8 Şubat 2025 Cumartesi

Bir Tutam Aşk/ 2.Bölüm (Yazan : NK)

 2.Bölüm : Seni misafir olarak da sevmedim yolcu!

Keyif içinde yenen akşam yemeğinin ardından herkes salona geçmiş İkbal Hanım'ın hazırladığı kahveler eşliğinde sohbetlerine devam ediyorlardı. Bu sırada derinlerden çalan telefonun sesini duyan Leyla Hanım'ın "Çocuklar birinizin telefonu çalıyor" demesiyle ani bir aydınlanma yaşayan Naz gözlerini kocaman açıp bir hışımla yerinden kalktı ve elindeki fincanı sehpaya bırakıp "Eyvah! Ben Aylin'i aramayı unuttum. Kesin o arıyor yaktı beni!" dedikten sonra hole doğru koştu. Leyla Hanım'ın kızının ardından bakıp "Şaşkınım benim!" demesi herkesi tebessüm ettirmişti.

Naz telefonunu alelacele çantasından çıkarıp mahcup olmuş bir tavırla da "Aylin'im! Bir tanem canım arkadaşım güzel kardeşim ben de şimdi seni arayacaktım ya inan kalbimiz birmiş" deyiverdi. Aklı sıra güzel laflarla arkadaşının gönlünü alıp suçunu bastırmaya çalışıyordu. Başarılı olmuş muydu? Orası da birazdan anlaşılırdı. Kısa bir sessizlikten sonra Aylin'in kızdığına iyice emin olan Naz tam şirinlik yaparak kendini affettirmeye çalışacaktı ki Aylin ondan önce davranarak başladı paylamaya.

"Yalan söyleme bana! Ben bilmez miyim seni yuvana uçtun arkadaşını hemen unuttun değil mi? Ne diyeyim ben sana Naz ya aşk olsun! Seni ne kadar merak ettim haberin var mı?"

"Ben seni hiç unutur muyum Aylin'im? Bilirsin işte bizimkileri çok özlemiştim görünce de kendimden geçivermişim. Ama gerçekten haklısın seni aramalıydım affedersin. Çok ama çok özür dilerim"

"Tamam tamam ağlaşma! Geçici bir süreliğine iyi halden yırttın diyelim. Ben gelince senin için bir güzellik düşünürüm. Evet! Gelelim günün konusuna anlat bakalım yolculuk nasıl geçti?"

"Aman bana yolculuk molculuk deme! Yanımda oturan yolcu müsveddesi yüzünden hiç de iyi geçmedi. Daha da ilginci o müsvedde şu anda salonumuzda annemlerle karşılıklı kahve içip sohbet ediyor. Bu duyduğun şeye inanabiliyor musun?"

"Vay! En büyük aşklar kavgayla başlar diye boşa denmemiş demek ki. Yıldırım aşk mı Naz? Keşke orada olsaydım bu anı kaçırdığıma inanamıyorum!"

"Ne yıldırımı ne aşkı Aylin! Ne öyle bir şey var ne de olmasına imkan var. Allah korusun yazdıysa da bozsun. Beni yol boyunca delirten adam ağabeyimin liseden arkadaşı çıktı iyi mi! Kendi düzenini kurana kadar da bizimle kalacakmış beyzade! Ağabeyimle de bir oldular bana ha bire alttan alta laf çarpıp duruyorlar. Oyacağım gözlerini haberleri yok"

"Oo! Senin hikayen kötü başlayıp kötü bitmiş ama benimki süper başladı ve öyle devam etmesi için de elimden geleni yapacağım"

"Neden bahsediyorsun sen yoksa Alp ile mi barıştınız?"

"Ay ne Alp'i Naz? Hem ilk karşılaşmamızda o bana arabayla çarpıp bacağımı kırmıştı yani hatırlayacağın üzere onunla pek de süper bir başlangıç yapmamıştık. Bu başka diyorum!"

"İyi hadi hayırlısı bakalım. Adı ne peki ben tanıyor muyum bu zat-ı muhteremi?"

"Ben şimdilik ona BAP diyorum"

"BAP mı? O ne demek Aylin ya yine hiçbir şey anlamadım"

"Yani Beyaz Atlı Prens'im diyorum çünkü henüz adını bilmiyorum"

"Haah! Delisin sen ya... Birinci sorum nasıl karşılaştınız olurken onu takip eden ikinci sorum da neler neler konuştunuz olacak. Hadi dökül Aylin!"

"Seni bıraktıktan sonra havaalanının çıkışına doğru endamlı endamlı saçlarımı savurarak yürürken uçağa yetişmeye çalıştığı her halinden belli olan sevgili Beyaz Atlı Prens'im koşarak bana çarptı. Ellerimizdekiler filmlerdeki gibi etrafa saçıldıktan sonra toplamak için eğilir eğilmez göz göze geldik ve o an etrafımıza göz kamaştıran parlaklığıyla aşk şimşekleri çaktı. Sevgili Beyaz Atlı Prens'im bendenize "Aman Allah'ım işte hayatımın kadını!" şeklinde bir bakış attıktan sonra..."

"Ayliiin! Sallama kızım düzgün anlat şunu"

"Aman tamam ya bir ağız tadıyla anlattırmıyorsun insana! Seni bıraktım dönerken bana çarptı ama elimizdekilerin etrafa saçıldığı doğru hatta kanıtım bile var. Kişisel defteri benim eşyalarımın arasına karışmış ki işte bu muazzam bir işaret! Sonra da bana çarptığı için özür diledi ve uçağa doğru koşmaya başladı"

"Hmm... Ne diyeyim Aylin'im Allah kavuştursun çiçeği burnunda sevdiceğine"

"Ay amin Naz! Hadi yeter bu kadar ben kapatayım da sen de anneciğinin şefkatli kollarına koş. Yarın konuşuruz öpüyorum seni herkese selam söyle"

Naz arkadaşını şimdiden özlediğini hissederken burukça gülümseyip "Öpüyorum canım iyi geceler" diyerek telefonu kapattı. Burulmuştu çünkü dört senedir aynı evi paylaşıyor birbirlerine her dertlerini her sevinçlerini anlatıyor adeta kardeş gibi geçinip gidiyorlardı. Şimdi Aylin'den uzak kalmak biraz içine oturmuştu tabii. Bu sırada içeride kahveler içilmiş sohbetler edilmiş Leyla Hanım dışında herkes iyi geceler dileyerek odalarına gitmek üzere salondan ayrılmaya başlamıştı.

Naz sonunda tahliye edilen salonun kapısından içeriye girip "Ay işte görmek istediğimiz görüntüler bunlar! Herkes dağılsın da anneciğimle iki çift laf edelim değil mi ama?" deyiverdi. Leyla Hanım halinden son derece hoşnut bir halde "Gel bakalım benim şımarık kızım" diyerek Naz'ı yanına oturması için koltuğa çağırınca oğlanların bakışları anında Naz'a dönmüştü. Ama oldu mu şimdi Leyla Hanımcığım etrafta Naz'ın düşmesini pusuda bekleyen çakallar varken böyle okkalı bir gol atılır mıydı kıza allasen!

Naz annesinin "Şımarık kızım" demesine karşılık yüzünü ekşitirken ona çatmadan duramayan Murat kardeşine uyuz uyuz omuz atıp "Ailemizin yılışık kızı geri döndü" dedikten sonra Levent ile birbirlerine bakıp gülmeye başladılar. Bu ikisi tek başlarına olduklarında bile tahammül edilmesi zor insanlarken bir de bir araya geldiler iyice cinnet geçirmelik oldular iyi mi!

Naz kendisiyle uğraşan ağabeyine ters ters bakarken yanına gelen Levent hafifçe kulağına eğilerek "Şımarık olduğun tasdiklendi şimdi sıra nazlı olup olmadığında" deyip dikkatini kendisine doğru çekti. Naz bu duyduğuyla bakışlarını ağır çekimdeymiş gibi yavaşça Levent'e çevirdikten sonra gözlerini korkutucu bir şekilde kısıp hemen ardından da "Seni misafir olarak da sevmedim yolcu! Yerinde olsam bir gözüm açık uyurdum" deyiverdi.

Doğrusunu söylemek gerekirse eğer Levent altta kalmaya pek niyetli değildi. Bu yüzden de Naz'a "Ee! Benim de senin tartışmaya epey bir açık olan misafirperverliğin konusunda sıkıntılarım yok değil. Emin ol bir gözüm sabaha kadar bir an bile olsun kapanmayacak" diyerek cevap verdikten sonra lakayt bir tavırla Murat'ın ardından gitmesi Naz'ı çok kızdırmış ve ona karşı daha da bilenmeye başlamasına yol açmıştı. Bu çocuk kendisini ne sanıyor ya!

İyi geceler dileyerek odalarına çıkan gençlerin ardından Naz "Gel kızım gel!" diyen annesinin yanına oturup başını da Leyla Hanım'ın omuzlarına koymuştu. Annesini o kadar çok özlemişti ki şu an yanında olmanın keyfini sonuna kadar çıkarmaya çalışıyordu.

Anne kız havadan sudan tatlı tatlı sohbet ederken Leyla Hanım heyecanlı bir tavırla "Sürpriz olacaktı ama bilirsin ben dayanamam hemen söyleyeceğim. Engin amcanla konuştuk şirkette sana güzel bir pozisyon ayarladı. Artık şirketin marka yöneticisi sensin. Amcan hiç endişe etmesin kendisine yardım edecek harika bir ekibi olacak dedi. Engin iş seyahatinden dönünce yanına beraber gidelim olur mu bir tanem?" deyince Naz'ın da duydukları yüzünden gözleri neredeyse yuvalarından fırlayacak gibi olmuştu.

Bir an ne diyeceğini de şaşırmıştı çünkü Naz'ın iş konusunda annesinin bilgisi dahilinde olmayan birtakım düşünceleri vardı. Aylin ile organizasyon şirketi kurmayı düşündüklerini paylaştığı takdirde Leyla Hanım büyük ihtimalle beklentilerinin dışında bir durum olduğu için ayılıp bayılacaktı. Gerçi bu fikre alışacaktı ama yine de öncesinde böyle bir tepki verme olasılığı çok yüksekti. Naz iş ile ilgili kafasında kurduğu şeyleri şimdilik annesine nasıl izah edeceğini bilmediği için vakit kazanmak adına "Tamam olur amcam geldiğinde cümbür cemaat gideriz" demek zorunda kalmıştı. Bir süre ılımlı olacaktı yapacak bir şey yoktu.

Kısa bir sessizliğin ardından İkbal Hanım yorulmuş bir halde nefes nefese salona gelerek "Hanımım ben işlerimi bitirdim. İstediğin başka bir şey var mı?" diye sordu. Leyla Hanım eliyle oturmasını işaret edip "Ay İkbal yine sen gezindin ben yoruldum. Az otur Allah aşkına" diyerek İkbal Hanım'ı da aralarına çağırdı ve onun da oturmasıyla birlikte sohbet etmeye başladılar.

"Ee! Anlat bakalım mavişim"

"Ne anlatayım İkbal teyzem asıl sen söyle bakalım neyi öğrenmek istiyorsun? Soru içeriğine dair detay ver detay!"

"Şimdi sen derslerden başını kaldıramamışsındır ama yok muydu oralarda şöyle eli yüzü düzgün aileye yaraşır efendi bir İtalyan damat adayı?"

"Ne damadı ya benim ne işim olur İtalyan spagettileriyle! Sen de merak ede ede bunu mu merak ettin İkbal teyzem? Annem de hele bir var de çarparım ağzına der gibi bakıyor zaten"

"Aşk olsun Naz niye öyle bakayım kızım? Hem nasip kısmet işi bunlar şimdi olmasa ileride olacak"

"Yok yok! Başımıza taş yağacak. Annem kesin İtalyan damat kısmını kaçırdı ondan normal karşıladı"

"Bir şey mi dedin Nazcığım?"

"Bende o yönden bir numara yok diyorum İkbal teyzem"

"Niye olmasın canım yaşın geldi artık"

"Yok benim yaşım başım bir yere gelmedi hâlâ aklı beş karış havada geziniyorum ben"

"Laflara bak hele! Ne güzel sözdü nişandı kınaydı düğündü hareket olurdu bize de..."

"Hareket mi? İkbal teyzem senin düğün halayı çekesin geldi herhalde ama yeminlen benden yana hiç ışık yok. Siz en iyisi ağabeyimi yoklayın onda kesin ilginizi çekecek mevzular vardır"

"Aman yok! Murat'a ne yaptıysam tutmadı ben de saldım gitti. Evleneceği yok onun"

"Şaşırdım şimdi yok muymuş hayatında biri? O pek boş kalmaz ama..."

"Biri mi? Hangi birileri acaba! Kızların biri kapatıyor diğeri arıyor. Annenle hiç beğenmedik pek kikirik şeyler. Ne o öyle buldular tabii artist gibi çocuğu zamk gibi yapışıyorlar. İnsan kendini biraz ağırdan satar"

"Bence ağabeyime direkt emrivaki yapın yoksa başınıza kalır. Ay! Yaşlılığı da çekilmez bunun yok kırıştım yok saçım beyazladı yok eski halimden eser yok şimdi diye diye bunalıma girer demedi demeyin. Bak size süper bir tüyo da vereyim. Sıkıştırın bunu köşeye senin bir beşik kertmen vardı ahanda kız da bu ya evlenirsin ya da ağası babası danası topla tüfekle gelir seni çuvala koyar giderler deyin bak nasıl tutuşup he diyor"

Leyla Hanım gülmemeye çalışsa da zorlandığı her halinden belli oluyordu. Akşam akşam deli kızın ettiği laflara bak! Yüz göz olmamak için ciddi durmaya çalışıp Naz'a "Ağabeyin hakkında deme öyle şeyler aa!" derken onun aksine İkbal Hanım da Naz da kıkır kıkır gülüyordu. O sırada Naz esneyerek geriye yaslanırken saatin epey ilerlediğini fark etmiş ve hemen ayaklanıp "Sizden hiç ayrılasım yok ama çok uykum geldi. İyi geceler canımın içleri" dedikten sonra annesini ve İkbal Hanım'ı uzun uzun öpüp yanlarından ayrıldı. Onun için hareketli bir gün olmuştu tabii. Şimdi dinlensin ki yarına coşacak enerjisi olsun.

Leyla Hanım kızı yanlarından ayrıldığında uzun uzun düşüncelere dalmıştı. Kızıyla bu kadar süre ayrı kaldıktan sonra kavuşmak adeta ilaç gibi gelmişti ona. Nihayet okulunu bitirmişti ve bir daha da Allah'ın izniyle ayrılmayacaklardı. Engin Bey'in sunduğu iş hele tam Naz'a göreydi. Artık hayatları düzene girecekti ama Leyla Hanım gelen telefonu da unutamıyordu. Kızının sevincini bile endişeleri yüzünden zevkine vara vara yaşayamamıştı. İçinden eski eşini kastederek "Beni hâlâ ne yüzle arayabiliyor?" derken yüzündeki ifade de yavaş yavaş düşmüştü. Onun bu durgun halleri İkbal Hanım'ın da dikkatini çekmişti elbet.

"Hanımım yorgun gözüküyorsun git yat istersen"

"Beni uyku tutmaz şimdi İkbal oturayım azıcık daha"

"İyi madem sen bilirsin"

"Biliyor musun bugün Murat'ın Naz'ı almaya gideceği sırada o aradı. Bir de ben döndüm Leyla konuşmak istiyorum diyor utanmadan"

Arayandan ismen bahsetmeyince İkbal Hanım kimi kastettiğini hemen anlamıştı. Gözlerini aça aça kısık bir ses tonuyla "Salim Bey mi yoksa?" deyince Leyla Hanım da başıyla onu onaylayıp çocuklar duyacak korkusuyla da parmağıyla önce yukarıyı sonra da kulağını işaret edip sessiz olmasını istedi. İkbal Hanım yanına geçip oturduğu Leyla Hanım'ın elini tutmuş Leyla Hanım ise diğer elini onun elinin üzerine koymuştu. Bunca yıldır birliktelerdi adeta abla kardeş gibi olmuşlardı.

"Ben anlamıştım zaten bir terslik olduğunu yüzün bembeyazdı. Ee! Sen ne dedin hanımım?"

"Ne diyeyim İkbal? Burada öyle biri yok yanlış numara dedim sonra da telefonu yüzüne kapattım. Bana yaşattığı onca ağır şeyden sonra onunla konuşacak neyimiz kaldı ki?"

"Orası da öyle..."

"Kaç yıllık eşim dediğim adam ailemden kalma neyim var neyim yoksa çalıp çırptı bir de utanmadan benim malımla benim mülkümle başka bir kadınla kendisine yeni bir hayat kurmaya kalktı. Engin peşine düşüp bana yardım etmeseydi hiçbir şeyimi geri alamazdım. Ne bu ev olurdu ne şirket ne de para pul... İki çocukla ortada dımdızlak kalırdım"

"Boyu devrilsin diyelim mi hanımım?"

"Diyelim be İkbal!

"Engin Bey geldiğini biliyor mu acaba?"

"Bilmem ama bana bir şey demedi"

"Dünya ne tuhaf değil mi hanımım? İkisi de güya kardeş ama affedersin bir Engin Bey'ime bak bir de Salim Bey'e bak. Tövbe estağfurullah"

"Haklısın. Engin'in hakkını asla ödeyemem. İki çocukla ortada kaldığım günlerimde en büyük desteği senden ve ondan gördüm. Hâlâ daha görüyorum. Murat Bey'imiz sallanadursun Engin bir lafımla Naz'ın işini o daha buraya gelmeden ayarlayıverdi"

İkbal Hanım ağzı ayrılırcasına esneyerek "Evet hakkı ödenmez ama bu sohbetin de sonu gelmez hanımım müsaadenle ben de artık gideyim. Yarın erkenden kalkıp Naz'ıma sevdiği poğaçalardan yapacağım. Sen de düşünme artık bunları her şey olacağına varır. Üzül üzül nereye kadar" dedikten sonra Leyla Hanım'a sarılıp salondan ayrıldı.

Naz ise uyuyacağım dese de yukarıya çıktıktan sonra hemen odasına gitmemişti. Holdeki sandalyeye oturmuş annesini kırmadan bu iş meselesini nasıl halledeceğini düşünüyordu. O kadar da dalmıştı ki ağabeyinin seslenmesi bile fayda etmemişti.

"Şişşt! Dünyadan Naz'a dünyadan Naz'a cevap ver Naz!"

"Ağabey çocuk musun sen ya ben dört yaşındayken yapıyordun bu espriyi. Ne oldu yine bir şey mi oldu?"

"Hayır bir şey olmadı. Arabada çanta kalmış mı diye bakmaya gidiyordum o sırada seni de böyle dalgın görünce bir dürtüp rahatını bozayım dedim"

"Ay ne tatlısın evlerden de ıraksın yeminlen!"

"Cadı! Ee... Sana ne oldu? Tek başına oturmuş kukumav kuşu gibi ne düşünüyorsun öyle?"

"Ne bileyim oturdum kaldım işte. Yol yorgunluğu herhalde mis gibi lavanta kokulu yastığımla buluşma vakti geldi de geçiyor"

"Tamam fıstık hadi sen git yat. Dur dur gitme! Sana söylemeyi unuttum"

"Neyi unuttun? Sakın bana o arkadaş efendi bir süreliğine senin odanda ikamet edecek bu yüzden sen de salonda yatacaksın deme hiç yerinmem akşam akşam fena çıngar çıkarır yatağıyla yorganıyla pencereden silkeleyiveririm onu!"

"Nereden uydurdun şimdi bunu? Yok öyle bir şey biz Levent ile benim odamda kalacağız"

"Bana ne diyecektin peki?"

"Yarın akşam Betül doğum günü partisi veriyor. Kaytarmasın Naz da gelsin onu çok özledim dedi. Benden söylemesi geleceksen akşam birlikte gideriz"

"Gelmem mi hiç ağabeyciğim? Hatta Betül gıcığını can-ı gönülden sevdiğimden dolayı geleceğim yoksa pasta dans ve eğlence üçlüsünü sevdiğimden değil sakın yanlış anlaşılmasın"

Murat kardeşine gülümseyerek "Asıl gıcık sensin kızım! Gidince Betül'e de bu olumsuz tavrını belli etme bari çok ayıp olur" dedikten sonra iyi geceler dileyip merdivenlerden aşağıya indi. Naz aşağıya inen ağabeyini izlerken aynı annesi gibi onu da çok özlediğini hissetmişti. Aslında anlaşamıyormuş gibi görünseler de birbirlerine çok bağlıydılar. İnsan sevdiğiyle uğraşır derler ya onlarınki de o hesaptı.

Odada tek kalan Levent ise telefonun hoparlörünü açarak hem eşyalarını yerleştiriyor hem de annesine İstanbul'a gelip şu an arkadaşı Murat'ın evinde kaldığını ve kendisini de merak etmemelerini söylüyordu. Kapatmadan önce de çok sevdiği anneannesinin sesini duymak istemişti. O sırada Naz da odasına girecekken aralık olan kapıdan Levent'in konuşmalarını duyup olduğu yerde kalmıştı.

Yan gözle merdivenlerden aşağıya baktıktan sonra merakına yenilip ağabeyinin odasının önüne gelerek çaktırmadan Levent'in görüşmesini dinlemeye başladı. Latife Hanım'ın söylene söylene geldiği telefondan "Levent oğlum sen misin kuzum?" demesiyle Levent'in de gözleri ışıldamıştı. Naz onu izlerken bu ışıltı sebebiyle istemsizce tebessüm etmişti. Kiminle konuşuyorsa onu çok sevdiği belliydi. 

Levent dinlendiğinden habersiz kulakları ağır işiten Latife Hanım'a rahatça duyması için yüksek sesle konuşarak ilk önce "ANNEANNEM NASILSIN?" diye sordu. Ses tonunu düşürürse Latife Hanım kelimeleri algılamakta zorlanıp dediğini yanlış anlayarak kızabiliyordu maalesef.

"İyiyim anneannesinin kuzusu! Sen sağ salim tek parça halde indin mi tayyareden?"

"İNDİM İNDİM MERAKLANMA"

"Levent'im çok dualar ettim balans mı tüplans mı artık ne karın ağrısıysa oraya buraya girme diye"

"Yok anneannem olmadı öyle bir şey çok rahat geldim. Telaş yapma sen"

"Ne talaş böreği oğlum? Gece gece ekşime yapar o..."

"TALAŞ BÖREĞİ DEĞİL TELAŞ YAPMA DİYORUM. İŞİTME CİHAZINI TAKMADIN MI SEN?"

"Yeni çıkardım oğlum kulağımı kaşındırıyor pek de rahatsız bir şey. Levent'im ben seni çok özledim ölmeden göreyim seni buraya da gel olur mu?"

"Anneanne böyle söyleyip üzme beni. Hem siz buraya geleceksiniz unuttun mu?"

Levent son sözlerini yüksek bir ses tonuyla söylemediği için Latife Hanım onun ne demek istediğini anlamamıştı ve bu yüzden de "Ne üzümü oğlum?" dedikten sonra sinirlenerek damadına dönüp "Zeki ne diyor bu üzümü kuruttun mu diye? İçkili mi ne tövbe yarabbi al şunu abdestimi bozacak hayta!" diyerek telefonu Zeki Bey'in eline tutuşturuverdi. Latife Hanım'ın ağır işiten kulağı çoğu zaman yanlış anlamalara yol açıyor ama aile bireyleri alışık olduğundan duruma uygun hareket ediyorlardı.

Levent telefona gelen babasıyla konuşmasını sürdürürken merdivenleri çıkan Murat aradığını bulamamış bir halde odasının bulunduğu kata gelmişti. Naz'ı odasına doğru giderken görünce de bunu garipseyip "Sen hâlâ burada mısın? Kıza bak ya sallanıp duruyor gidip yatsana yatağına" diyerek odasına girip kapıyı kapattı. Naz az önce şahit olduğu sempatik konuşmanın verdiği keyifle odasına gidip üzerini değiştirdikten sonra aklına Aylin geldiği için hemen telefonunu eline almıştı. Her gece onunla konuşa konuşa uyumaya o kadar alışmıştı ki bunu yapmazsa uyuyamayacağını düşünüyordu.

"Nazcığım..."

"Ne yapıyorsun Aylin?"

"İyiyim canım Murat Bey'in kitabını karıştırıyorum. Notlar falan almış süper biri bu ya! Ay çok romantik adam Naz bildiğin iki satırla aşık oldum"

"Hangi Murat?"

"Kara Murat! Kim olacak Naz Beyaz Atlı Prens'im işte!"

"Öyle desene Murat deyince ağabeyimi düşünüp birden şaşırdım ne alaka diye"

"An itibarıyla Beyaz Atlı Prens'imin ismini ve kendisiyle alakalı birkaç özel ayrıntıyı öğrendim. Defterine tam da "Gel beni bul prensesim" tadında notlar almış Romeo'm! İşte sana bir işaret daha..."

"Allah aşkına Aylin sen hâlâ orada mısın? Bir de işaret falan diyor bence bir an önce işini gücünü ayarla gel buraya yoksa bensiz kafayı yiyeceksin oralarda belli oldu"

"Naz dalga geçme benimle! Bir kere oraya geldiğimde İstanbul'un altını üstüne getirip onu bir şekilde bulacağım. Ha! Sen de biricik dostum olarak karşıdan bakmayıp bana yardım edeceksin. Söz mü?"

"Sen hele bir gel de bakarız. Neyse ben yatmadan önce sesini duymak için aradım yarın devam ederiz şimdi çok uykum var. Öpüyorum canım kendine iyi bak. Tatlı rüyalar"

Aylin'in "Sana da tatlı rüyalar" demesiyle karşılıklı olarak telefonu kapattılar. Aylin elinde tuttuğu defteri merakla kurcalamaya devam ederken Naz da Levent'in anneannesiyle olan konuşmasını düşünüp sırıtarak mis gibi lavanta kokan yatağına uzandı. Gözüne de sevimli gelmişlerdi iyi mi! Anneanne torunu düşünürken de yüzündeki tebessümle kısa sürede uykusuna yenik düşmüştü.

2.Bölümün Sonu

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;) 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...