8 Şubat 2025 Cumartesi

Adın Bahardı / 2.Bölüm (Yazan : NK)

2.Bölüm İlk Aşk

"Hatırlıyorum. Adın Bahar'dı" 

Mert'in sözü biter bitmez Bahar'ın yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşmuştu. Nedenini bilmiyordu ama duyduğu şey bu haliyle kulağına çok tanıdık gelmişti. Sanki daha önceden de duymuş gibi gülümseyerek "Demek adım Bahar" dedi. Mert o anlarda gözlerini kaçırarak ellerini birbirine kenetlemişti.

Bahar da onun her hareketini dikkatle inceliyordu. Çekingen bir adamdı bu Mert. Sürekli gözlerini kaçırması kelimelerini özenle seçip tedirgince konuşması Bahar'da bu izlenimi uyandırıyordu.

Mert'in bu hallerini ilgiyle izlerken "Peki soyadım ne?" diye sorunca genç adam kısa bir an durup sonra da bakışlarını yavaşça ona doğru çevirdikten sonra çok hoş bir bakışla omzunu silkeleyerek "Bilmiyorum" dedi. Çocukken bunu merak edip öğrenme çabası olmadığı gibi büyüdüğünde de karşılaştığı durumlar sebebiyle öğrenme şansı olmamıştı.

Açıkçası Bahar soyadını bilememesine bir anlam verememişti. Demek ki yakın değillerdi. Akraba olmayı bırakın belli ki bu adam arkadaşı bile değildi. Gözlerini kısarak bakmayı sürdürürken Mert derin bir nefes alıp ayağa kalkarak pencerenin önüne doğru gitti.

Perdenin ucundan dışarıya bakarken çocukluğuna geri dönmüştü sanki. Bacağını kırıp aylarca evden çıkamadığı günlerde sokağı balkonlarından seyrederdi. Bahar'ın annesi de zaman zaman kendi pencerelerinde gözükür "Bahar hadi artık eve gel de dersini çalış!" diye bağırırdı. Mert de adını ilk defa bu sayede öğrenmişti. Bahar'ın beş dakika daha kalabilmek için annesine verdiği muzur cevaplar yüzünden de gülümsemesine engel olamazdı. Aynı şimdi de olduğu gibi.

"Anladığım kadarıyla birbirimizi pek tanımıyoruz"

Mert'in omzunun ucundan kendisine doğru bakarak "Soyadını bilmiyor olmam seni tanımadığım manasına gelmez ama öğrenmek istiyorsan söyleyeyim. Sen beni benim seni tanıdığım kadar iyi tanımıyorsun" demesi Bahar'ı şaşırtmıştı. İyi de neden kendisini gece vakti elinde tanımadığı bir adamın adresiyle yollara atmıştı ki o zaman?

Nedenini hatırlayabilmek için bunu sesli olarak dile getirip kendisini zorlarken Mert aklına gelen bir düşünceyle "Seneler önce seni görmeye gelmiştim. Hatta kapına bir kitap bıraktım. Belki de onu okuduktan sonra beni bulmaya karar vermişsindir" dedi. Demek evinin nerede olduğunu biliyordu. Bu iyi bir şeydi değil mi?

Bahar söylediği şeyi düşünüyor düşünüyor ama bir türlü bir bağlantı yakalayamıyordu. Gergince alnını ovalayarak "Anlayamıyorum. Nasıl olur da sıradan bir kitap beni tanımadığım birine getirebilir ki?" deyince Mert yanına yaklaşıp gözlerini Bahar'ın gözlerine dikerek "O sıradan bir kitap değildi" dedi. Bahar da ona baktığında gözleri ilk defa buluşmuştu. Bu bakışları onun gerçekten sıradan bir kitap olmadığının belgesi gibiydi. Bu sefer tuhaftır ki gözlerini ilk kaçıran Bahar olmuştu.

"Onu diğerlerinden ayıran özellik neydi peki?"

"O kitabı ben yazdım"

Bahar hayretle bakıp "Siz mi? Peki onu neden kapıma bırakmıştınız?" derken şaşkınlığını gizleyemiyordu. Mert ise bu soruyu açık bir şekilde cevaplamaya gönüllü gözükmüyordu. Kapıya doğru yürüyüp üstü kapalı bir şekilde "Doğru zamanın geldiğini düşünmüştüm ama maalesef ki yanılmıştım" dedikten sonra kapıyı açıp "Başhekim ile konuşmam gerekiyor. Birazdan geri dönerim" dedi. Mert giderken Bahar da ardından bakıp kalmıştı.

Acaba geri dönecek miydi? Belki de başhekim ile konuşmayı bahane ederek onu orada bırakıp evine geri dönecekti. O yüzden mi konuşmalarını kesip aniden çıkmıştı acaba? Yapar mıydı bunu gerçekten? Ama Bahar'ın şu durumda ondan başka güvenebileceği ya da ulaşabileceği kimsesi yoktu ki.

•●●·٠•●●•٠·˙

Bahar onun gelmesini beklerken ister istemez uykuya yenik düşmüştü. Mert ise başhekim ile konuştuktan sonra genç kızın yanına geri dönmüş ve uyanmasını beklerken de onu seyre dalmıştı. Bu kızın güzel görünmediği tek bir an var mıydı acaba?

Mert elini Bahar'ın eline doğru uzatıp sonra da dokunmadan geri çekmiş ve tam o anda da telefonunun sesi duyulmuştu. Yerinden kalktıktan sonra pencerenin önüne gelerek telefonunu cevaplarken Bahar da sesler yüzünden gözlerini aralamıştı. Başını merakla diğer tarafa çevirdiğinde açık olan pencereye yaslanıp telefonla görüşen Mert'i görünce derin ve rahat bir nefes almıştı. Geri döneceğini sanmamıştı herhalde.

"Oğlum sen nerelerdesin? Cep telefonunu ayrı evini ayrı arıyorum ama açan yok. Öldüm meraktan Mert"

"Dışarıdayım anne ne oldu?"

"Simay'ı aramışsın. Ağabeyimin bir derdi var ama söylemedi kesin kötü bir şey olmuş belli etmiyor dedi"

"Bak sen şuna! Ben iyiyim anne merak etme. Küçük cadı ortalığı karıştırmak istemiş sanırım. Simay orada mı?"

"Yanımda ama yüreğim ağzıma geldi be oğlum!"

"Telefonu ona verir misin? Belli ki haftalık ağabey azarını işitmemiş hanımefendi"

"Tamam veriyorum. Kendine dikkat et yavrum"

"Tamam anne öpüyorum"

"Ağabeyciğim..."

"Ağabeyciğim demek! Küçük hanım neden ağabeyimin bir derdi var söylemiyor diyerek annemi meraklandırıyorsun?"

"Aaa aa! Öyle mi demişim? Kuru iftira!"

"Bir de koskoca kadını yalancı mı çıkarıyorsun? Kendi vukuatını kapatmak için beni öne sürdün değil mi?"

"Of! Yine kuru iftiraya kurban giden bir Simay kardeş vakasıyla karşı karşıyayız sayın izleyiciler"

"Sululuk yapma"

"Tamam o da var ve itiraf etmeliyim ki tam cezam açıklanırken mükemmel bir kurtarıcı oldun. Ama ne yapayım ya senin için de çok endişelendim. Telefonda sesin bir tuhaf geliyordu"

"Sen de gidip annemin yüreğine mi indireyim dedin?"

"Ya ağabey valla kötü bir niyetim yoktu"

"Bir daha ki sefere anlamadan etmeden insanları telaşlandırma"

"Peki tamam bu sondu"

"Ben şimdi eski bir arkadaşımı görmeye geldim. Bugün uğrayamam ama yarın yanınıza gelmeye çalışırım"

"Tamam ağabeyciğim bekliyoruz"

"Söz vermiyorum gelirsem ararım. Görüşürüz ağabeyinin tatlı belası"

"Ya of!"

"Ağabeylere oflanmaz Simay şunu bir öğrenemedin gitti!"

"Tamam oflamıyorum sadece öpüyorum. Görüşürüz"

Mert gülümseyerek telefonu kapatıp cebine koyduktan sonra dışarıyı izlemeye dalmıştı. O sırada ağabey kardeş arasındaki bu tatlı görüşmeye tanık olan Bahar da yüzünde hoş bir ifadeyle onu izleyip "Geri dönmeyeceksiniz sanmıştım" dedi. Mert sesini duyar duymaz doğrulup ardına bakmıştı. Sonsuza kadar yanında kalmasını istediği birini nasıl bırakıp gidebilirdi ki?

Bahar'ın yanına doğru yürüyüp sandalyeye oturduktan sonra "Başhekim ile konuşup son durumun ne olduğunu sordum. O da bana seni gün içinde taburcu etmeyi düşündüklerini söyledi" deyince Bahar'ın yüz ifadesi düşmüştü. İçini bir korku kapladığını inkar edemezdi. Bu halde ne yapar ne eder hiçbir fikri yoktu. Mert ona yardım edecek miydi onu bile bilmiyordu.

Bahar huzursuz olmuş gibi üzerindeki pikeyi sıkı sıkı tutarak sessiz kalınca Mert buna bir mana veremeyip "Sevinirsin sanmıştım" dedi. Genç kız tedirgin bakışlarla "Sevindim tabii ama buradan çıktığımda nereye gideceğimi ne yapacağımı kime güvenip kime güvenmeyeceğimi bilmiyorum ki" deyince Mert onun ne kadar zor bir durumda olduğunu daha net anlamıştı. Bana güvenebilirsin demek istiyordu ancak bunu söylemek bir şey ifade eder miydi emin değildi.

"Benimle gelmek ister misin?"

"Nereye?"

"Benim evime. Eğer istersen kendini toparlayana kadar yanımda kalabilirsin. Hatırlarsan eğer daha önce evine geldiğimi söylemiştim. Kendini iyi hissettiğinde seni oraya götürürüm. Böylelikle seni tanıyacak birilerine ulaşabiliriz. Umarım hâlâ aynı yerde oturuyorsundur"

"Yardımlarınız için teşekkür ederim. Çok iyisiniz gerçekten"

"Bana sadece Mert de lütfen"

"Peki olur"

•●●·٠•●●•٠·˙

Mert hastaneden çıkabilmeleri için gerekli olan işlemleri yaparken Bahar da hemşirenin yardımıyla giyinip onu beklemeye başlamıştı. Bu adam kimdi bilmiyordu ama yine de yanında olup kendisine destek verdiği için mutlu olmuştu. O olmasaydı ne yapardı nereye giderdi hiç bilmiyordu. Herhalde sokaklarda boş boş gezip başına da bin bir türlü şey gelirdi. Daha önceden kıymetini biliyor muydu orası muammaydı ama Mert gibi bir tanıdığı olduğu için belli ki çok şanslıydı.

"Hazır mısın?"

Bu sesin gelişiyle arkasını döndüğünde Mert kapıda durmuş ona bakıyordu. Bahar'ın üzerinde kaza geçirdiği gün giydiği kıyafetler vardı ve gerçekten çok kötü görünüyordu. Keşke bilseydi de gelirken ona yeni elbiseler getirebilseydi.

Mert'in kendisine karşı olan bakışlarını takip eden Bahar perişan bir halde olan kıyafetlerine baktığında çok utanmıştı. Bunun neticesinde de gözlerini kaçırıp "Hazırım" dedi. Kendilerine arabaya kadar refakat etmek için gelen genç adam da o sırada tekerlekli sandalyeyi Bahar'ın yanına doğru yanaştırmıştı. Artık hastaneden çıkabilirlerdi.

Asansöre geçip otoparka inerken Bahar da belli etmemeye çalışarak aynadan Mert'in yüz ifadesine bakıyordu. O an ne düşündüğünü aklından neler geçtiğini bilmek istiyordu ama bu pek mümkün değildi tabii. Asansör durduğunda Mert önden gidip arabasının kapılarını açmıştı. Onlara refakat eden genç adam Bahar'ın kalkmasına yardım ederken de hemen araya girip "Teşekkür ederim bundan sonrasını ben hallederim" dedi.

Adam geçmiş olsun dileklerinin ardından uzaklaşmış o sırada da Mert Bahar'ın oldukça dikkatli bir şekilde araca binmesine yardımcı olmuştu. Kapıyı kapatıp şoför tarafına geçtikten sonra da aynalarını kontrol edip Bahar'ın göz hapsinde olarak torpidodan güneş gözlüklerini çıkardı. O kadar uykusuzdu ki gün ışığı bile gözlerini son derece rahatsız ediyordu.

"Hâlâ seninle nereden tanıştığımızı söylemedin"

Mert dikiz aynasından arka tarafa doğru bakarak "Seninle aynı mahallede büyüdük. Evlerimiz karşılıklıydı. Bütün gün bıkmadan usanmadan bir an olsun oturmadan koşuşturduğun sokaklar ortak oyun alanımızdı" dediğinde bu duyduğuna biraz şaşıran Bahar gülümseyerek "Çocukluk arkadaşıyız o zaman" dedi. Pek öyle sayılmazdı aslında.

Mert kısa bir an durup "Arkadaş olduğumuzu söyleyemem. Seninle sadece bir kez konuşabilmiştik onda da zaten karşındakinin ben olduğumu fark etmemiştin" dedikten sonra düşünceli bakışlarıyla yola bakmayı sürdürünce Bahar bu dediğine şaşırıp "Fark etmedin derken... Nasıl yani?" diye sordu. O günü düşünürken Mert'in yüzünde tatlı bir gülüş belirmişti.

"Arkadaşlarınla birlikte saklambaç oynuyordun. Gözükmemek için o kadar çok çaba harcıyordun ki gelen giden olup olmadığına bakarken kayıp yüzüstü çamurun içine düşmüştün"

"Gerçekten mi?"

"Siz oynarken ben de uzaktan izliyordum. Senin düştüğünü görünce yardım etmek için yanına koştum. Yüzün gözün çamur içindeydi. Seni kaldırdığımda bir yandan o haline durmaksızın gülüyordun bir yandan da gözlerim yanıyor lütfen bir şey yap diyerek bağırıyordun"

"Aman Allah'ım düşünmesi bile kulağa çok komik geliyor. Ee! Sonra ne oldu peki?"

"Çocukluk aklı işte üzerimdeki gömleği çıkarıp gözlerini silmen için sana vermiştim. Sonra da bir yerlerden yüzünü yıkayabilmen için su bulmaya gittim. Geri döndüğümde arkadaşların etrafını sarıp sana yardım etmeye başlamışlardı bile"

"Yanıma gelmedin mi?"

"Hayır"

"Neden?"

"Çünkü artık bana ihtiyacın yoktu"

Mert aniden susup tüm dikkatini yola verirken Bahar da aynadan bir süre onu izleyip sonra da "Teşekkür ederim" dedi. Mert bakışlarını ona doğru çevirip neden dermiş gibi baktığında Bahar sebebini açıklar bir edayla "O gün bana yardım ettiğin için... Anladığım kadarıyla sana teşekkür etme fırsatım olmamış" deyip gülümsedi. Aman Allah'ım! Ne güzel gülüyordu o öyle. Sanki gülmüyor güneşin doğuşunu haber veriyordu.

"Hep böyle misin Mert?"

"Nasıl?"

"İhtiyacı olan herkesin yardımına kayıtsız şartsız koşar mısın?"

"Herkes kadar"

Verdiği kısa cevap onun böyle konularda övgü almaktan hoşlanmadığını belli eder gibiydi. Bahar da bunu anladığı için imalı bir tavırla "Demek herkes kadar" dedikten sonra bir an onunla göz göze gelip önüne döndü. Bahar'a göre bu konuda kesinlikle mütevazilik yapıyordu. Bu söyleyiş şeklinden de yüzündeki ifadeden de belli oluyordu.

•●●·٠•●●•٠·˙

Kısa bir süre sonra evin önüne gelmişlerdi. Mert yürüme mesafesini uzatmamak için garaja girmeden arabayı kapıya yakın bir yere park etmişti. Gözlüğünü çıkarıp yerine geri koyduktan sonra da arabadan çıkarak Bahar'ın kapısını açtı.

Genç kızın çıkmak için yaptığı atılım Mert'in kolunu uzatmasıyla kesilmişti. Bu vesileyle de birbirlerine bakarken Bahar elini Mert'in koluna dolayıp rahatça çıkmıştı. Eve doğru ağır adımlarla yürürken Bahar oldukça sessizdi çünkü o sırada evi incelemeye başlamıştı. Ufak tefek bahçeli müstakil bir evdi ama hem sıcacık hem de sempatik bir havası vardı. Sevmişti burayı...

Mert kapıyı açtıktan sonra aniden evi bıraktığı son hali hatırlamıştı. Bu yüzden de içeriye girmeden önce yüzünü ekşiterek Bahar'a bakıp "Dağınıklık için kusura bakma bütün gece çalıştım da etrafı toparlamaya fırsatım olmadı" dedi. Bahar kibarlık edip sorun olmadığını söyleyerek içeriye girdiğinde evin halini görür görmüş ve bu sözünü geri alırcasına da "Aman Allah'ım! Evine bomba düşmüş gibi" deyip Mert'i şaşırtmıştı. Daha iyi bir benzetme yapılamazdı ki.

Mert böyle bir şey söyleyeceğini tahmin etmediği için garip bakışlı gözlerini ona doğru döndürürken Bahar da Mert'e bakıp "Affedersin bütün gece çalıştım deyince sadece tek bir yerde çalışmışsındır diye düşündüm. Evin geneline bu kadar yayılmış olabileceğin aklıma gelmedi" deyip güldü. Bu söylediği şey Mert'i de güldürmüştü. Hay aksi! Ev gerçekten de bir kasırgaya ev sahipliği yapmış gibi görünüyordu.

Ayakkabılarını ve ceketlerini çıkardıktan sonra Bahar salondaki kanepeye geçmiş Mert ise telaşla etraftaki boş bardakları ve ıvır zıvır eşyaları toparlamaya başlamıştı. O kadar hızlıydı ki birkaç saniye içinde kasırganın izleri silinmeye başlamıştı.

Bahar gözlerini yavaş yavaş evin içinde gezdirirken Mert ona evet demesini umarmış gibi "Acıktın mı?" diye sordu. Acıkmaz mıydı hiç? Hem de kurt gibi acıkmıştı. Bahar acıktığını söyleyip yemek hazırlarken yardım isteyip istemediğini sorunca Mert telefonunu eline alıp ona doğru bakarak "İyi günler ben Riva sitesinden Mert Arslan pizza siparişi verecektim. Evet evet her zamankinden" deyiverdi. Her zamankinden dediğine göre bu evde pek tencere kaynamıyordu herhalde.

Bahar tebessüm ederek önüne dönerken gözüne oldukça zengin gözüken kitaplık çarpmıştı. Koltuğun kenarına tutunup yavaşça kalktıktan sonra gözünü ayırmadan kitapların önüne geldi. Garip bir şekilde suskunlaşmıştı. İşaret parmağını kitapların isimleri üzerinde gezdirirken de bir anda geri dönüp "İlk Aşk" adlı kitabı yerinden çıkararak eline aldı.

Kapağını inceleyip sayfalarına baktıktan sonra her ne hissettiyse aniden durup kitabın en son sayfasına baktı. Bir şeyler mi hatırlamıştı acaba? O sırada yanına gelen Mert "Bir şey mi oldu?" diye sorunca Bahar kitabı hızla kapatıp arka kapaktaki Mert'in yakın çekim resmiyle karşı karşıya kaldı. Evet bir şey olduğu açıktı. Bu cam gibi parlayan mavi gözler ona hafızasını zorlamasını emrediyordu sanki.

Mert kendisini duymadığı için koluna dokununca Bahar refleksle geri çekilip o sırada da elinde tuttuğu kitabı yere düşürdü. Bu dokunuş bile ona tedirgin olduğu şeyler hissettirmişti. Doğal olarak Mert ne olduğunu anlayamamıştı. İkisi sözleşmiş gibi aynı anda eğilip kitabı tutunca ister istemez bakışları da yeniden buluşmuştu. Bahar o resimdeki gözleri en canlı haliyle karşısında görünce nefesini tutup sonra da gözlerini onun gözlerinde gezdirerek Mert'i şaşırtan bir soru sordu.

"Evimin kapısına bıraktığın kitap bu muydu?" 

 2.Bölümün Sonu

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...