4.Bölüm : Sen de kimsin?
Genç kız neler söylemişti öyle? Resmen birini öldürmekten bahsediyordu. Ama yok böyle bir şey olamazdı. Bu imkansız gibi bir şeydi. Mert'in tanıdığı Bahar durum ne olursa olsun asla böyle bir şey yapabilecek biri değildi. Hem öyle bile olsa Bahar'ın izini hemen bulmazlar mıydı? Sonuçta günlerce hastanede kalmıştı. Bir cinayet işlemiş olsa polis çoktan ona ulaşmanın bir yolunu bulurdu.
Mert'in kafası allak bullak olmuştu. Belki de Bahar adamı sadece bayıltmıştı ve korkup kaçarken de bu kazayı yapmıştı. Ama kendisi bu işin neresindeydi onu bir türlü çözemiyordu. Böyle bir anda yapılacak onca şey varken ya da güvenip gidebileceği bir sürü tanıdığı varken Bahar neden onca insan içinde Mert'i seçmişti ki?
Mert omzunda uyuyakalan Bahar'ı yavaşça koltuğa yatırdıktan sonra üşümesin diye de odasından pike almaya gitmişti. Durum düşündüğünden daha da karmaşıktı sanki. Ona evine gidip seni tanıyan kişilere ulaşmaya çalışırız demişti ama hâl böyleyse durum açıklığa kavuşana kadar Bahar ortalarda gözükmese daha iyi olurdu. Belki de Mert'in bunu tek başına yapması daha doğru olacaktı.
Salona geri dönen Mert elindeki pikenin kat yerlerini açtıktan sonra Bahar'ı uyandırmamaya özen göstererek üzerine örtüp karşısındaki koltuğa geçmişti. Gözlerini bir an olsun Bahar'ın üzerinden ayırmıyordu. Aklındaki soru işaretlerine makul cevaplar ararken de bir süre sonra ister istemez dalıp gitmişti. Aslında o da uyuyup kafasını toplasa iyi ederdi çünkü doğru düşünebilmesi için biraz dinlenmesi gerekiyordu.
•●●ERTESİ GÜN·٠•●●•٠·˙
Sabah olmuştu ama ev o kadar sessizdi ki insanın yataktan kalkası gelmiyordu. Bahar da saatin tik tak tik tak sesleri sebebiyle gözlerini ister istemez aralamak zorunda kalmıştı. Çok da yorgun hissediyordu. Sanki bütün kemikleri sızlıyor gibiydi.
Yattığı yerden kalkmadan etrafa bakınırken sehpanın üzerine bırakılmış bir not olduğunu fark etti. Aklına gelen ilk şey de Mert'in oraya "Ekmek almaya gidiyorum birazdan dönerim" yazmış olabileceğiydi. Üzerindeki pikeyi çekerek kalktıktan sonra boynunu ovalaya ovalaya uzanıp kağıdı eline aldı. Mert sabah erkenden çıkmış ve Bahar'a da bu notu yazarak evinin bulunduğu yere gidip neler olduğunu kontrol edeceğini yazmıştı.
Bahar yazılanları okumasına rağmen kağıdı kenara bırakmıyor Mert'in el yazısını inceleyip duruyordu. Bazı harfleri yazış şekli farklı görünüyordu. Karakteristik bir el yazısı olduğu açıktı. Aynı yüzü gibi yani. Bu kadar küçük şeyler neden ona tanıdık geliyordu bunu da aklı almıyordu. Alt tarafı bir el yazısıydı işte.
O sırada kapı telefonunun sesi duyulmuştu. Tedirgin hislerle sese doğru dönüp ne yapması gerektiğini bilemeden bakarken bir süre sonra kapı telefonunun ısrarına dayanamayıp ağır adımlarla yanına doğru gitmeye başladı. İçinden yetişemeden kapansa keşke diye geçirirken de telefonun sesi kesilmişti. Başka bir şey istese olacaktı demek ki. İnşallah evde kimse yok diye gelen kişiyi geri göndermişlerdir çünkü kendisine ait olmayan bir eve kimi davet edip kimi etmeyeceğini doğal olarak bilemiyordu.
Derin bir nefes alıp yüzünü yıkamak için banyoya doğru gittiğinde kapıya da bir anahtar sokulmuş ve Mert'in kız kardeşi Simay eve giriş yapmıştı. Kapıdaki güvenlik görevlisi onu tanıdığı için belli ki içeriye girmesinde bir sakınca görmemişti. Simay gayet rahat bir tavırla etrafa bakınıp banyonun ışığını da açık görünce direkt pastaneden aldığı poğaçaları ve simitleri bırakmak için mutfağa girmişti.
O ağabeyi ve kendisi için tabak hazırlayıp çayı koyarken aynı anlarda Bahar da banyodan çıkıp evin içindeki tıkırtıları duyarak "Mert sen misin?" diye seslendi. Bahar tedirgince bir cevap beklerken Simay onun ne dediğini tam olarak duyamasa da bir kızın seslenişiyle gözlerini sonuna kadar açmış ve elindeki simit tabakla buluşamadan havada asılı kalmıştı. Ne oluyordu yahu!
Gözleri seri bir şekilde bir sağ bir sol yapmaya başlamıştı. Eğer ağabeyinin sesi bir yerlere kaçmadıysa bu ses kesinlikle evinin içinde dolanan bir kıza aitti. Ama bu imkansızdı. Bu saatte ağabeyinin evinde bir kız... Yok artık!
Hâlâ bir cevap gelmeyince Bahar korkuya kapılıp yabancı biri olabileceğini düşünmüştü. O etrafta kendisini savunabileceği bir obje ararken Simay da elindekileri bırakıp parmak uçlarında yürüyerek kapıya doğru yaklaştı. İkisi de bir diğerinden korkarken aynı anda "Bir... İki... Üç!" deyip birbirlerinin önüne çıkmış ve bu ani çıkışta senkronize bir şekilde atılan çığlıklarla doruğa ulaşmıştı.
Yüksek frekanslı bu iki çığlığın ardından ikisi de karşısında bir kız bulunca sakinleşmişti ama yine de elleri kalplerinin üzerinde olarak "Sen de kimsin?" deyip birbirlerine garip garip bakmaya başlamışlardı. Sessizliği ilk bozan da Bahar olmuştu ama bir yandan da umarım başka bir şey sormaz çünkü verecek başka bir cevabım yok diye düşünüyordu.
"Şey... Ben Bahar"
"Kıza bak ya! Güzelmiş de..."
"Efendim?"
"Yok bir şey sen üstüne alınma. Ben sadece içimden kendi kendimle fikir alışverişinde bulunuyordum"
"Anladım galiba"
"Sen anladın da ben hiçbir şey anlamadım. Sen de kimsin be! Ne işin var ağabeyimin evinde?"
Bahar rahatladığını hissedip şaşkın bir ifadeyle "Ağabey mi? Sen Mert'in kız kardeşi misin yani?" diye sorunca Simay da gözlerini kocaman açıp "Yok canım ya!" dedikten sonra eliyle olmayan bıyığını düzeltiyor gibi yaparak "Aslında amca oğluyum da bıyıkları yeni kestim o yüzden anlayamaman çok normal" deyiverdi. Bıyık mı? Tövbe estağfurullah!
"Hıı..."
"Şaka yaptım şaka! İnandın mı yoksa? Yok kız bende bıyık mıyık ne arar saçım bile zor uzuyor benim"
"İnanmadım da şaşırdım sadece"
"Ama itiraf et bir an için beni bıyıklı hayal ettin değil mi?"
Simay da böyle biriydi işte. Bahar şu an şaşkınlaşsa da bir saate kalmaz ona alışması yetmiyormuş gibi severdi de genç kızı. Bakmasın şimdi kendisiyle kafa bulduğuna Bahar'dan hoşlanmasa şu an onunla konuşmak yerine kapının yerini gösteriyor olurdu. Gerçi sonra da Mert onu ne yapardı o daha iyi bilirdi.
"O an değil ama şu an gözümde bir pos bıyık canlanmadı diyemem"
"Hem de pos! O kadar da uçmasaydın keşke"
Bahar gülümseyerek elindeki objeyi bir kenara bırakırken Simay korku dolu gözleriyle onu takip edip "Nasıl ya! Şansım yaver gitmeseydi onu kafama mı indirmeyi planlıyordun?" diye sordu. Böyle söyleyince Bahar'ın gözleri istemsizce dolmaya başlamıştı. Yapmadığı şey değildi sonuçta. Emin değillerdi ama belki de bu yüzden bir adamın ölümüne neden olmuştu.
Bahar'ın gözünden akan yaşı görünce hemen onun yanına gelen Simay kızın saçlarını yüzünden çekerek "Ay çok da hassas yerim! Dur kız ağlama kötü bir şey demedim ki. Valla şimdi ağabeyim şu kapıdan girip seni ağlattığımı görürse benim de anacığımı ağlatır" deyiverdi. Ay ne tuhaf bir kızdı bu Simay!
Ağlarken bir anda Simay'ın komik tavrına gülmeye başlayan Bahar "Kusura bakma sinirlerim bozuldu" deyince onu omzuna çekip sıkıca sarılan Simay'da dudaklarını bükerek "Aa! Dengesiz de aynı ben! Ağla ağla ferahlarsın sonra da gider kahve yaparız fal bakarım ben sana daha da çok açılırsın" dedi. Ne kahvesi ne falı şimdi?
•●●·٠•●●•٠·˙
Kızlar bir ağlayıp bir gülerek kendi aralarında anlaşırken Mert'te yaklaşık bir saati bulan yolculuk sonrası Bahar'ın evinin sokağına gelmişti. Bildiği kadarıyla Bahar küçüklüğünden beri burada yaşıyordu ama son gelişinden sonra taşınmış mıydı yoksa hâlâ aynı evde mi oturuyordu emin değildi.
Apartmanın önüne geldikten sonra arabasını park edip telefonunu da alarak aracından indi. Önce dışarıdan apartmana doğru şöyle bakıp sonra da biraz gergin hissederek içeriye girdi. Belki de kapıyı çaldığında karşısına Bahar ile birlikte gördüğü adam çıkar diyeydi bu gerginliği.
Apartmana girdiğinde gözleri ilk anda posta kutularına gitmişti. Küçükken boyu yetmez içlerinde ne olduğuna zıplaya zıplaya bakmaya çalışırdı ama şimdi içine bakmak için biraz eğilmesi bile gerekiyordu. Yıllar ne çabuk geçip gidiyordu öyle.
Posta kutularına tek tek göz gezdirirken üzerinde sadece daire numarası bulunan kutunun içindeki zarfı çekerek üzerine baktı. Zarfta "Bahar Kaya" yazıyordu. Yüzünde bir tebessüm oluşmuştu. Elini yazının üzerinde gezdirirken de aniden toparlanıp apartman girişine bakarak zarfı iç cebine koydu ve yukarıya çıkarak kapıyı tıklattı.
Belki evde birileri olabilirdi diye düşünmüştü ama maalesef Bahar evinde tek başına yaşıyordu. Anne ve babası yıllar önce Ayvalık'a yerleşmiş ama Bahar İstanbul'da bir düzen kurduğu için kalmayı daha uygun bulmuştu.
Kapının açılmayışı Mert'in yüzünün düşmesine neden olmuştu. Sakin sakin etrafına bakınırken belki bir komşusundan yardım alabilir diye düşünüp karşı kapıya doğru yaklaştı. Ancak o dairenin de zilini çalıp oradan da bir ses çıkmayınca olduğu yerde kalakalmıştı. Şimdi ne olacaktı peki? Bahar'ı tanıyan birileri muhakkak olmalıydı. Ama kim?
O sırada apartmanın içinde bir ayak sesi duyuldu. Biri yukarıya çıkıyor olmalıydı. Belki de bir komşuydu gelen. Mert sese odaklansa da bir an gözü daha önceden içine kitabını bıraktığı gazeteliğe takılmıştı. İçinde kitabı yoktu elbet ama kurumuş güller vardı. Kim bilir ne zaman ve kimin tarafından bırakılmışlardı.
Mert eğilip içine baktığında tam köşeye sıkışmış bir de kart olduğunu görmüştü. Eline alıp derin bir nefes alarak yazılanları okurken kaşlarının istemsizce çatılmasına da engel olamıyordu. Belli ki o daha önce de gördüğü adam hâlâ Bahar'ın hayatındaydı.
"Özür dilerim Bahar yalvarırım beni affet
Senden ayrı geçecek bomboş ve anlamsız bir hayatım olmasını istemiyorum
Beni ara konuşalım
Erkan"
Bir süre elindeki kartta yazılanlara bakan Mert onu da yanına alıp almamayı düşünürken arkasından yaklaşan birinin "Kime baktınız?" diye sormasıyla kartı cebine atıp ayağa kalktı. Tabii arkasını dönmesiyle de Erkan denilen adamla yüz yüze gelmesi bir oldu.
Erkan'ın sağ gözünün üst bölgesinde bir bant ve çevresinde de kızarıklıklar vardı. Belli ki Bahar o vazoyu fırlattığında tam da oraya isabet etmişti. Yani adam ölmemişti. Acaba ona Bahar'ın kendi evinde olduğunu söylemeli miydi? Aralarında yaşanmış olması muhtemel şeyleri düşününce Mert bu adama güvenip güvenemeyeceğini pek de bilememişti doğrusu. Önce Bahar ile konuşması daha doğru olacak gibiydi. Eğer o kendisini Erkan ile görüşmek için hazır hissediyorsa o zaman gereken ne ise o yapılırdı.
Mert kapıya doğru bakarak bir şeyler söylemeye çalışırken Erkan da aralarındaki sessizliği bozup "Bahar'ın arkadaşı mısınız?" diye sordu. Mert'in bakışları bu soruyla birlikte adama doğru dönmüştü. Erkan henüz cevabını alamasa da sözlerine "Eğer öyleyse nişanlım burada değil. İsminizi bırakın ben dönünce kendisine geldiğinizi iletirim" diyerek devam etmiş ve söyledikleriyle ne yazık ki Mert'in yüreğine bir ateş düşürmüştü. Nişanlım mı dedi o? Bahar ve bu adam nişanlanmış mıydı? Evleneceklerdi yani...
Mert zorlukla yutkunmaya çalışıp ifadesini toparlayarak "Evet ben Bahar'ın eski bir arkadaşıyım. Adım Mert. Bu arada nişanlı olduğunuzu bilmiyordum. Tebrik ederim. Neyse ben sizi tutmayayım iyi günler" dedikten sonra adamın ters bakışları altında merdivenlerden aşağıya inmeye başladı. O kadar kötü hissetmişti ki Erkan'ın karşısında duracak gücü kendisinde bulamamıştı. Bir yumru oturmuştu boğazına... Geçecek gibi de görünmüyordu.
Berbat bir halde dışarıya çıkarken de kapının önünde apartman görevlisine rastlamıştı. Adamı içeriye girerken durdurup ağzını aramak için "Affedersiniz ben Bahar Kaya'nın bir arkadaşıyım. Kendisini arıyorum ama ulaşamıyorum evinde de bulamadım. Sizin bir bilginiz var mı acaba?" diye sordu. Adam tedirgin bir ifadeyle "Bahar Hanım o geceden sonra apar topar gitti daha da gelmedi" dedi. O geceden sonra mı? Belli ki adamın gördüğü bir şeyler vardı.
Mert bir gözü apartmanın içinde olarak "O gece derken demek istediniz? Bunu sanki bir sorun olmuş gibi söylediniz de merak ettim" dediğinde adam da sanki pot kırmış gibi çekinerek "Bana bir şey sorma beyim! Ahanda Erkan Bey'in arabası burada gidip ona sor" dedi. Adamın bildiği bir şeyler olduğu kesindi.
Mert tam ısrarcı olacakken merdivenlerden inen Erkan'ı görünce bunun için uygun bir zaman olmadığını düşünüp vazgeçmişti. Adama iyi günler dileyip arabasına doğru gittikten sonra kapıyı açıp oturduğunda Erkan da apartmandan çıkmış ve göz göze gelmişlerdi. Mert bu adamı ilk gördüğünde de sevmemişti şimdi de.
Birbirlerine dik dik bakarken Erkan da aracına geçmiş ve arabalarını çalıştırıp herhangi bir sıkıntı yaşanmadan aksi yönlere doğru gitmişlerdi. Erkan az önce görüp konuştuğu adamın şu an Bahar'ın yanına gittiğini bilse ne yapardı acaba?
4.Bölümün Sonu
Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder