Nergis Hanım'ın kendisini açıklayıp aklama şansı olmamıştı. Yani çok sevdiği eşi kendisinden nefret ederek ve kalbi kırık bir şekilde göçüp gitmişti bu hayattan.
Nergis Hanım'ın Orhan Bey ile olan evliliğinden Ela adında bir de kızı vardı. Ela evlerinde çıkan yangından aynı annesi gibi komşuları Vedat Gürsoy sayesinde hiçbir yara almadan kurtulmuştu. Buna kurtulmak denilirse tabii.
Küçük kız evden çıkarıldıktan sonra yağmur altında ağlayarak korku içinde anne ve babasının yanına gelmesini beklemişti. Bir süre sonra annesinin gözleri yaşlı ve donuk bir ifadeyle evden çıktığını gördüğünde ise koşarak yanına gitmek istemişti. Nergis Hanım kendisinde değil gibiydi ve bu yüzden beline sıkı sıkı sarılan kızını hissetmemiş ona korkma bile diyememişti. Fakat tam bu sırada içeriden hızla çıkan Vedat Bey evden gelen patlama sesi eşliğinde anne kızı evin önünden uzaklaştırarak bir kez daha hayatlarını kurtarmıştı.
O dönem yaşı oldukça küçük olan Ela yaşanan trajediye tahmin edilenden çok daha iyi göğüs germişti. Aslında içinde kopan fırtınayı gizlemeyi çok iyi başarmıştı desek daha doğru olurdu. Ela zeki bir kızdı. Küçük olmasına rağmen etrafında olup bitenlerin de farkındaydı. Bu yüzden de yaşananları değerlendirmek konusunda pek zorlanmamıştı.
Yangın çıkmadan hemen önce anne ve babasının hararetli tartışmalarını gizlice dinlemiş ve kafasında bazı endişeli düşünceler oluşturmuştu. Bu nahoş düşüncelere bir de teyzesi Nevin Hanım'ın evine geçtiklerinde kendilerine taziye ziyaretine gelen komşuların fısıldaşarak yaptıkları dedikodular eklenince iş iyice can acıtıcı bir hâl almıştı. Üst üste binen olumsuzluklar da maalesef Ela'yı bir süre sonra annesinden büsbütün uzaklaşmıştı.
Nevin Hanım ise ablasının her geçen gün daha da kötüye gitmesi karşısında daha fazla direnemeyip ne yazık ki doktorların nezaretinde yaşamasına izin vermek zorunda kalmıştı. Bu çok zor bir karardı. Ancak ablasının iyiliğini gerçek anlamda istiyorsa doktorun dediklerini de kabul etmeliydi ki o da ne kadar üzülse de sonunda bunu kabul etmişti.
Ela’yı yanına alarak yeğeninin tüm sorumluluğunu üstlenen Nevin Hanım ablasına bakması için Leman adında işini çok seven genç bir hemşire bulmuştu. Ela'nın aksine ablasının yanına da sık sık giderek ona kol kanat germeye devam etmişti. Leman güler yüzlü olduğu kadar çok da tatlı dilli biriydi. Hastanedeki özel hastalar için ayrılmış küçük bir evi anımsatan bölümde Nergis Hanım'ı yuvasındaymış gibi hissettirerek tedavisinin en iyi şekilde devam etmesi için ona göz kulak oluyordu. Leman varken Nevin Hanım'ın gözü hiç arkada kalmıyordu.
........::::::::____::::::::........
Leman küçücük mutfaklarında hazırlık yapıp çaydanlığı ocağa aldıktan sonra tam fincanları tepsiye yerleştiriyordu ki kapının tıklatılmasıyla elindekileri tezgaha bırakarak mutfaktan çıktı. Aslında onun için geleni tahmin etmek hiç de zor değildi. Kapıyı açtığında tam da düşündüğü gibi Nevin Hanım'ın geldiğini görüp her zamanki güler yüzüyle "Hoş geldiniz Nevin Hanım buyurun lütfen" diyerek onu içeriye davet etti.
"Nasılsın Leman? Umarım her şey yolundadır"
"İyiyim Nevin Hanım herhangi bir sorun yok. Siz nasılsınız?"
"Ben de iyiyim teşekkür ederim. Ablamı göreyim istedim ama uyumuyor değil mi?"
"Hayır uyumuyor. Buyurun lütfen siz içeriye geçin"
Nevin Hanım elindeki torbayı uzatıp "Annemin tarif defterine göz atarken üzümlü çörek ve ay çekirdekli kraker tarifini görünce yapıp size de getirmek istedim. Ablam bir zamanlar çok severdi sen de seversin belki" derken onu buruk bir tebessümle dinleyen Leman "Severim tabii mis gibi de koktular. Ellerinize sağlık" dedikten sonra torbaları elinden aldı. Nevin Hanım içeriye girerken kulağına da yüzünü asmasına neden olan bir ses gelmeye başlamıştı. İçeride başka biri daha yoksa eğer ablası yine piyanonun aynı tuşuna belli aralıklarla basıp duruyor olmalıydı.
Bu kulak tırmalayan ses gözlerinin nemlenmesine neden olmuştu. Halbuki ablası bir zamanlar ne de güzel piyano çalardı. 16-17 yaşlarında oldukları dönemleri hatırlıyordu da o sert ve mesafeli görünen babaları piyano sesini duyar duymaz işini gücünü bırakıp kapı kenarından gururla kızını dinlerdi. Sadece o mu? Evlerinin önünden geçenlerin bile yüzlerinde duydukları hoş melodi sebebiyle mutlu gülüşler olurdu. Ablası mutlu olduğu kadar etrafına mutluluk saçan da biriydi o zamanlar.
Piyanonun sesine kulak verip yanına yanaşan Leman'a merakla ablasının sağlık durumunun nasıl olduğunu sordu. Leman bir değişiklik olmadığını Nergis Hanım'ın her zamanki gibi olduğunu söyleyince kötü bir şey olmadığı için rahatlayan Nevin Hanım elindeki çiçekleri masanın üzerine bırakıp Leman'dan da onları bir vazoya koyarak oturma bölümüne getirmesini rica etti.
Leman vazo bulmaya giderken Nevin Hanım piyano sesi gelen odanın kapısını açarak içeriye girmiş ve tam da tahmin ettiği gibi ablasını düşünceli bir şekilde piyanonun önünde oturarak sürekli aynı tuşa basarken bulmuştu. Onu böyle görmek içini çok acıtıyordu.
Ablasının bulunduğu odanın karanlık oluşundan hoşlanmayan Nevin Hanım hemen pencereye yönelip perdeleri açarak içeriye gün ışığının girmesini sağladı. Hemen sonra da ablasının saçlarını şefkatle okşayıp "Abla ben geldim. Gelirken sana okumak için çok güzel de bir kitap aldım. Hadi gel birlikte içeriye geçelim" dedi. Dedi ama söylediklerinin bir karşılığı yoktu maalesef. Nergis Hanım'ın daha bir gün bile olsun söylenenlere tepki vermemiş olması Nevin Hanım'ı çok üzüyordu.
Nergis Hanım'ın tekerlekli sandalyesinin arkasına geçip ablasını yavaşça piyanonun önünden çekti ve odadan çıkardı. Başka birinin yardımı olmadan oradan çıkacağı yoktu zaten. Arkalarından gelen Leman ise elinde fincan takımları bulunan tepsiyi sehpaya bırakıp çayları doldurmaya başladı.
Nevin Hanım yerine oturduktan sonra kendisine servis yapan Leman'a teşekkür etmiş Leman ise ona doğru hafifçe eğilip "İçerideyken bir şey hatırladım. Sabah Nergis Hanım'a sizin getirdiğiniz aile albümlerini gösterirken Ela Hanım'ın çocukluk fotoğraflarını gördü. Ben mi öyle anlamak istedim bilmiyorum ama sanki kızını hatırlamış gibi ona uzun uzun baktı. Eli de albümün üzerinde olunca sayfayı değiştiremedim. O da değiştiremeyeyim diye mi elini orada tuttu bilemedim doğrusu" dedi. Nevin Hanım şaşırdığı kadar sevinmişti de. Bu küçük bir detaydı ama daha önce böyle bir durumla hiç karşılaşmamışlardı.
Ufacıkta olsa bu gelişme karşısında umutlanan Nevin Hanım heyecanla "Doğru mu bu?" diye sorup sonra da ablasına bakarak Leman'a sessizce "Doktorla konuşup ona bu durumdan bahsettin mi? Belki Ela'yı görürse..." dedi ama gözleri dolunca aniden susup ablasına belli etmeden kendisini toparlamaya çalıştı. Leman henüz konuşma fırsatı bulamadığını ama hazır o da buradayken gidip konuşabileceğini söyledi. Nevin Hanım hemen gidip konuşmasını istediğinde Leman kısa bir süreliğine yanlarından ayrılmış Nevin Hanım da onun ardından ablasına yanına geçmişti.
Gözlerinde az da olsa umut barındıran endişeli bir bakış vardı. Açıkçası boş ümitlere kapılıp yeniden hayal kırıklığı yaşamak istemiyordu. Tek istediği ablasının sağlığına bir an önce kavuşup bu kötü zamanları geride bırakmalarıydı. Gözleri nemlense de gülümsemeye çalışıp "Hadi biraz kitap okuyalım" dedikten sonra gelirken yanında getirdiği kitabı açtı ve okumaya başladı.
Nevin Hanım kitabı okumaya devam ederken Nergis Hanım pencere kenarındaki sandalyesinden boş gözlerle dışarıyı izliyordu. Gerçi buna da izlemek denilemezdi. Sadece sabit bir noktaya bakıyordu. Nevin Hanım'ın anlattıkları da bir süre sonra Nergis Hanım'ı geçmişe götürmüştü. Nevin Hanım bundan habersiz ara sıra ablasına bakarak okumayı sürdürüyor Nergis Hanım ise hikayedeki kahramanın yaşadıklarını ablasının sesinden dinlerken sisli hatıraların içinde kayboluyordu.
........::::::::__YILLAR ÖNCE__::::::::........
Orhan Yılmaz ve Vedat Gürsoy!
Zamanında yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Orhan ve Vedat her türlü zorluğu aşabilecek nitelikte olan güzel arkadaşlıklarıyla etrafa sarsılmaz derecede sağlam bir dostluk örneği sergiliyorlardı. Vedat'ın o dönemki eşi yani oğlu Tolga'nın annesi olan Ahsen ile tanışmalarına da vesile olan Orhan Vedat'ın da kendisine yaptığı gibi iyi ya da kötü gün gözetmeksizin her zaman onların yanında oluyordu.
Bu düzen maalesef ki Vedat ile Ahsen'in oturdukları evin civarındaki köşke ailesiyle birlikte taşınan Nergis'in gelişiyle geri dönülmez yollara girecekti. Güzelliğiyle ilk andan tüm ilgileri üzerine çekmeyi başaran Nergis güzel olduğu kadar da kendini bilen yetenekli ve iyi yetiştirilmiş pırıl pırıl bir genç kızdı. Keşke bahtı da yüzü kadar güzel olabilseydi.
Köşke taşındıkları ilk dönemler Vedat ile tesadüfen birkaç kez karşı karşıya gelmişler ve bu karşılaşmalar sebebiyle aralarında kısa ama tatlı sohbetler yaşanmıştı. Nergis sanata düşkündü ve evlerinin duvarlarında kendi elinden çıkan portreler yer alırdı. Malzeme almaya her gidişinde de nasıl oluyorsa karşısına hep Vedat çıkardı. O da resme ilgili olmalı diye düşünse de Vedat bu ilgiyi onunla arasında bir köprü oluşabilmesi için kullanıyordu.
İşin kötü yanı henüz birbirlerini tanımadıkları için Nergis onun evli bir adam olduğunu bilmiyordu. Vedat bunu ne söylemiş ne de belli edici bir davranışta bulunmuştu. Evlendiği günden beri rahatsız ettiği gerekçesiyle yüzük bile takmazdı zaten. Hâl böyle olunca bu masum görünen karşılaşmalar bir süre sonra işin rengini değiştirmişti. Bir araya geldiklerinde aralarında oluşan çekim kendisini iki tarafa da alenen belli etmeye başlamıştı. Ta ki bulundukları bölgeye artık tam anlamıyla uyum sağlayan Nergis'in kötü bir tesadüf eseri Vedat'ın evli olduğunu öğrenmesine kadar...
Yaşadığı hayal kırıklığı hissettiği masum duyguları bir kağıt parçasını buruşturup çöpe atar gibi söküp atmıştı içinden. Nasıl anlayamamıştı bilmiyordu. Göze perde inmesi denen şey bu muydu bilmiyordu ama bu durumu bu kadar geç fark etmiş olmak ayrı bilmeden de olsa evli bir adamla görüşmek ayrı yaralamıştı onu. Bu nahoş durum sonrası Nergis yapması gerekeni yapmış ve kendisini tamamen geri çekip karşılaştıkları yerlerde dahi mümkün mertebe Vedat'tan uzak durmaya çalışmıştı. Vedat ne yaparsa yapsın artık aralarında aşılması imkansız olan duvarlar vardı. Başka türlüsü olamazdı. Nergis için evli bir adamı sevme düşüncesi bile son derece utanç verici bir şeydi zaten.
İşte tam da o dönem Yılmaz ve Gürsoy ailelerinin arasında bugüne de yansıyan düşmanlığın ilk temeli atılmak üzereydi. Orhan'ın ailesi ile Nergis'in ailesi arasında yakın bir dostluk oluşmuştu. Hâl böyle olunca bir süre sonra Nergis gibi Orhan'da annesinin ufak tefek imalı sözlerine maruz kalmaya başlamıştı. Önceleri evlilik fikrine sıcak bakmıyor gibi görünse de bahsedilen kızın Nergis olduğunu öğrenmesi katı tavrını yumuşatmasına neden olmuştu çünkü onu gördüğü ilk andan beri içinde birtakım duygular zaten yeşermeye başlamıştı.
İşin kötüsü ne Vedat ona Nergis'e olan ilgisinden bahsetmiş ne de Orhan ona. İkisinin de kendilerine göre nedenleri vardı elbet. Orhan net adımlar atmayı seven biri olarak hislerinden emin olmadan ortalığa çıkabilen biri değildi Vedat ise evli bir adam olarak başkasını sevdiğini söyleyip tepki çekmek isteyecek biri değildi. Ayrıca Ahsen ile bir çocukları da vardı yani Nergis ile ailesini belli bir dengede tutmak istediğinin anlaşılması Orhan tarafından pek de hoş karşılanmazdı.
Gel zaman git zaman derken Orhan ailesinden aldığı güvenle bir süredir dostça görüştüğü Nergis'e açılmış ve ona evlenme teklif ederek niyetinin de ciddiyetini büyük bir cesaretle ortaya koymuştu. Nergis bu teklife başta çekimser yaklaşmıştı ama düşündükçe o da bu fikre olumlu bakar olmuştu. Tamam ilk görüşte Vedat'a karşı oldukça güçlü hisler beslemiş sonrasında yaşadığı hüsranla da o duyguları köreltmişti ama onların bir daha alevlenmeyecek şekilde tamamen yok olmalarını istiyordu. Bu sebeptendir ki kendisini bu durumdan iyice kurtarabilmek için Orhan'ın teklifini çıkar bir yol gibi görüp ona olumlu yanıt vererek beraber yepyeni bir hayat kurmaya karar vermişti.
Vedat ise mutluluğunu paylaşmak için yanına gelen Orhan'dan Nergis ile evlenme hazırlıkları içerisinde olduğunu öğrendiğinde şaşkınlıkla birlikte öfkeli de bir tutum sergilemiş ve bu keskin tavrı da Orhan'ı çok şaşırtmıştı. Vedat'ın duygularından habersiz olduğundan dolayı ters bir tepki alacağını o da tahmin edememişti tabii.
Orhan arkadaşının her zaman olduğu gibi evlenme arifesinde de yanında olacağını düşündüğü için bunun tam tersi bir durumla karşılaşınca ne yapacağını bilememişti. Vedat'ın tartışmaya dönen konuşmaları sırasında sinirine hakim olamayıp Nergis ile ilk günden beri kendisinin de ilgilendiğini ve bu uğurda eşi Ahsen ile boşanmaya karar verdiğini söylemesi bir anda ortamın gerilmesine yol açmıştı. Hatta restleşmeye varan sözlerden sonra iki yakın dost boğaz boğaza gelmişti.
Vedat ile olan arkadaşlıkları yaşanan tartışma sonrası tamamen bozulan Orhan daha fazla beklemeden atılımını yapmış ve Nergis'in de onayıyla kısa bir süre içinde evlenmişlerdi. Vedat ise hızlı gelişen olaylar sonrasında uzaktan uzağa sevmeye devam etmek zorunda kaldığı Nergis'e karşı aşkını günden güne arttırırken Orhan'a karşı olan nefreti ise bu hisle körüklenir hale gelmişti. Artık can dostum dediği adama karşı hissettiği tek duygu nefretti.
Anlaşılacağı üzere Nergis ile Orhan'ın evliliği Vedat'ı durdurmamıştı. Ne olursa olsun bu süre zarfında dediğini yapmış zorlukla da olsa eşi Ahsen'den resmen boşanmayı başarmıştı. Oğluyla hiç ummadığı bir anda ortada kalan Ahsen ise ailesinin yanına dönmek zorunda kalmıştı. Ama gencecik bir kadın olarak baba evine elinde çocuğuyla dönmek ona pek de rahat günler yaşatmamıştı. Lafların sözlerin dedikoduların ardı arkası kesilmiyor Ahsen de tüm söylenenleri içine ata ata bugünkü hastalığına bilmeden bir nevi temel hazırlıyordu.
Tüm bunlar yaşanırken Nergis süren evliliği boyunca Orhan'ın kendisine karşı olan hassas ve ince davranışlarıyla tahmininden daha mutlu ve huzurlu günler geçirmeye başlamıştı. Verdiği kararın doğruluğu da her geçen gün kendisini belli ediyordu. Orhan'ın anlayışlı düşünceli ilgili ve romantik bir eş olması yavaş yavaş ona karşı sevgisinin de oluşmasına neden olmuştu. Karşısındaki adam keşke daha önce karşıma çıksaydın dedirtecek bir adamdı çünkü.
Bu mutlu aile tablosu ne yazık ki Orhan'ın işinde karşılaştığı problemler ve o yaşanan zorlukları fırsat bilen Vedat'ın Nergis'e yaptığı gecikmiş aşk itirafıyla birlikte sarsılmaya başlamıştı. Orhan'ın işindeki sorunlar giderek artarken bu durumun arkasında elbette Vedat'ın bilinçli olarak Orhan'ın projelerine zarar vermesi yatıyordu. Gizliden gizliye dostum dediği adamın işlerini baltalıyor elinde avucunda ne varsa ondan alıyordu. Orhan'ın işi sebebiyle eve geç gelişleri eskisi gibi ilgili olamayışı gün içinde yaşadığı sorunlardan dolayı içinde bulunduğu gergin ruh hali maalesef Nergis'i de her geçen gün Vedat'a biraz daha yaklaştırmaya başlamıştı.
........::::::::__GÜNÜMÜZ__::::::::........
Çayları tazelemek için odaya giren Leman'ın sesi Nergis Hanım'ın derin düşüncelerini istemeden de olsa dağıtmıştı. Ani bir şekilde anılarından sıyrılan Nergis Hanım her ne kadar kardeşiyle Leman'ın konuşmalarına odaklansa da bir yandan da zihninden geçen anılarının verdiği ağırlığı hissediyordu.
Nevin Hanım elindeki kitabı sehpaya bıraktıktan sonra fincanını eline alıp çayından bir yudum içti. Bunu yaparken gözleri ablasının dalgın görünen bakışlarına takılmıştı. Neden bu şekilde baktığını elbette anlayamamıştı. Aslında öğrenmeyi çok isterdi ama sorsa cevap alamayacak kendisini de boşuna yoracaktı. Bu yüzden bu bakışların nedenini hiç irdelemedi ve sadece "Hava çok güzel biraz dışarıda gezinmek ister misin?" diye sordu. Bu sorusuna da cevap alamamıştı ama o bunu umursamıyordu.
Ablasının ifadesiz yüzüne aldırmadan Leman'dan bir şal getirmesini istedi. Gelen şal yumuşak bir dokunuşla Nergis Hanım'ın omuzlarındaki yerini almıştı. Çok geçmeden Nevin Hanım ablasını tekerlekli sandalyesinin yardımıyla dışarıya çıkardı. Hastanenin bahçesi cıvıl cıvıldı. Çiçekler açmış ağaçlar da yapraklarını ılık ılık esen rüzgarda adeta dans ettiriyordu.
Nevin Hanım ablasına dışarıdaki güzelliklerden uzun uzun bahsederken bir süre sonra yorulduğunu hissedip etrafa bakındı. Neyse ki yakınlarda bir bank vardı. Tekerlekli sandalyeyi o tarafa doğru ilerletip banka oturduktan sonra elindekileri yanına bıraktı. Bu esnada ablasına eskiden de ne çok gezdiklerini anlatıp hatırlıyor mu diye de kontrol ediyordu. Ama yok. Nergis Hanım o an kardeşini dinlemiyor gibiydi çünkü gözleri uzaktan gördüğü bisikletli gençlere takılmıştı. Onların kendi aralarında yaşadığı ufak tartışmayı izlerken yeniden maziye dalması da kaçınılmaz olmuştu.
........::::::::__YILLAR ÖNCE__::::::::........
"Nergis davetimi geri çevirmeyip buraya kadar geldiğin için sana çok teşekkür ederim. Beni ne kadar mutlu ettin bilemezsin"
"Burada seninle birlikte olmam hiç münasip değil! Rica ediyorum bir daha bana böyle emrivakilerde bulunma çünkü beni çok zor bir durumda bırakıyorsun"
"Benim yerime Orhan'ın yanında olman da hiç münasip değil!"
"Vedat lütfen! Fazla vaktim yok ne söyleyeceksen söyle Orhan gelmeden önce evde olmalıyım"
"Ayrılmak istediğini ona bugün söyleyeceksin değil mi?"
"Bu durumu uygun bir dille nasıl söyleyebileceğimi henüz kararlaştıramadım"
"Ne demek kararlaştırmadım yoksa vaz mı geçeceksin? Bu kararsız hallerinin sebebi yoksa..."
Nergis öyle bir bakmıştı ki Vedat gözlerinden vazgeçmeye çok yakın olduğunu hemen anlamıştı. Bu onu kızdırmıştı. Bunca zaman Orhan ile alakalı sarf ettiği yalan yanlış bir sürü iftira niteliği taşıyan sözle onun adeta beynini yıkamıştı ama görünen o ki Nergis'in içinde bir yerlerde hâlâ Orhan'a karşı yıkılmak bilmeyen bir güven duygusu barınıyordu.
"Ben onu kırmak istemiyorum. Sen aksini düşünüyor olabilirsin ama Orhan beni gerçekten seviyor. Her zaman da sevdi. Tamam son zamanlarda eskisi gibi değil ama..."
"O seni hiçbir zaman sevmedi Nergis bu saatten sonra da sevecek değil! Sana kaç kere söyledim o sadece bana olan nefretinden ötürü seninle evlendi aslında gözünde hiçbir kıymetin hiçbir değerin yok. Sen sadece bana karşı elinde bulundurduğu bir kozsun o kadar!"
"Yapma Vedat! Aranızda yaşananlardan ötürü ona kızgınsın ve bu nedenle böyle konuşuyorsun yoksa sen Orhan'ı benden daha iyi tanıyorsun"
"Kendi ağzınla söylüyorsun işte onu senden daha iyi tanıyorum Nergis!"
Birbirlerine kızgın gözlerle bakarken Nergis gözlerini kaçırıp Vedat'a "Son zamanlarda ne düşünüyorum biliyor musun?" demişti. Bu soruyla şaşıran Vedat hiç beklemeden "Ne düşünüyorsun?" diye sordu ama duyacaklarından hiç hoşlanmayacaktı. Nergis Orhan'ın adı geçtiğinde bile gözünde hırs ve nefret dolu bakışlar oluşan Vedat'a "Bazen benimle olmak isteme nedeninin Orhan ile aranızda yıllardır süren gereksiz rekabetten kaynaklandığını düşünüyorum. Yani onun için söylediklerini o değil de asıl sen yapıyor gibisin" dediğinde kaşlarını çatan Vedat sert bir tonlamayla "Bana böyle bir ithamda bulunmaya nasıl cüret edersin!" deyip çılgına dönmüştü.
Nergis sinirlediğini anladığı Vedat'a "Bunu bana senin uzun zamandır geliştirdiğin aceleci ve sert tutumun söyletiyor olamaz mı?" dediğinde iyice bozulan Vedat öfkeli gözlerini sevdiğini iddia ettiği kadının gözlerine dikip "Hakkımda böyle bir düşünceye sahip olman beni çok kırdı Nergis! Sana karşı olan sevgimi bu kadar hafife alabileceğini hiç düşünmemiştim" dedi. Hafife almasına neden olacak şeyler yapmasaydı o zaman.
Nergis ise konuşmanın gidişatıyla ilgili sıkıntıya düşmüştü. Bir süredir tavırlarından hoşlanmadığı Vedat'a "Belki de o istediğin konuşmayı Orhan ile hiç yapmamalıyım" dedi. Bu sözlerin ardından Vedat'ın daha da sinirlendiğini görünce gitmesi gerektiğini söyleyip bir daha da kendisini bu şekilde çağırıp zor durumda bırakmamasını istedi. Nergis bisikletiyle apar topar uzaklaşırken sinir içinde kalan Vedat ise arkasından "Seni bir tek ben sevdim. Bir tek ben!" diye bağırdıktan sonra sinirli bir şekilde kendi bisikletine vurup onu yere düşürdü.
........::::::::____::::::::........
Nergis eve döndükten sonra kızını hazırlayıp birkaç saatliğine kardeşi Nevin'in yanına göndermişti. Kendisine sakinleştirici bir çay hazırladıktan sonra pencerenin önüne geçip dışarıyı izlerken bir yandan da Vedat'ın bugünkü halini ve Orhan'a yapmasını istediği konuşmayı düşünmeye başladı. Kafası karışmıştı. Açıkçası bu zamana kadar Vedat'a güvenmek ile hata yapıp yapmadığını konusunda da kuşkuya düşmüştü. Gerçi kuşkunun da ötesinde bir şeydi bu.
Bir an Vedat'ın istediği ayrılık konuşmasını yapıp sonrasında da Orhan'ı ve kızını nasıl bir duruma düşüreceğini düşündü. Zihinde canlananlar korkunçtu. Bunu yaptığı takdirde hayatları birkaç dakika içerisinde paramparça olacaktı. Orhan bir şekilde hayatına devam etmeye çalıştı diyelim ama ya Ela? Şimdi aklı ermese de kızı büyüdüğünde hakkında ne düşünürdü? İnsanları olanlar hakkında konuşmaktan nasıl alıkoyabilirdi ki? Kızı belki de oradan buradan duyduklarıyla kendisinden nefret edecek bir daha görmek istemeyecekti. Tüm bunlara değer miydi gerçekten? Detaylı düşündükçe ciddi ciddi vazgeçer olmuştu sanki.
Karşıdaki evde bulunan Vedat'ın kendisini göz hapsinde tuttuğundan habersiz olan Nergis pencerenin önünde eşi Orhan'ın eve dönüşünü bekliyordu. İşte oradaydı. Köşeden elinde bir demet çiçekle dönen Orhan hızlı adımlarla eve doğru yaklaşıyordu. Nergis onu o halde görünce hem utanmış hem de Vedat'ın anlattıkları nasıl gerçek olabilir ki diye düşünmeden edememişti. Bu ince ruhlu adam mı bir inat uğruna evlenecek kendisini de elinde koz olarak tutacaktı? Nergis olumlu düşünüyordu ancak ciddi bir sorun var gibiydi. Orhan'ın elinde çiçek olsa da sinirli görünüyordu. Neden bu haldeydi bilmiyordu ama gelirken yolda bir şey olmuştu belliydi bu.
Orhan kapıyı öfkeyle yumruklayıp sonunda içeriye girerken evinin penceresinden onları izleyen Vedat'ta elindeki çakmağı açıp kapatarak "Bugün hayatımızdan sonsuza dek çıkacaksın Orhan!" dedi ve gözlerini eve dikip olacakları beklemeye başladı. Maalesef Vedat'ın da dediği gibi Orhan o gün hayatlarından çıkacaktı ama bu çıkış hiç kimsenin beklemediği bir şekilde gerçekleşip kendi hayatları gibi ileride çocuklarının hayatlarını da derinden etkileyecekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder