1 Mart 2025 Cumartesi

Beni Aska Inandır / 5.Bölüm (Yazan : NK)

5.Bölüm  Sarp'ın ilk iş günü (2019) 

Yepyeni bir gün başlamıştı. Aralık kalan perdesinden yüzüne doğru süzülen günışığı sebebiyle uyansa da henüz gözlerini açamamıştı çünkü belli ki Mira Hanım'ın zihni ve bedeni uyanmak için henüz hazır değildi. Yorganındaki sıcaklığı hissederek ona daha sıkı sarıldı ve hemen ardından günışığının kendisine doğru gelişini engellemek için yorganı başına çekti. Uykusuna geri dönmeye çabalıyordu ancak bunu yapamıyordu. Kaçan kaçmıştı bir kere yani yeniden dalması pek mümkün görünmüyordu.

Uyumaya devam edemeyeceğini anlayınca "Ne çabuk sabah oldu ya!" diye söylenerek yorganını açıp başını ve kollarını gergin bir şekilde dışarıya çıkardı. Gözlerini aralayıp tavana bakarken bir yandan esniyor bir yandan da kalkıp bir an önce hazırlanmaya başlaması gerektiğini düşünüyordu. Düşünüyordu da uygulamaya gelince işler sarpa sarıyordu. Yan dönüp bacaklarını karnına çekerek ellerini yanağının altına aldığında komodininin üzerindeki saati görüp bakışlarını pencereye doğru çevirdi. O anla birlikte aklına yeni korumasının bugün işbaşı yapacağı gelmişti.

Bitkin bir halde yorganını üzerinden atıp ayağa kalktıktan sonra ağır adımlarla pencereye yaklaştı ve kendisini belli etmemeye çalışarak dışarıya bir göz attı. Şaşırmıştı çünkü hayatında ilk defa korumasının olması gereken yerde olmadığını görmüştü. Sahi neredeydi ki bu adam? İşe başlamadan kovuldu mu yoksa düşüncesi keyifsiz hissederken bile tebessüm ettirmişti Mira'yı. Keşke öyle bir şey olsa ama en nihayetinde o gitse yerine yine bir başkası gelecekti. Yani Mira için değişen bir şey olmayacaktı.

Mira bu olağan dışı durum karşısında "Dakik olmayan bir koruma..." diyerek bir süre tepkisiz kaldı ama sonra yüzündeki ifadeye sinsi bir hâl eklenir eklenmez "Süpermiş!" deyip direkt banyoya doğru gitti. Yüzüne bolca su çarpsa iyi olacaktı çünkü gördüğü şey gerçekse sonunda arzu ettiği gibi bir korumaya kavuşmuş olacaktı. Yatakta tüm gücü emilmiş gibi bitap bir şekilde yatmış olsa da bu detay biraz olsun keyfini yerine getirmişti.

Gergin hissediyor oluşunun da bir sebebi vardı elbet. Bugün başka bir ilke daha imza atacaktı. Kısa bir aranın ardından yeniden okuluna geri dönüyordu ve açıkçası Tuğçe'nin doğum gününde yaşananların ona nasıl bir geri dönüşü olacağını da epeyce merak ediyordu. Gerçi gecenin büyük bir bölümünü hatırlamıyordu ama hatırladığı kadarı onda güzel etkiler bırakmıştı. İşte asıl sorun da hatırlamadığı kısımdaydı ki bu da en çok Sarp'ın işine yaramıştı.

Mira aynanın karşısına geçip yeni korumasını okul yolunda nasıl başından savacağını düşünerek saçlarına şekil vermeye çalışırken odasının kapısı tıklatılmıştı. Gözlerini aynadan ayırmadan çattığı kaşlarıyla kendisine bakarak "Girin!" diye seslenince de kapı açılmış ve içeriye çok tatlı bir ses tonuyla "Günaydın Miracığım" diyen Defne girmişti. Mira saçlarını yapmaya devam edip bir yandan da enerjisi düşük bir halde "Günaydın" deyince bu hali Defne'ye biraz tuhaf gelmişti doğrusu. Neyi vardı onun Allah aşkına?

 "Bugün sende ekstra bir güzellik var Defne"

"Doğum günümde aldığın elbiseyi giydim ondandır"

"Doğru! Ben de diyorum bu ışıltı nereden geliyor?"

"Aşk olsun!"

"Şaka yapıyorum alınma hemen. Senin ışıldaman için fazladan bir şeye ihtiyacın yok  zaten yeteri kadar güzelsin"

"Teşekkür ederim Mira Hanım o sizin güzelliğiniz"

Defne arkadaşının elindeki saç maşasını alıp Mira'nın saçlarının arka kısmını yaparken bir yandan da yüzünün yeniden düştüğünü fark edip "Keyfin mi yok senin?" diye sordu. Ah! Tam üstüne bastı. Mira yüzünü ekşiterek aynada kendisine bakarken Defne'ye de "Bugün üzerimde nedenini anlayamadığım sinir bozucu bir gerginlik var. Sanki gözünün üstünde kaşın var deyip saçma sapan sebeplerden ötürü kavga çıkarabilirim gibi geliyor" deyince Defne de maşayı geri verip tekli koltuğa oturarak "Sakın acısını yeni korumandan çıkarmaya kalkma. Adamın daha ilk günü biliyorsun" dedi. İkisi de gülümsemişti. İlk günü olması Mira'nın çok da umurundaydı sanki. O da kaderine boyun eğip nasibini alacaktı kaçarı yoktu.

Mira saç maşasının fişini çekip kablosunu sarmaya başladıktan sonra gözlerinin önüne Sarp'ı getirip "Tanışalım bakalım şu Sarp Demirkan'la da Mira Çeliker kimmiş bir öğrensin. Eminim günün sonunda Fashion Week mankenliği yerine korumalık yaptığı için bin pişman olacak" dedi. Defne'nin gözleri kocaman açılmıştı çünkü bu dediğini yapacağını adı gibi biliyordu. Ama bir yandan da Sarp'ı fazla zorlamaması gerektiğini de düşünüyordu.

"Artık buna bir son mu versen Mira?"

"Neye?"

"Korumalarına savaş açmaya"

"Üzgünüm ama parmağımda oynatıp her dediğimi yaptırabileceğim bir korumam olana dek bu savaş sürecek"


"Fuat Bey senin istediğin o ideal korumaya asla iş vermez"

"O zaman buldukları da geldikleri gibi giderler"

"Bu seferki gidecek gibi görünmüyor"

"Böyle düşünmene ne sebep oldu?"

"Sarp Bey diğer korumalarına hiç benzemiyor"

"Senin gözün onu tuttu galiba"

"Saygılı nazik ve işini bilen biri gibi görünüyor. Bana burada tahminimizden çok daha uzun süre kalacak gibi geliyor"

"Lafımı dinlerse kalır yoksa sonu da diğerleri gibi olur. Bu konuda şakam yok"

"Bakalım hanginiz bir diğerinin hakkından gelecek"

"Ben tabii ki... Bundan şüphen mi var?"

"Bu defa bilemiyorum. Hadi hazırsan aşağıya inelim artık"

"Babamlar da sofrada mı?"

"Evet canım az önce indiler"

"Defne..."

"Efendim?"

"Babama hafta sonu gezisinden bahsettin mi?"

"Henüz söyleyemedim"

"Tamam o halde konuştuğunda durumu mümkün olduğu kadar dramatize et olur mu? Mira'nın olanlardan ötürü morali çok bozuk bu gezinin onu toparlayacağını düşünüyorum falan de"

"Sen onu bana bırak ben hallederim"

"Bu arada hevesli olduğumu belli etme ki altında bir mana aramasın. Sen Mira'ya biraz bahsettim ama hiçbir şekilde evden çıkmak istemiyor gezi falan da andırmıyor sanırım depresyonun eşiğinde de tamam mı?"

"Senden gerçekten korkulur"

"Dur dur! Depresyonun eşiğinde deme yoksa beni yine o sevimsiz psikoloğun yanına gönderirler. Şey de... Ben de onunla giderim hem yanında ben olursam size nasıl olduğuyla alakalı bilgi de veririm merak etmezsiniz de"

"Hafta sonu seninle gelemem ki"

"Neden?"

"İşim var"

"Ne işin var?"

"Var işte bir şeyler..."

Defne konuyu kapatmak istercesine hızlanınca Mira onu "Defne dur!" diyerek kolundan tutup durdurmuş yüz yüze geldikleri gibi de meraklı bir tavırla "Ne işi bu? Özel biri ile özel bir iş mi?" diye sormuştu. Defne yalan söylemek istemediği için gerilmişti biraz. Saçlarını kulaklarının arkasına alıp "Annemin kitapevi açılışına davetliyim" dediğinde duyduğuyla ne düşüneceğini bilemeyen Mira da "Annenin mi? Açılışa beni neden çağırmadın?" diye sordu. Çağırması doğru olmazdı çünkü.

Defne nedenini düşünürken huzursuzluğunu örtmek adına tebessüm etmiş hemen ardından da "Hafta sonu gezin olduğu için söylemek istemedim. Çok heyecanlıydın ve ben kendini gelmek için mecbur hissedebilirsin diye düşündüm. Ben de fazla kalamayacağım zaten Fuat Bey'in ilgilenmemi istediği işler var" deyip bakışlarını kaçırmıştı. Mira bu kadar düşünceli olduğu için gülümseyip sıkıca sarılmıştı Defne'ye. Defne de içi huzursuz olsa da ona sarılıp "Kırdıysam özür dilerim" dedi mahcup olduğunu sonuna kadar hissettirerek.

Mira kırılmadığını söyleyip "Ama bir ara beni annenin kitapevine götüreceksin tamam mı?" derken tam sessizlik olmuştu ki aşağıdan "Defne nerede?" diyen Fuat Bey'in sesi gelmeye başlamıştı. Ayten Hanım Mira'nın yanında olduğunu söylerken Defne konuşmalara kulak kabartıp "Fuat Bey erken çıkıyor galiba sonra görüşürüz Miracığım!" dedikten sonra Mira'nın ağzını bile açmasına fırsat tanımadan merdivenlerden apar topar indi ve Fuat Bey'in çantasını da alarak ardından gitti.

Mira ise onlara bakarak buruk bir ifadeyle "Hoşça kal baba" diye mırıldandıktan sonra aşağıya inip annesinin yanına giderek "Günaydın anne" dedi ve masadaki yerine geçip oturdu. Meltem Hanım günaydın derken aynı zamanda da kızını baştan aşağıya inceleyip "Tatlım birkaç gün içinde gardolabını yenilememiz lazım. Hatta hemen okuldan sonra birlikte Tamay'ın butiğine gidelim olur mu? Akşam geldiğinde de giymediklerini ayırırsın Ayten Hanım kutulara koyar" deyince Mira afallamış ve ne var ki üstümdekilerde dercesine kıyafetlerine bakıp kalmıştı.

"Niye böyle bir şey yapıyoruz anne?"

"İncilay'ın düzenlediği kermes için kıyafet bağışladım da ondan"

"Kermese mi gidiyoruz? Harika!"

"Ben gidiyorum canım sen değil"

"Elbiselerim gidiyor da ben niye gelemiyorum?"

"İyi de sen daha önce hiç gelmedin ki"

"Haber vermedin ki"

"İyi tamam gel bakalım. Haftaya pazar günü beraber gideriz"

"Kermeste satış yapabilir miyim? Boy boy çeşit çeşit teraryumlar hazırlar hem onları hem de Ayten teyz... Yani Ayten Hanım'dan öğrendiğim şeker hamuru kaplı pastaları satarım. Aslında bileklikler ve kolyeler de yapabilirim. Harika olacak!"

"Aklından bile geçirme! Sen Fuat Çeliker'in kızısın insanlara bir şeyler satın almaları için yalvaramazsın"

"Yalvarmak mı? Tuhaf bir kermes anlayışınız var. Tamam o zaman yalvarmadan kasım kasım kasılarak yaparım satışımı sonuçta Fuat ve Meltem Çeliker'in kızıyım öyle değil mi? Kasılmam şart!"

"Benimle alay mı ediyorsun Mira?"

"Aa! Hiç olur mu anne? Sadece hata yapmamak için nasıl davranmam gerektiğini öğrenmeye çalışıyorum. Tamam mı? Ben satmasam da hazırlar başka birine sattırırım"

"İyi tamam bakarız. Senin okula gitme vaktin gelmedi mi?"

"Doğru! O zaman ben gideyim bunları da arabada yerim"

"Kızım ne yapıyorsun?"

"Yanıma peynirle salatalık alıyorum"

"Bırak şunları! Ayten Hanım'a söyle sana derli toplu bir sandviç yapsın. Gitmişken ellerini de yıka yapış yapış oldular"

Mira elinde kalan salatalığı yesin mi yemesin mi ikilemi yaşayıp annesinin bakışları yüzünden de mecburen tabağına geri bıraktıktan sonra mutfağa doğru gitti. İçeriye girdiğinde Ayten Hanım ve kızı da alışveriş için liste hazırlıyordu. Sessiz sedasız geldiği için Mira'nın mutfakta olduğunu fark edememişlerdi. Mira ise ne yaptıklarına bakarak yanlarına geldikten sonra dirseklerini tezgaha dayayıp içli içli "Sakızlı lokum da alsak ya dün akşam kavanoza baktım kalmamış" deyiverdi. Onun sesiyle doğrulan Ayten Hanım hemen toparlanmış kızı Pelin'de gülümseyerek "Yazdık Mira abla merak etme" demişti.

Kızının Mira'ya abla diye hitap etmesini uygun bulmayan Ayten Hanım kızının lafını düzelterek "Yani yazdık Mira Hanım merak etmeyin" deyince hem Mira hem de Pelin gerekli mesajı almıştı. Meltem Hanım kendileri gibi kızının da evdeki çalışanlarla belli bir mesafede olmasını istiyordu ve bu yüzden de sürekli uyardığı Ayten Hanım bu düzeni sağlamaya çalışıyordu yoksa o da Mira'yı kendi kızından ayrı koymuyordu. Ama emir büyük yerdendi karşı çıkmak biraz zordu.

"Siz mutfağa niçin gelmiştiniz Mira Hanım bir isteğiniz mi var?"

"Okula giderken arabada yemek için bir sandviç hazırlayacaktım da"

"Siz istediğiniz malzemeleri söyleyin ben hemen hallederim"

"Onu da mı kendim yapamıyorum?"

"Efendim?"

Belli ki yapamıyordu. Mira yüzü asık bir halde hiç laf kalabalıklığı yapmadan "Peynir salatalık ve üzerine biraz çörekotu serperseniz çok sevinirim" deyip hemen ardından da fincan almak için dolaba yöneldi. Kendisine bir kupa seçip içine su doldurduktan sonra da adım adım pencereye yaklaşıp dışarıya şöyle bir göz attı. Sarp'ın da neden odasının penceresinden gözükmediği o an anlaşılmıştı. Demek mutfak tarafında beklediği için Mira'nın radarına yakalanmamıştı.

Acaba orada tesadüfen mi duruyordu yoksa bu bilinçli bir yerleşim miydi? Sonuçta evin bu bölümünden hem arka bahçe hem de ön bahçe rahatlıkla kontrol edilebiliyordu. Mira "Yok canım o kadar da cin fikirli olmaz herhalde" diye düşüyordu ama tam da üstüne basmıştı. Sarp tabii ki de o niyetle orada duruyordu. Ayrıca belirlediği birkaç farklı nokta daha vardı ve buraları dönüşümlü olarak kullanmayı düşünüyordu. Mira'ya güven olmayacağını daha onu ilk gördüğünde anlamıştı zaten. Ee! Kızı kapının önünde bırakıp bacadan almışlığı daha doğrusu kucağına düşmüşlüğü vardı yani o temkinli olmasın da kim olsun değil mi?


Mira dışarıda çıkışını bekleyen Sarp'ı suyunu yudumlaya yudumlaya izlerken sandviçi de hazırlanmıştı. Ayten Hanım içine bir tane de elma koyduğu paketi kızına verirken aynı anda da "Sandviçiniz hazır Mira Hanım" dedi. Dedi demesine de o sıralarda Sarp'ı incelemeye alan Mira'dan ses seda çıkmıyordu çünkü onu nasıl arkasına bile bakmadan kaçırabileceğini düşünüyordu. Keşke bunun imkansız olduğunu bilseydi de o güzel kafasını yormak zorunda kalmasaydı. 

"Mira Hanım..."

"Efendim Pelin?"

"Daldınız herhalde annem paketinizin hazır olduğunu söylüyor. İçeriden çantanızı da getirdim buyurun"

"Teşekkür ederim"

"Afiyet olsun"

Mira göz hapsinde tuttuğu Ayten Hanım'a çaktırmadan Pelin'e doğru eğilip "Geri döndüğümde odamda laflayalım mı biraz? Niye yanımda olduğunu sorarlarsa elbise dolabımı boşaltırken yardım ettiğini söyleriz" deyince Pelin de bir gözü annesinde olarak "Peki olur gelirim" dedi. İkisi de gülümseyip birbirlerine hoşça kal dedikten sonra Mira mutfak kapısından dışarıya çıktı. Kız resmen kaçak göçek halde arkadaş ediniyordu şaka gibi.

Sarp ise sırtı kapıya dönük olsa da birinin varlığını hissedip arkasını dönmüş ve o anla birlikte de Mira ile karşı karşıya gelmişti. Tek kelime etmeden birbirlerine bakarken her ne kadar Sarp'ın gözlerinin önünden o geceki sarhoş ve tatlı halleri geçse de yine de mesafesini koruyarak kendisini tanıtmaya başlamıştı. Bu noktada profesyonelliğini konuşturup kıza önceden tanıştıklarına yönelik bir açık vermemesi gerekiyordu.

"Günaydın Mira Hanım ben Sarp Demirkan. Fuat Bey'in isteğiyle bugünden itibaren yakın korumanız olarak hizmetinizdeyim"

"Duydum! Kara haber tez yayıldı"

Sarp söylediğini duysa da duymamış gibi davranıp "Bir şey mi dediniz Mira Hanım?" diye sorunca Mira da ima içeren ses tonundan ötürü anında kıvırıp "Defne korumam olacağından bahsetmişti dedim. Bilgim var yani" dedi. Sarp inanmış gibi yapsın bakalım. Eliyle yolu gösterip "Hazırsanız okulunuza gitmek üzere çıkalım mı?" dediğinde Mira dudağını büzüp keyifsizce ona bakmaya başlamıştı. Bir tebessüm mebessüm bir şey yapsaydı bari sanki lisedeki tarih hocası gelmiş çıkarın kağıt kalemi yazılı var diyordu. Ne suratsız adam ya!

Mira sinir olmuştu bir kere Sarp'a ters ters bakıp duruyordu. Bu bakışlar eşliğinde de "Konuşurken ciddiye alındığımı görebilmek için gözlerime bakılmasını tercih ederim" deyince Sarp da itiraz etmeden dediğini yapıp o cam gibi parlayan gözleriyle Mira'ya baktıktan sonra "Bundan sonra dediğiniz gibi yaparım Mira Hanım" dedi. Hay aksi! Göz göze gelip sözü biter bitmez Mira ona bakıp öylece kalmıştı. Tamam mavi gözlere karşı bir zaafı vardı ama bu Sarp'ın gözlerinde başka bir şey var gibiydi.


Sarp ise Mira'nın bakışlarında yakaladığı bir işaretle hemen gözlerini çekmişti çünkü kız etkilenmekten çok gözlerini tanıdık bulmasından kaynaklı hatırlama çabasına girmiş gibiydi ki bu da Sarp için tehlike arz ediyordu. Sarp'ın bakışlarını çekmesiyle Mira hiçbir şey hatırlayamadan kendisini zar zor toparlayarak "Neyse sen bakmasan da olur. Ne de olsa katı kuralları seven biri değilim" dedi ve seri adımlarla da Sarp'ın yanından geçip gitti. Sarp'ın acilen Mira'nın o geceyi hatırladığı takdirde kendisini zor durumda bırakmayacak bir bahaneye ihtiyacı vardı.

Mira önden Sarp arkadan evin önüne doğru yürüyüp arabanın yanına gelmişlerdi. Sarp aracın arka kapısını açmak için bir atılım yaparken Mira her zamanki gibi şansını denemek istemiş olmalı ki "Of! Daha ilk günden yanlış kapıyı açıyorsun. Ben her zaman ön koltukta otururum yoksa midem bulanır. Sana söylemeyi unuttular herhalde" deyip başını dikleştirerek beklemeye başladı.

Ancak şansı yine yaver gitmemişti çünkü Sarp en baştaki tavrını hiç bozmadan "Bana hakkınızda söylenen şeylerden biri de sizin araç yolculuğu sebebiyle bir gün bile olsun bulanmayan midenizi öne sürerek ön koltukta oturmak isteyeceğinizdi. Ayrıca okula yaklaştığımızda arkadaşlarınız tarafından yine mi korumasıyla geldi denmemesi için araçtan inmek isteyeceğiniz ve yolun geri kalanını yürüyerek gitmek isteyeceğiniz de söylendi" dedikten sonra arka kapıyı açıp sözünü de "Ben yine de her ihtimale karşı mideniz bulanır diye yanınıza zencefilli şeker soğuk su ve torba koydum. Gerekirse kullanırsınız" diyerek tamamladı. Torba mı koymuş? Duyduklarından sonra Mira'nın şekli şemali kaymıştı. Bu adamla işi olduğu daha ilk dakikadan belli olmuştu.

Mira ses etmeden arka koltuğa geçmek zorunda kalmış ilk adımı geçen Sarp ise kapısını kapatıp arabanın etrafından dolanarak şoför tarafına oturmuştu. Bir çift çatık kaşlı göz de onu izliyordu. Sarp bakışlarını saklayan güneş gözlüğünün ardından kemerini de taktıktan sonra evin önünden hareket edip güvenliğe başıyla selam vererek geçip gitmişti. O kadar da rahattı ki bu rahatlığı insanı özellikle de Mira'yı çatlatırdı.

Sarp ara sıra dikiz aynasından arka tarafı kontrol ederken Mira da güneş gözlüğü yüzünden bunu fark edememiş olacak ki elindeki paketi açarak sinir içinde sandviçini yemeye başlamıştı. Midesinin bulanma ihtimali olan birine göre şansını fazlaca zorlamıyor muydu o? Küçük yalancı ne olacak!

•●●·٠•●●•٠·˙

Okula yaklaştıklarında herkesin sorgulayıcı bakışlarını üzerine çekeceğini düşünen Mira dirseğini kapının koluna dayayıp eliyle de yüzünü kapatmıştı ama o an beklemediği bir şey olmuştu. Sarp aracı okula yakın bir yere park ettikten sonra arabadan çıkıp kendisine şaşkın şaşkın bakan Mira'nın kapısını açarak çıkmasını beklemeye başlamıştı. Mira bunu neden yaptığını anlayamamıştı ama sorgu sual etmeye de niyeti yoktu. Korumasının boşluğuna denk geldiğini düşünüp aklı başına gelmeden önce çantasını ve paketin içinden elmasını da alıp hemen arabadan çıktı.

Ancak bu kadar erken sevinmesin çünkü Sarp onu tek başına salacak gibi görünmüyordu. Kapıyı kapattıktan sonra Mira'nın "Çıkışta beni yine buradan alırsın" diyerek okula doğru yürümesiyle ardından gidip onunla aynı hızla yürüyerek "Sizi buradan değil okulun kapısından alacağım Mira Hanım. Fuat Bey'in talimatı böyle" dedi. "İyisiniz hoşsunuz da talimatlarınız batsın!" demezse Mira'nın içinde patlardı ki patlamıştı da.

Mira yanında yürüyen Sarp'a bakmamaya çalışırken bir yandan da içinden hiç yoktan iyidir diye geçiriyordu. Sonuçta adam dış bir gözle bakınca o kadar da koruma gibi görünmüyordu. Tabii o mahkeme duvarından hallice olan yüzünü saymazsak.

Birlikte okul kapısının önüne geldiklerinde Mira tam "Sen artık git çünkü anaokuluna bırakılan bebekler gibi görünmek istemiyorum" diyordu ki yanlarına Damla ile birlikte gelen Tuğçe ikisini görünce şaşkın bir halde "Mira bizi arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?" diye sordu. Arkadaş?

Mira gözlerini dikkat çekici şekilde açıp "Sarp benim şeyim..." diye diye ağzında bir şeyler gevelemeye başlamış Sarp'ta seslenenleri görmek adına arkasına bakmıştı. Baktığı gibi de kızların partide gördüğü kızlar olduğunu anlayıp tedirgince Mira'ya doğru geri dönmüştü. İçinden kendisini tanımamaları için dua ettiği açıktı. Ancak bu defa şans ondan yana değildi çünkü Tuğçe gibi Damla'da onu hemen tanımıştı.

"Erkek arkadaşın mı yoksa? Tuğçe'nin doğum gününde de karşılaşmıştık ama tanışma fırsatımız olmamıştı"

Doğum günü detayının verilmesi Sarp'ı çok huzursuz etmişti. An itibarıyla Mira ile daha önceden karşılaştıkları ortaya çıkmıştı ve bunu ona durumunu riske atmadan nasıl açıklayabileceğini de şu an kestiremiyordu. Mira ise duydukları karşısında anlık bir şekilde dalmıştı. Bahsedilen karşılaşma anını hatırlamaya çalışıyordu ama Tuğçe'nin doğum gününde Sarp'ın olduğunu hatırlamadığı gibi orada bulunmasının da manasız olacağını düşünüyordu. Belki de insan insana benzer misali Damla başka birini Sarp sanmıştı. Sonuçta o gün o kadar çok içilmişti ki Mira bile doğum gününün büyükçe bir bölümünü hatırlamakta zorluk yaşıyordu. En nihayetinde düşünmeyi bıraktı ve gayet işine yarayan bir durum olması sebebiyle "Evet Sarp erkek arkadaşım" diyerek parmaklarını Sarp'ın parmaklarına kenetleyip diğer eliyle de bozma dercesine kolunu sıktı.

Bu şahane olmuştu! Şimdi Sarp ile ne zaman görünse herkes onu erkek arkadaşı sanıp tuhaf tuhaf bakmaktan vazgeçecekti. Mira bu genç görünümlü koruma işini sevmeye başlamıştı. Sırf bunun için bile bu suratsız adama alışabilirdi sanki.


"Ama henüz kimseye söylemedik gizli tutuyoruz. İlk öğrenenler de sizsiniz"

"Harika! Bu arada selam Sarp ben Tuğçe... Tuğçe Gencer"

"Memnun oldum Tuğçe Hanım"

"Hanım mı?"

Sarp durumun saçmalığıyla sessizce "Ne Hanım'ı ya!" diyerek koluna asılan Mira'ya dönüp otoriter bir bakışla da "Gitmeden önce biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu. Mira bu tehditkâr bakışın üzerine hayır diyemezdi ki. Tuğçe her ne kadar gitmemek için dirense de Damla onu kolundan çekip "O halde içeride görüşürüz. Hadi Tuğçe gidelim. Bu arada ben de Damla'yım Sarp! Tanıştığımıza sevindim" dedi. Onlar giderken Sarp da Mira'ya ters ters bakıp "Üzgünüm ama bu durumu hemen düzeltmeniz gerekiyor. Ben sizin erkek arkadaşınız değil korumanızım Mira Hanım" dedi. Azıcık halden anlasaydı ne olurdu sanki!

"Tamam korumamsın ama biraz insan ilişkilerime de yardımcı olsan olmuyor mu?"

"Bu şekilde olmaz Mira Hanım"

"Ama neden?"

"İşe kabul edilme şartlarından biri de sizinle aramda olması gereken mesafeyi koruyabilmemdi. Ancak benden istediğiniz şey Fuat Bey'in kulağına giderse çok zor durumda kalırım"

"Gitmemesini sağlarım. Hem arkadaşlarım senin erkek arkadaşım olduğunu zannederlerse benimle her yere girip çıkabilirsin ama korumam olduğun ortaya çıkarsa her zaman kapı önünde beklemek zorunda kalırsın. Ne diyorsun?"

"Dersinize geç kalıyorsunuz Mira Hanım"

Mira bu cevap sebebiyle kabul görmediğini anlayınca Sarp'a iyice bilenmişti ama ona bunu kabul ettirmenin bir yolunu illaki bulacaktı. Halbuki burnunun ucundaki kozu göremiyordu. Belli ki düşünmek için biraz zamana ihtiyacı vardı. Sarp'ın yanından ayrılıp keyifsizce arkasını dönünce pencereden kendilerine bakan Tuğçe'yi fark etmişti. Sarp'ı da ne süzmüştü öyle. Beğendi belli ki...

Mira bu sevgililik oyununu devam ettirecek bir şey yapması gerektiğini düşünürken elindeki elmadan ısırık alınca olduğu yerde kalmıştı. Ağır ağır çiğnerken bir yandan da Tuğçe'nin yanındaki Damla'ya bir şeyler söylemesini izliyordu. Aslında ne söylediğini de anlayabiliyordu. Bu yüzden de "Hey Sarp!" diyerek arkasını dönmüş ve elindeki elmayı ona doğru atarak şirin şirin el sallamıştı. O anlarda Sarp da Mira içeriye girene kadar olduğu yerde bekliyordu ve bu seslenişin ardından üzerine doğru gelen elmayı görür görmez de refleksle elini kaldırıp onu havada yakalamıştı. Kız gerçekten de dediğim dedik birine benziyordu.

Mira bir gözü Tuğçe'de olarak tebessümle okula girerken Sarp da bir süre ardından bakıp sonra da arabaya geçti. Dersleri başlayacağı için Tuğçe de henüz Mira'yı sorguya çekememişti ama illaki ara verildiğinde onu sıkıştıracak vakti kendisine yaratırdı. Hatta niye bekliyordu ki? Aynı bölümlerde olmasalar da ellerinde telefon denen bir iletişim aracı vardı öyle değil mi?

Mira kendi sınıfına girdikten sonra Sarp'ı rahatça görebilmek için cam kenarındaki boş yere geçmişti. Gözü üzerinde olarak kızlarla yaptıkları konuşmayı düşünürken de çok geçmeden dalıp gitmişti. Yardım isteğini imalı yoldan geri çevirmişti değil mi? Yapmıştı bunu yani. İyi de şimdi kızlara attığı yalanı nasıl açıklayacaktı ki? En kötüsü de hem yalancı olacaktı hem de yine dışlanacaktı. Tuğçe onun bu yalanını normal bir şekilde karşılayacak birine benzemiyordu. Kesin bütün okula rezil kepaze ederdi Mira'yı. Eğer Sarp'ın koruması olduğu ortaya çıkarsa ki çıkacak gibi görünüyor onu da başından temelli salmanın bir yolunu bulmalıydı. Acaba Sarp atlatılmaya ne kadar müsaitti? Bir anlık dalgınlığından faydalanabilir miydi ki? Bunu en kısa zamanda test edip öğrenmeliydi.

O sırada yanına gelen bazı arkadaşları da Mira'ya Tuğçe'nin doğum gününde söylediği şarkıyla çok eğlendiklerinden bahsediyordu. Tabii o kısımlar Mira'nın pek hatırında değil gibiydi. Arkadaşlarının söylediklerini üstünkörü dinleyip aşağıda telefonla konuşan Sarp'a bakarken aniden aklına gelen bir fikirle birlikte önce "Alışveriş!" dedi sonra da "Sen bana karşı gelirsen ben de seni bitiririm Sarp! Elinde bir dünya torbayla ayaklarına kara sular inmesi ne demekmiş bugün öğren bakalım" deyip sırıtmaya başladı. Belli ki işe yeni korumasını çıldırtmakla başlayacaktı. Önce bir sabrını ölçmek lazımdı ki nereye ne kadar baskı yapması gerektiğini bilsin değil mi?

Düşüncelere daldığı sırada telefonuna da Tuğçe'den bir mesaj gelmişti. Tuğçe ona "Dua et kafayı Burak Sarrafoğlu'na takmış vaziyetteyim yoksa gözünün yaşına bakmaz alırdım mavi boncuğunu elinden" yazınca Mira da okuduklarıyla mesaja şaşkın şaşkın bakıp kaldı. Arkadan gelen fısır fısır seslerde kulak tırmalamıyor değildi hani!

Omzunun ucundan arkasına doğru baktığında sınıftaki kızların neredeyse hepsi cama yapışmış Sarp hakkında konuşup gülüşüyorlardı. Mira bir onlara bir elindeki mesaja bir de Sarp'a bakıp kendi kendisine kızarak "Çok meraklıysanız alın da başınıza çalın!" deyip çatık kaşlarla önüne döndü. Mira açısından dışı sizi içi beni yakar durumu yaşandığı açıktı.

Hocaları gelene kadar da kulaklarını kapatmak zorunda kalmıştı çünkü kızlar Sarp gibi hocaları olsa ömür boyu okula gidip gelmeye razı olacaklarından bahsedip duruyorlardı. Belli ki Sarp şimdiden okuldaki kızların gözdesi olmuştu. Böyle koruma mı olur ya! Koruma dediğin korkutucu sevimsiz istenmeyen tuhaf bir adam olurdu ama bu Sarp ne canım! Poker suratlı bile olsa bütün okulu önünde paspas edecekti neredeyse.

Kızlar cam önünde eriyip biterken Mira da tek bir noktaya bakıp onların konuşmalarına ister istemez maruz kalıyor ve kalmakla da yetinmeyip içinden sinirle söylenerek "Sarp kadar başınıza taş düşsün de kaşınız gözünüz yer değiştirsin önünüzü bile göremeyin inşallah!" deyip duruyordu. Tabii hayaller Sarp hayatlarda Muzaffer Hoca olunca ders başlar başlamaz herkes yerlerine geçmek zorunda kalmış Mira'da rahat bir nefes almıştı. Artık derse odaklanabilirdi herhalde.

•●●·٠•●●•٠·˙

Dersleri sona erdiğinde Sarp'a bakan kızların yanında bir dakika bile beklemeden hemen eşyalarını alıp sınıftan çıkmıştı. Tuğçe'ye de görünmeden yemekhaneye gitmek ve kuytu bir köşede sessiz sedasız karnını doyurmak istiyordu. Ancak bu isteği kursağında kalmıştı çünkü daha kapıdan çıkar çıkmaz  onun gelmesini bekleyen Tuğçe koluna girip "Hadi Sarp'ı ara da yemeği dışarıda yiyelim. Burak şu yeni açılan yere gitmiş kalkmadan önce yakalayalım" demişti bile. İyi de şimdi Sarp yalanını sürdürmezdi ki!

Mira yüzünü gözünü ekşitip hemen bir bahane uydurarak "Biz Sarp ile çok fena tartıştık şimdi inadı tutar onun hiçbir yere gelmez. Bir de akrep burcu biliyor musun? Akrep erkeği ile ters düşmek bu hayatta yapmamanız gerekenler listesinin en başında yer alır" derken arkalarından koşup onlara yetişmeye çalışan Damla da onu yalanlar gibi "Sarp zaten kapının önünde dersinin bitmesini bekliyor görmedin mi? Tartıştıysanız seni üzgün bir halde bırakmak içine sinmedi herhalde" deyiverdi. Hay dilini eşek arısı soksun emi!

Bir koluna Damla diğer koluna da Tuğçe girince Mira kaşla göz arasında kendisini okulun dışında bulmuştu. Kızlar onu Sarp'ın yanına doğru götürürken Sarp da onları uzaktan görüp kendisine çekidüzen vererek tam bir koruma edasıyla beklemeye başladı. Yüzündeki meymenetsiz ifadeden bu sevgililik oyunu konusunda taviz vermeyeceği de belliydi.

Of ya! Ne vardı sanki azıcık sevgilisi gibi davransa? İncileri mi dökülür ya da o Kaf Dağı'nın eteklerindeymiş gibi görünen burnu yere mi inerdi? Öyle ya da böyle Mira birazdan arkadaşları karşısında iki büklüm olmaktan kurtulamayacaktı galiba. Alacağın olsun Sarp!

5.Bölümün Sonu 

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...