18 Mart 2025 Salı

Beni Aska Inandır / 8.Bölüm (Yazan : NK)

8.Bölüm : Biz seninle daha önceden karşılaştık mı?

"İlk gününüz nasıl geçti Sarp Bey?"

Defne ile evin önüne doğru yürüyen Sarp hoş bir tebessümle "Sadece Sarp deyin lütfen" dedikten sonra Defne'nin tamam dercesine başını sallayıp "O halde karşılıklı olarak resmiyeti bir kenara bırakalım. Sonuçta ikimizde burada eşit şartlar altında çalışıyoruz" demesiyle de "Benim için uygun" dedi. Ancak Sarp bu eşit şartlar konusunda pek emin değildi doğrusu. Ona ve ekip arkadaşlarına göre Defne'nin Fuat Bey'in yanında olmasının kimse tarafından bilinmeyen bir nedeni vardı.

Defne adımlarını mümkün olduğu kadar ağır atıp "Sorum hâlâ geçerli. Mira ile ilk günün nasıl geçti? Umarım seni çok fazla zorlamamıştır" dediğinde Sarp onun sorusunu Mira'nın yaptıklarını düşünerek tam "Benim sorun olarak görebileceğim şeyler değildi" diyerek yanıtlayacaktı ki neyse ki son anda bunların ağzından çıkışını engelledi. Defne ile muhabbeti koyultabilmesi için bu konuda sorun yaşıyor görünmeliydi çünkü.

Cevabını yorgun bir ifadeyle "Mira Hanım benden pek hoşlanmadı sanırım. Aslında bu konuda tavsiyelerine ihtiyacım olabilir çünkü ona kendimi nasıl kabul ettireceğimi bilmiyorum. Bana karşı olan negatif tavrı işimi doğru şekilde yapmamı engellesin istemem" diyerek verince Defne buna hiç şaşırmamıştı. Mira şimdiye kadar hiçbir korumasından hoşlanmamıştı ki Sarp'tan hoşlansın.

Defne kendilerini evin penceresinden tırnaklarını kemirerek izleyen Mira'yı kıskandıracak kadar güzel bir gülüşle "Bunu sakın kişisel algılama. Mira özgürlüğüne çok düşkün bir kız olduğu için kendisini gözeten ve her hareketini babasına ileten birinin varlığından son derece rahatsız oluyor. Bugün aranızda neler geçti tabii ki de bilmiyorum ama emin ol bu sana has bir muamele değildi. Senin yerinde bir başkası da olsa Mira'nın tavrı değişmezdi" dedi. Bunu tahmin etmek çok da zor değildi doğrusu.

"Aslında bu yönden birbirimize benzediğimizi söyleyebilirim çünkü ben de aynı Mira Hanım gibi göz hapsinde tutulmaktan pek hoşlanmam. Bunun sıkıntısını da en çok..."

"Polis olduğun dönemde mi çektin? Amirine her hareketinin hesabını vermek seni epey zorlamış olmalı"

Nokta atışı diye buna denirdi. Sarp bu soru sonrası evin önüne gelmişken yürümeyi kesip "Birkaç yıl öncesine kadar o üniformayı şerefle taşıyan bir adam için bu sıkıntılar çekilmeye değerdi" deyince Defne de aynı onun gibi durmuş ve düşünceli gözlerle Sarp'a doğru bakıp "Vaktin var mı? Bizim için kahve hazırlayayım sohbetimize öyle devam edelim" demişti. Bu teklif Sarp'ın kaçırmak istemeyeceği bir teklifti.

Bahçeye şöyle bir göz atıp "Olur tabii ama zahmet olmasın" dediğinde Defne koluna hafifçe dokunup "Zahmet sayılacak bir durum yok. Sen nerede oturacağımıza karar ver ben de hemen dönerim" dedikten sonra Sarp'ın bakışları altında eve girdi.

Bu bakış Mira'yı sinir etmişti. Kendi kendisine "İlk günden Defne'ye asılmıyordur herhalde!" diye söylenirken kapı açılmış ve Defne içeriye girip "Mira ne yapıyorsun burada?" diye sormuştu. Ne yapıyorsa yapıyordu ya onun da mı hesabını verecekti? Mira sizi izliyorum diyemeyeceği için küçük bir yalana başvurarak "Pelin'i bekliyorum. Gardolabımı boşaltırken bana yardım edecekti ama hâlâ gelmedi" deyip Defne'nin ardından mutfağa girdi. Gözlerini de üzerinden ayıramıyordu. Defne Hanım'ın bu neşesini neye borçluyuz acaba?

"Sen ne yapıyorsun Defne?"

"Kahve yapıyorum"

"Neden iki fincan çıkardın? Bana yapıyorsan eğer..."

Defne kahve makinesine kahveleri koyarken Mira'nın sözünü de "Sana değil canım Sarp ile ikimize yapıyorum ama istersen sana da yapabilirim" diyerek kesince Mira'nın yüzü anında asılmıştı. Sarp'a kahve yaptığı yetmiyormuş gibi bir de hangi ara senli benli olmuşlardı ki? Bu Sarp kafasını iyice bozmaya başlamıştı. Önce Çakıl'a sonra da Defne'ye sevdirmişti kendisini. Yerini böyle mi garantilemeye çalışıyordu yoksa?

Mira olduğu yerde kalmış Defne'nin kahvelerini kontrol edip bir yandan da servis tabağına kuruyemiş ve çikolata koymasını izliyordu. Tam o anda da Defne'nin lokum kavanozunu eline almasıyla elinde olmadan yükselip "Orada dur bakalım! Korumam olan zatı muhteremin bir sakızlı lokumlarımı almadığı kalmıştı o da oldu sonunda!" deyiverdi. Defne kavanozun kapağını açamadan ona bakıp kalmıştı. Daha neler?

"Bence birkaç lokumunu seve seve feda edebilirsin çünkü birazdan Sarp ile senin şu hafta sonu gezin hakkında konuşacağım"

"Niye onunla konuşman gereksin ki izni ondan mı alacaksın yoksa babamdan mı?"

"Buraya gelmeden önce Fuat Bey ile konuştum o izin verdi"

"Gerçekten mi?"

"Dur hemen sevinme. Tek bir şartı var o da Sarp'ın da seninle gelmesi yoksa olmaz dedi"

"İyi tamam gelsin. Onu bir şekilde peşime takacaktı zaten şaşırmadım"

"İşte o iş pek öyle değilmiş Miracığım"

"Nasıl değil?"

"Fuat Bey ile hafta sonları çalışmayacağı konusunda bir anlaşmaları olmuş"

"Ne? Hafta sonları koruma yoksa babam beni evden dışarıya çıkarmayacak mı?"

"Merak etme hafta sonları yanında geçici biri olacak ama baban olay gezi olduğundan yani ev dışı bir yerde kalman gerekeceğinden sadece Sarp'a güvenebileceğini söyledi. Onu ikna eder de hafta sonu da çalışması için rica ederseniz benim için sorun yok dedi"

Defne kahveleri fincanlara bölüştürürken Mira ellerini belinin iki yanına koymuş bir yandan da oflayıp puflayarak "Bugün onunla çok uğraştım ya kesin gıcıklığından olmaz diyecek. Bende de şans olsa zaten..." diyordu. Mira yüzünü asmıştı ama Defne'nin bu konuda bir fikri var gibiydi. 

"Sarp ondan hoşlanmadığını düşünüyor ve az önce benden de kendisini sana kabul ettirebilmesi için tavsiye vermemi istedi" derken aynı anda da kahve tepsisini eline aldı ve sözünü "Sanırım birazdan ona bu hafta sonu gezisi için sorun çıkarmazsa senin bunu bir iyi niyet göstergesi olarak kabul edip artık ona karşı önyargını kırabileceğini söyleyeceğim" diyerek tamamladıktan sonra "Sen var ya cansın can!" diyen Mira'dan bir teşekkür öpücüğü kapıp dışarıya çıktı.

Aslında böyle bir şey yaparak bir taşla üç kuş vurulmuş olacaktı. Birincisi Mira istediği geziye yanında yakışıklı bir korumayla gidip onu herkese erkek arkadaşı diye yutturabilecekti ikincisi Sarp hiçbir mecburiyeti yokken ekstra mesai yapmayı kabul edip Mira'nın gözüne biraz da olsa girebilecekti üçüncüsü ve en önemli olan da Fuat Bey kızının gerçekten de düşündüğü kadar güvenilir birinin yanında olup olmadığını kendi yöntemlerince test edebilecekti. Bu gezi herkesin hayrınaydı yani.

Mira pencerelerin önünden geçerek ne tarafa gittiklerini anlamaya çalışırken Pelin gelmiş ve "Mira abla ben geldim" demişti ama Mira henüz yukarıya çıkmaya niyetli değil gibiydi. Önce bir nerede olduklarını anlasın olumlu olumsuz yüz ifadelerinden durum belli olsun öyle giderlerdi.

O anlarda Defne bahçeye çıkmış ileride kendisini bekleyen Sarp'a doğru gidiyordu. Tabii Sarp onu görür görmez hemen yanına yaklaşarak elinden tepsiyi almış ve masaya bırakıp sandalyesini çekerek Defne'nin oturmasına yardım etmişti. Bunları yapması Mira'yı sinir ediyordu. Yahu bu adam bir bana mı kaba davranıyor diyordu içten içe. Bak ne güzel yardımcı olmayı da biliyordu sandalye çekmeyi de. Hem de öyle söylenmeden kendisi düşünüp yapıyordu. Yok yok... Kesin bu Sarp'ın kendisine bir garezi vardı.

Sohbetleri kaldığı yerden devam ederken kahvesinden ilk yudumunu alan Sarp beğenisini sunduktan sonra Defne'nin "Afiyet olsun. Bu arada hafta sonu ne yapıyorsun Sarp? Bir planın var mı?" diye sormasıyla Fuat Bey ile alakalı bizimkilerle biraz çalışmamız lazım diyemeyeceği için küçük bir yalana başvurup "Tam olarak plan diyemeyiz. Evim buraya biraz uzak kalıyor o yüzden cumartesi günü yakın bir çevrede yeni bir ev arayışına girmek istiyorum. Pazar günü de dinlenirim diye düşündüm. Neden sordun?" dedi. Defne yan gözle eve daha doğrusu pencereden merakla kendilerini izleyen Mira'ya baktıktan sonra yeniden Sarp'a dönmüştü.

"Hani benden Mira konusunda tavsiye istemiştin ya"

"Bu tavsiyeyi almak üzereyim sanırım"

"Mira bu hafta sonu okuldan arkadaşlarıyla beraber bir geziye katılmak istiyor. Bunun için çok heyecanlı ve Fuat Bey'in onay vermesi için de uzun süredir sabırsızlıkla bekliyor. Cuma akşamından gidip pazar sabahı geri dönecek. Fuat Bey sana sormasını ve ancak sen de onunla birlikte gitmeyi kabul edersen bu geziye izin verebileceğini söyledi"

"Mira Hanım'a hafta sonları için başka bir korumanın eşlik edeceğini sanıyordum. Fuat Bey ile bu şekilde konuşmuştuk hafta sonları izinli olacaktım"

"Öyle tabii ama bu durum başka. Günübirlik gidip geleceği yakın yerler olsaydı sorun olmazdı ancak Fuat Bey kızı söz konusu olunca fazla titiz davranıyor"

"Bana neden bu denli güveniyor? İşe başlayalı daha bir hafta bile olmadı"

"Açık değil mi Sarp? Tahmin edersin ki seninle alakalı birçok bilgiye sahibiz. Sen hem özel hem de mesleki hayatı çok düzgün olan bir adamsın değil mi? Ayrıca şu an polislik görevine devam edemiyor olsan da algıları açık tehlikenin nereden gelebileceğini çabuk sezen yanındakini ve kendini nasıl koruyacağını bilen de birisin. Bence Fuat Bey'in kızını sadece sana emanet etmek istemesi garipsenecek bir şey değil"

"Fuat Bey neden kızını bu kadar sıkı bir koruma alanında tutmaya çalışıyor? Sonuçta kendisi saygın bir iş adamı ve kızının çevresi de normal sayılabilecek arkadaşlardan oluşuyor. Bu kadar katı olmasına neden olacak bir şey mi yaşandı?"

Defne bu soruya nasıl cevap vermesi gerektiğini bilemese de yine de sessiz kalmamak için "Fuat Bey sadece kızını her türlü bilinmezlikten korumaya çalışan bir baba" dedi. Sarp bu "Bilinmezlikten koruma" kısmına takılmıştı. Aklındaki soru işaretini "Fuat Bey vesveseli düşünceler ile hareket edebilecek birine benzemiyor. Onu rahatsız eden böylesine sıkı önlemler almaya iten somut şeyler olmalı" diyerek belli ederken Defne kahve fincanını tabağının içinde minik dokunuşlarla kıpırdatıp asıl nedeni söyleyip söylememe arasında ikilemde kalmıştı. Evet Fuat Bey'in çok geçerli bir sebebi vardı ancak bunu Sarp ile paylaşacak kişi Defne değildi.

Defne kuşku uyandıracak şekilde sessiz kalırken Sarp'ın "Haddimi aştım sanırım. Ben sadece Mira Hanım konusunda nelere karşı gözümü dört açmam gerektiğini bilmek istemiştim. Bilirsem ona da hissettirmeden çok daha korunaklı bir alan yaratabilirim çünkü" demesiyle bakışlarını yeniden ona doğru çevirdi.

Birbirlerine bakarken Defne'nin yüzünde konunun kapandığını belli eden bir gülüş vardı ve bu kapanışı da "Sen her şeye karşı gözünü dört aç ve ona göre hareket et yeter. Bilmen gereken şeyler olursa Fuat Bey muhakkak seni bilgilendirir zaten" diyerek Sarp'a da alenen belli etmişti. Bunun üzerine ne denirdi ki? Sarp diyememiş sadece hoş bir gülüşle kahvesinden son yudumunu almıştı.

Onlar konuşurken Pelin ile birlikte elbiselerini ayırmak için odasına çıkan Mira'da sürekli pencerenin önünden geçerek onlara doğru bakıyordu. Acaba bu Sarp denen adam hafta sonu izinli olmak yerine kendisiyle gelmeyi kabul etmiş miydi? Ne yalan söylesin Mira gelmeyeceğini düşünmeye başlamıştı. Dudaklarını kemire kemire araladığı perdeden aşağıya bakıyor bir yandan da bu geziye gitmeyi çok ama çok istediği için kendi kendisine "Sorun yaratmadan gelmeyi kabul edersen geri dönene kadar sana kötü davranmayacağım. Lütfen lütfen lütfen evet de!" diyordu. Bu dediğini yapabilir miydi bilinmez ama en azından bir çaba sarf ederdi.

"Mira abla bir bakar mısın? Ben bunları ayırdım ama sen de bir kontrol et istersen"

"Geldim"

Mira bir yandan elbiseleri kontrol edip katlıyor bir yandan da göz ucuyla Pelin'e bakıyordu. Genç kız bu bakışlardan habersiz boş askıları yerleştirirken de "Yeni korumam hakkında ne düşünüyorsun Pelin? Sence nasıl biri? Gerçi çok yeni olduğu için bir şey söylemek zor ama ilk intibası ne uyandırdı sende?" sorusuyla muhatap kalıp hemen Mira'ya döndü. Gözleri ışıldayarak "Ben Sarp ağabeyi sevdim. Çok kibar nazik ve yardımsever biri" dediğinde Mira elini kendi bacağına vurup "Pelin'i de kaybettik!" dedikten sonra Pelin'in gülmesine karşılık "Bu adamda ne var ki bir ben göremiyorum?" dedi. Önyargıyla bakıyor demek ki.

Pelin bilmediğini belli edercesine omuz silkerken Mira pencereden bir kez daha bakmış ve Defne'nin telefonla konuşarak aracına doğru gittiğini görmüştü. Halbuki daha yeni gelmişti biraz daha kalsaydı da sohbet etselerdi keşke. Hem Sarp'ın ne cevap verdiğini de öğrenememişti.

Bakışlarını Defne'den alıp bu defa da masadaki fincanları ve tabakları toparlayan Sarp'a döndürdü. O anla birlikte de pencerenin önünden çekilip gardolabının önüne geldi ve kıyafetleri kucaklayıp zar zor yatağın üzerine bırakarak "Bunların hepsini kermes için katlayıp kutulayalım olur mu?" dedikten sonra Pelin'in koluna dokunup "Sen başla ben de hemen geliyorum" dedi. Pelin nereye bile diyemeden Mira odadan bir hışımla çıkıp merdivenlere yönelmişti. Basamakları koşar adım indiği sırada Sarp da evin önüne gelmişti ve zile basmasıyla Mira'nın kapıyı açması da bir olmuştu.

Mira her ne kadar aşağıya inerken "Defne ile ne konuştunuz? Tamam dedin mi geliyor musun?" demeyi planlasa da Sarp ile karşı karşıya gelince bunları düşündüğü kadar hızlı bir şekilde soramamıştı. Bu adam soğukluğuyla donukluğuyla geriyordu onu.

Sarp ise geliş sebebini açıklamak için "Defne'nin şirkete gitmesi gerekti o yüzden tepsiyi ben getirdim" dedikten sonra baktı Mira'dan hâlâ bir tepki yok bu kez daha açıklayıcı olarak "Geçebilir miyim Mira Hanım?" diye sordu. Kibarca başka bir derdin yoksa çekil önümden diyordu yani. Mira bu soruyla hemen kendisine gelip kenara çekilmiş Sarp'ta teşekkür ederek yanından geçip mutfağa yönelmişti. Tabii onun hemen ardından da kapıyı kapatan Mira geliyordu.

Sarp içeriye girdiği gibi gayet normal bir şekilde elindeki tepsiyi tezgaha bırakmış ve hemen ardından da fincanları sudan geçirerek makineye koymaya başlamıştı. Mira da onun bu hallerini çattığı kaşlarıyla kapı eşiğinden izliyordu.

Kısa bir süre sonra ağır adımlarla yanına yaklaşıp tezgaha yaslandıktan sonra bir gözü onda olarak tabakta kalan iki tane sakızlı lokumdan birini alıp ağzına attı. Sarp neden şu an etrafında gezindiğini anlamışa benziyordu. Kesin geziye gelip gelmeyeceğini merak etmişti ve bunu sormanın bir yolunu arıyordu ama Sarp onun işini kolaylaştırıp sormadan cevabı vermeye niyetli değildi. Çok merak ediyorsa sorsun öğrensin.

Mira gözleri üzerinde olarak ikinci lokumu da aldığında Sarp boşalan küçük tabağı sudan geçirip makinenin üst gözüne koydu. Sessizliğini sürdürerek tepsiyi de uygun gördüğü bir yere bıraktıktan sonra mutfaktan çıkmak için kapıya doğru yürümeye başladı. Mira ise içten içe "Söylesene ya!" dese de ani bir çıkışla "Defne sana geziden bahsetti mi?" diye seslendi. Sarp sorusunu işitir işitmez durdu ve ona doğru döndü. Yüzünde hiçbir ifade yoktu ve bu da Mira'yı sinir ediyordu. Poker surat ne olacak!

"Bahsetti"

"Ee?"

"Ne duymayı bekliyorsunuz Mira Hanım?"

Mira uzattığı için kızıp tam "İstifa ettiğini!" diyecekti ki çenesine hakim olmayı başarıp onun yerine kendisiyle gelip gelmeyeceğini merak ettiğini söyledi. Sarp ağır adımlarla kendisine doğru yaklaşırken olduğu yerde hafiften bir toparlanışa geçen Mira onun tam önünde durup "Fuat Bey ile hafta sonları izinli sayılacağım konusunda anlaşmıştık ama Defne bu gezinin sizin için önemli olduğunu hissettirdi bana" demesiyle bu kez dilini tutamayıp sessizce "Başka şeylerde hissettirmişe benziyor" deyiverdi. Sarp söylediği şeyi duysa da duymazlıktan gelip imalı bir şekilde "Affedersiniz duyamadım" dedikten sonra gözlerini gözlerine dikmiş Mira'da cevap veremeden onun cam gibi parlayan masmavi gözlerine bakıp kalmıştı.

Etkilenme anlamında bir bakış değildi bu. Sarp'ın ikinci keredir tanıdık bulduğu gözlerine bu kadar yakın bir mesafeden bakarken zihni onu başka bir görüntüyle eşleştirmiş Mira'da tam olarak hatırlayamadığı bu anıyla gözlerini kapatıp kaşlarını çatarak başını sağ yöne çevirmişti.

Hatırlayamadığı ama saniyelik olarak zihninde canlanan bu an Mira'nın sarhoş olduğu gece ambulans beklerken Sarp'ın gözlerine baka baka "Kimseden yıldızın olmasını isteme. O yıldız kendin ol. Yanında kimse olmasa da tek başına aydınlat tüm geceyi. Böylece yalnız olmadığını hissettiren o yıldız asla kayıp gitmez hayatından. Öyle de bir dileğin olsun ki kalbinde bir gün kayman gerekse bile buna sonuna kadar değsin" dediği ana aitti. Yüzünü hatırlayamasa da şu an Sarp'ın gözleri o an hayal sandığı adamın gözleriyle eşleşmişe benziyordu.

Sarp kendisini kötü hissettiğini sandığı için endişeli bir halde kolunu tutup "İyi misiniz? Başınız mı döndü Mira Hanım?" dediğinde Mira bu sözlerle gözlerini açmış ve düşünceli bir bakışla Sarp'a bakarak "Biz seninle daha önceden karşılaştık mı? Yani sen burada çalışmaya başlamadan önce" diye sorup onu tedirgin etmişti.

Sarp huzursuz oluşunu gayet iyi saklayıp "Dünya küçük... Belki aynı zamanda aynı mekanlarda bulunmuş olabiliriz" diyerek durumu kurtarsa da Tuğçe'nin doğum gününde olmasının bir gün ayağına dolanacağını da iyice anlamıştı. Bu konuyu bir şekilde Mira ile konuşup ona bunu yanlış yorumlamayacağı şekilde açıklaması lazımdı yoksa arkadaşlarından duyması onun kafasını epeyce karıştırabilirdi.

Mira sessizdi ve sanki zihnini zorlayarak kendisini hatırlamaya zorluyor gibiydi. Sarp bunu fark eder etmez dikkatini dağıtmak için "Geleceğim" dedi hiç düşünmeden. Mira'nın bakışları anında ona doğru dönmüş bu dikkat dağıtma işi de başarıya ulaşmıştı.

Sarp gözlerini gözlerinde gezdirirken "Defne babanızın izin vermesini sabırsızlıkla beklediğinizden bahsetmişti. Madem bu kadar istiyorsunuz ve babanız da sadece yanınızda ben olursam gitmenize izin veriyor o halde tamam... Hafta sonu izin yapmayıp sizinle birlikte o geziye geleceğim" dediğinde ilk defa Mira'nın gözlerinin içi gülmüştü. Yine de ne kadar mutlu olduğunu gizlemeye çalışarak sadece "Teşekkür ederim" dediğinde Sarp derin bir nefes alıp sorun olmadığını söyledi ve bir yandan da "Ama sizden de bir ricam var" demeyi ihmal etmedi. Konu güzel güzel sonuca bağlanmışken ne ricası şimdi?

"Rica mı?"

"Oraya gittiğimizde benim işimi yapmama engel olmayacaksınız. Buna sözümden çıkmak ve beni atlatmaya çalışmak dahil"

"Ama..."

"Aksi takdirde gidip gitmemeyi bir kez daha düşünmem gerekecek ya da gittiğimizde erken dönüp dönmeyeceğimizi..."

"O halde benim de senden bir ricam var"

"Ben de bu süre içinde sizi arkadaşlarınızın yanında sıkboğaz eden sevimsiz bir koruma olmayacağım"

"Böyle bir şey isteyeceğimi nereden bildin?"

"Bana leb demeden leblebiyi anlayacaksın dememiş miydiniz? Anlıyorum işte"

"O zaman anlaştık diyebilir miyiz?"

"Diyebiliriz"

Sarp başını hafifçe eğdikten sonra "İzninizle" deyip önce mutfaktan sonra da evden çıktı. Mira da onun hemen ardından pencerenin önüne geçmiş gidişini izliyordu. İzlendiğinden habersiz olan Sarp ise biraz uzaklaştıktan sonra telefonunu eline alıp Selçuk'u aramaya başladı. Defne üstü kapalı konuşup detay vermeyince kafasına takılan şeyler olmuş gibiydi. Ancak o an Selçuk'a ulaşamamıştı. İşi olabilir diye düşünüp bu sefer de Savaş'ı aramaya başladı.

"Selam Sarp"

"Ne var ne yok Savaş? Sen koşuşuyorsundur diye ilk Selçuk'u aradım ama açmadı"

"Onlar Derin Atakan Bilge falan hepsi toplanıp operasyona gittiler"

"Sen?"

"Birinin amire verilmesi gereken raporları bitirmesi için burada kalması gerekiyordu. Taş kağıt makasta Selçuk'a kaybedince kaldım bu dosyaların içinde yoksa mis gibi operasyonun göbeğine düşecektim"

"Siz Selçuk ile konuşabildiniz mi? Fuat Bey ve asistanı ile alakalı olan konu..."

"Hayır fırsatımız olmadı. Konunun içeriği ne?"

"Neyse Selçuk gelince sana tüm detaylarıyla anlatır. Ben senden bir şey isteyeceğim Savaş"

"Tamam söyle"

"Fuat Çeliker'in kızına ilk defa ne zaman koruma tuttuğunu ve o dönemlerde yaşadıkları olağandışı bir durum olup olmadığını öğrenmek istiyorum. İlk olarak herhangi bir zaman diliminde Çeliker ailesinden bir şikayet ya da koruma talebi olmuş mu diye bir baksana"

"Bir şey mi biliyorsun?"

"Defne ile konuştuk ve bu konuda bir şeyler saklanıyor gibi hissettim. Öğrenirsek belki işimize yarayabilir"

"Tamam hallederim merak etme. Bu arada Defne dediğine göre arkadaşlık adımları atılmışa benziyor"

"Öyle oldu. Neyse benim şimdi kapatmam lazım Fuat Bey'in eşi üst kattaki camdan bana doğru bakıyor. Durup dururken kuşku uyandırmayayım"

"Dikkat et"

"Sen de dikkat et"

Savaş'ın yüzünü ekşiterek "Nerede masa başında mı? Tamam üzerime çay dökmemeye çalışırım ya da dilimi zımbalamamaya..." demesine gülen Sarp "Sonra görüşürüz ara sıra çık oksijen al bir kahve falan iç" dedikten sonra iki arkadaş karşılıklı olarak telefonlarını kapattı.

Bu gülüş iyi olmuştu çünkü Meltem Hanım bu görüşmeye Sarp'ın endişe duyduğu gibi bir anlam yüklemeden pencerenin önünden ayrılmıştı. Sarp ise olduğu yerden eve doğru bakarken bir yandan da derin düşüncelere dalmıştı. Fuat Bey'in koruma konusundaki hassasiyetinin muhakkak önemli bir nedeni olmalıydı. Aksi halde kızını bu kadar sıkboğaz etmesi çok manasız olurdu.

•●●·٠•●●•٠·˙

Akşam olduğunda Fuat Bey iş yemeği olduğu gerekçesiyle gecikeceğini haber vermiş bu yüzden de Mira ve Meltem Hanım akşam yemeğini baş başa yiyip ayrı odalara dağılmıştı. Zaman da geçmek bilmiyor gibiydi. Mira sıkıntıdan ne yapsam ne etsem diye düşünürken kapısı Pelin tarafından çalınmış ve an itibarıyla sıkıntısına çare bulunmuştu çünkü İncilay Hanım'ın kermesi için yapmayı planladığı takıların malzemeleri gelmişti.

Mira torbaları kaptığı gibi "Ben çardaktayım bütün gece bunlarla uğraşmak istiyorum. Bana bir de müzik çalar getirir misin?" deyip apar topar odadan çıkmış ve annesine de bahçede olduğunu haber verip hemen çardağa geçmişti. Kısa süre içinde de oraya kendisine ait küçük bir yerleşim alanı kurmuştu.

Bu tek başına halleri halen orada olan Sarp'ın da dikkatini çekmişti. Ayten Hanım bir tepsiye Sarp için çay ve çörek koyuyor bu defa pencereden Mira'yı izleyen taraf Sarp oluyordu. Aklından Mira'nın "Çünkü çok yalnızım anladın mı? Konuşabileceğim sohbet edebileceğim bir derdim olduğunda arayabileceğim Defne haricinde tek bir arkadaşım bile yok" deyişleri geçiyordu da bu konuda hiç de mübalağa etmiyor gibiydi.

Mutfakta yaptıkları konuşmanın ardından Mira odasına kapanmış ve Sarp ne zaman Pelin'e sorsa hâlâ odasında olduğunu öğrenmişti. Hava onun yaşındaki bir kızın eve kapanmak istemeyeceği kadar güzeldi ama o kendisini dört duvara hapsetmişti. Defne'de ortalarda yoktu. O da muhtemelen şu iş yemeğinde Fuat Bey'e eşlik ediyordu. Sarp düşünüyordu da bu iş yemeği gerçekten de bir iş yemeği miydi acaba? Belki de değildi.

Sarp'ın düşüncelere daldığı sırada içeriye Pelin girmiş ve "Anne Mira abla çörek pişti mi diye sormuştu ona da bir tabak yapalım" der demez Ayten Hanım'dan "Ben sana Mira Hanım'a abla diye hitap etme sonra Meltem Hanım mesafemizi koruyamıyoruz diye bana kızıyor dememiş miydim Pelin?" uyarısı almıştı.

"Hanım deyince de Mira abla düzeltip bana hanım deme diyor"

"Meltem Hanım ne diyorsa o. Seni bir kez daha uyarmak istemiyorum Pelin lütfen daha dikkatli ol"

"Peki tamam. Şimdi Mira Hanım'ın yanına gidebilir miyim? Yardım için yani... Kermese kadar takıları yetiştirmesi lazımmış hem teraryum malzemeleri gelince daha onları da yapacak"

"Sakın! Şimdi siz konuşurken ipin ucunu kaçırıp gülüşürsünüz Meltem Hanım'ın da kulağına gider. Akşam akşam kriz çıkmasını istemiyorum. Sen yarın Mira Hanım okuldayken takıları yapmaya devam edersin"

"Peki anne"

Sarp bu konuşmalara ister istemez kulak kabartmıştı. Kızın kiminle nasıl konuşulacağına bu denli karışılıyorsa Mira'ya evinde bile rahat yoktu anlaşılan. Arkasını dönüp "Ben bahçede olacağım. Mira Hanım'ın çay tepsisi hazırsa giderken onu da götürebilirim" dediğinde Ayten Hanım hemen ikisinin tabaklarını tek ve büyük bir tepside bir araya getirmiş Sarp'ta beklerken Pelin'den Mira'nın üzerine bir hırka ya da şal gibi bir şey getirmesini rica etmişti.

Tüm bunlar olurken Mira da bir yandan müzik dinliyor bir yandan da dalmış bir halde takılarını yapıyordu. Kapı tarafındaki hareketlenme dikkatini çekince de gözü tek omzunda hırka ve elinde tepsiyle kendisine doğru yaklaşan Sarp'a takılmıştı. Şaşırmıştı da. Bu şaşkınlığını "Senin gittiğini sanıyordum" diyerek belli ederken Sarp önce tepsiyi masaya bırakmış sonra da "Mesaim bitti ama Fuat Bey kendisi gelene dek bir süre daha burada kalmamı istedi" deyip elindeki hırkayı estiği gerekçesiyle izin isteyerek Mira'nın omuzlarına koymuştu.

Mira böyle bir incelik yapmasını beklemiyor olacak ki tek kelime edemeden ona bakıp kalmıştı. Hay aksi! Bir de adama bütün gün o kadar laf etmişti. Sarp ise onun gerçekten çok yalnız olduğunu gözleriyle gördüğü için tavrını bu sabahın aksine biraz yumuşatmak istemişti. En azından mesai saatleri dışında. Bu doğrultuda da sandalyeyi işaret edip "Biraz sizinle oturabilir miyim? Belki yardımım da dokunur. Pelin bu takıların kermese kadar yetişmesi gerektiğini söylemişti" diyerek kızı şok üstüne şoka sokmaya devam ediyordu.

Afallayan Mira kesik kesik "Ta-Tabii... Otur yani sorun değil" dediğinde Sarp çayını ona doğru yaklaştırıp malzemelere ve hazırladığı takılara şöyle bir göz attı. Mira da çaktırmamaya çalışarak ona bakıyordu. Ne olmuştu bu adama böyle anlamıyordu. Defne ile bir konuştu 180 derece döndü resmen.

"Sen takı yapmaktan anlar mısın ki?" 

Mira'nın sorusuyla bakışlarını ona doğru çeviren Sarp yüzündeki ciddiyete pek de uymayan sempatik bir ses tonuyla "Anlayıp anlamadığımı bilecek herhangi bir tecrübem olmadı desem?" deyince onun aksine Mira hemen gülmüş ve kollarını önündeki kutulara sarıp "O halde sakın malzemelerime dokunma derim tabii ki" demişti. Böyle yapması Sarp'ın da yüzünde minik mini minnacık bir tebessüm belirmesine neden olmuştu.

"Takılıyordum. Yardıma asla hayır diyemem"

"Pekala sizin için ne yapabilirim?"

"En kolayından başlayalım"

Mira önüne bir bileklik bırakıp ucunu kapattığı misinayı uzattı ve Sarp'ın almasıyla da önünde gördüğü bileklikteki gibi boncukları sırayla misinaya geçirmesini söyledi. O basitleri hallederken Mira da daha çetrefilli modelleri rahat rahat yapardı artık.

Onlar müzik dinleyerek takıları yaparken Meltem Hanım da pencerenin önünden ikisini izliyordu. Aslında aşağıya inip bir görünmek o sırada da Pelin'e yaptığı gibi Sarp'a da sadece işiyle ilgilenmesi gerektiğini söylemek isterdi ama Fuat Bey kendisinin haberi olmadan Sarp'a herhangi bir müdahalede bulunulmamasını söylemişti. Meltem Hanım da böyle bir şey için şu an eşini arayıp iş yemeğini bölmek istemiyordu. Ama geldiğinde muhakkak eşiyle bu konuyu konuşacaktı.

"Yapabildin mi?"

Sarp yaptığı kadarını gösterip onay aldıktan sonra aynı şekilde yapmaya devam etmiş sonra da Mira'nın gösterdiği şekilde kapama aparatlarını takıp bitenler kısmına koymuştu. Hiç de fena gitmiyordu doğrusu. Bayağı yapmıştı yani. Bir yerlerden kafalarına taş falan yağmasa bari. Mira metal aksesuarların olduğu kutuyu Sarp'ın önüne koyup boncukların aralarına onlardan da koymasını söyledikten sonra kendi elindeki kolyenin yapımına devam etti.

Sarp söylendiği şekilde yapıp metal aksesuarların olduğu kutunun içinden birbirlerine uyacak olanları seçmeye başlamıştı. Ancak bunu yaparken bir süre sonra gözüne çarpan B harfli uç ve stetoskop şeklindeki kolye ucu onları gören Sarp'ı allak bullak etmişti. B harfi ve stetoskop kardeşi Barış'ı hatırlatan şeylerdi. Biri ismini diğeri de kardeşinin mesleğini çağrıştırıyordu.

Onları diğerlerinin arasından alıp birkaç saniye baktıktan sonra hissettiği şeylerin ağırlığıyla avucunun arasına aldı. Mira kardeşine olanları bilmediği için Sarp'ın bu üzgün görünen haline bir mana verememişti. Bakışları içindeki acıyı ister istemez belli ediyordu ve Mira bunun nedenini bir türlü anlayamıyordu.

Sarp'ın gözlerinin önünden de Barış'ı son gördüğü gün geçmeye başlamıştı. Birlikte maça gitmek için buluştuğu kardeşi ona büyük bir coşkuyla "Tribünleri uçurmaya hazır mıyız Demirkan!" diyerek sesleniyordu sanki. Kalbinin sıkıştığını hissederken elinde olan metal stetoskobu ve harfi daha sıkı tuttu. Onlara dokunmak kardeşine dokunmak gibi gelmiş bu hissi de garipsemişti.

Stetoskobu ve harfi avucunun içinde hissederken arabanın içindeki neşeli halleri gözlerinin önünden geçiyor bu güzel görüntülerin üzerine Barış'ın ağabeyine "Sana vücudundan çıkardığım kurşunları yıllara göre ayırdığımı söylemiş miydim?" deyişi Sarp'ın da kardeşine "Koleksiyonunu genişletmek için elimden geleni yaparım. Sanırım 2015 senen hâlâ boş değil mi? Bakalım bunun için ne yapabiliriz" diye cevap verişi gölge düşürüyordu. Bu konuşmayı hatırlamak iyi gelmemişti ona. Boş olan 2015 senesini Sarp'ın üzerinden çıkan alelade bir kurşunun değil Barış'ın sırtından çıkan ve onun ölümüne neden olan kurşunun doldurması canını çok acıtıyordu.

Sarp farkında değildi ama Mira'nın tüm dikkati ona doğru kaymıştı. Bir eline bakıyor bir ona bakıyor o metal uçlara bakarken ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. Bunu bilebilmesi mümkün değildi elbet. Sarp tuttuğu nefesi zorlukla verdikten sonra harfle stetoskobu görebileceği şekilde masanın üzerine bıraktı. Bir gözü onlarda bir gözü eline aldığı bileklikte olarak işine devam ederken Mira'nın merakına yenilip "Bir şey mi oldu?" diye sormasıyla Sarp'ın telefonunun çalması bir oldu. Zamanlama o kadar iyiydi ki...

Sarp oturduğu yerden "Kusura bakmayın bunu cevaplamam gerek. Hemen dönerim" diyerek kalktıktan sonra durgun bir halde masadan uzaklaştı. Mira da onun ardından masadaki metal uçları eline almıştı. Sarp nasıl sıkı tuttuysa hâlâ sıcaklardı. Bunların onu neden bu denli etkilediğini ister istemez merak etmişti. Acaba sorsam söyler mi diye düşünmüyor değildi.

O anlarda Barış'ı hatırladığı için ister istemez sarsılan Sarp da arayanın Savaş olduğunu anlayınca hemen açıp direkt konuya girerek "Bir şey bulabildin mi?" diye sordu. İşe yarar bir şeyler vardı elbet. Onun gibi aynı Savaş'ta direkt konuya girmiş ve her zamanki duygusuz anlatımıyla öğrendikleri şeyleri bir bir sıralamaya başlamıştı.

"Kız için ilk kez ne zaman koruma tutulduğunu araştırırken ilgini çekebilecek çok daha önemli bir detay yakaladım. Bununla bağlantılı olabilir hatta büyük ihtimalle aynı senelere denk geliyordur"

"Ne buldun?"

"Fuat Çeliker'in yıllar öncesine ait bir ifadesi... Uzun bir ifade o yüzden özet geçmeye çalışacağım. İstersen sonra tam halini okursun"

"Dinliyorum sen anlat"

"Kızı Mira'nın on altıncı yaş gününde Fuat Çeliker'e gönderenin belli olmadığı şüpheli bir kutu ve hemen ardından bir zarf gelmiş. Kutuyu açtığında içinden kızının neredeyse her adımının gözlendiğini belli eden fotoğraflar çıkmış. Bahçede oynarken okula giderken yüzme ve binicilik kurslarında arkadaşlarının doğum günlerinde yani aklına gelip gelebilecek her yerde fotoğrafları çekilmiş. Gelen zarfın içindeki notta da "Sevdiklerinin kıymetini kaybetmeden önce bilmelisin" yazıyormuş"

"Üstü kapalı şekilde kızının hayatıyla tehdit edilmiş yani"

"Aynen öyle. Ama bekle çünkü dahası da var. Fuat Çeliker kutuyu zarfı ve kızının bulunduğu yerlerdeki güvenlik kameralarını inceletmiş polislerin yardımına da başvurmuş ama bir sonuç alınamamış. O her kimse profesyonel biri olmalı ki ardında hiçbir iz bırakmamış. Uzun zaman da sesi soluğu çıkmamış. Ta ki Mira Çeliker'in on dokuzuncu yaş gününe kadar. O gün aynı kutudan ve zarftan birer tane daha gelmiş takibi bırakmadım gözüm hâlâ kızının üzerinde der gibi"

"Zarfta yine aynı sözler mi varmış?"

"Bu defa "Zaman azalıyor" yazıyormuş"

"Bu kutu ve zarftan en son ne zaman gelmiş?"

"Yirmi ikinci yaş gününde"

"Zarfta yazılan ne?"

"Son üç"

"Ne olacaksa yirmi beşinci yaş gününden sonra olacak yani"

"Öyle görünüyor"

"Nereye geliyormuş bu kutular ve zarflar?"

"Bazen eve bazen şirkete bazen de golf kulübüne"

"Mira bu tehdidin başrollerinden biri olduğunu biliyor muymuş?"

"On altı yaşındayken ifadesine başvurulmuş ama kız takip edildiğinin farkında bile olmadığından pek bir şey çıkmamış. Babasının kendisiyle tehdit edildiğini bildiğini düşünmüyorum ama yine de belli olmaz tabii sonradan konuşmuş olabilirler"

Sarp'a göre Mira hâlâ bilmiyordu. Bilseydi bu denli başına buyruk bir kız olmaz babasının endişelerini anlamaya çalışırdı ama şimdi bir şey bilmediği için daha çok yasaklara karşı kendine göre bir duruş sergilemeye çalışıyordu. Sarp sessizdi. Fuat Çeliker'i kızıyla tehdit eden ve etmeye de devam eden kişi bunu neden yapıyor olabilir diye düşünüyor ama bir sonuca varamıyordu. Bunca senedir bu konuda herhangi bir gelişme kaydedilememiş olması da aklına hiç yatmamıştı. İlla gözden kaçan bir şeyler olmalıydı.

"Mira'nın on altıncı yaş günü demiştin değil mi? Bir araştıralım bakalım o yıllarda Fuat Çeliker ile çatışma halinde olan kimler varmış"

"Tamamdır. Bir şey öğrenen diğerini arıyor o halde"

"Sağ ol Savaş"

"Ne demek işimiz..."

"Selçuk'un niye sesi soluğu çıkmıyor? Operasyona gitti demiştin yaralanma gibi bir durumu olmadı değil mi? Bak hastanedeyse ve ben bunu sonradan öğrenirsem fena bozuşuruz"

"Tek parça halinde geldi merak etme. Akşam eve gittiğinde arar o seni zaten... Aa! Hatta şu an kendisi kadrajıma girdi. Asansörlerin önünde Derin'e yakalanmış bizim Kızılgerdan ne anlatıyorsa bitik bir halde gözlerini deviriyor"

"Hadi sen git kurtar onu sonra yine görüşürüz"

"Görüşürüz"

Telefonu kapattıktan sonra Sarp bir süre olduğu yerde kalmış hemen masaya geri dönmemişti. Açıkçası bu korumalık görevini artık çok daha ciddiye alması gerektiğini düşünüyordu. Defne'nin "Fuat Bey sadece kızını her türlü bilinmezlikten korumaya çalışan bir baba" demesi de şimdi anlamlanmıştı. Görünen o ki bunca zamandır ne zaman ve nereden geleceği belli olmayan bir tehlike ile karşı karşıya kalmışlardı.

Bakışları kulağına gelen müziğin sesiyle birlikte masaya doğru gittiğinde Mira'yı oturduğu yerde göremedi. Anlık bir endişeyle "Mira!" diye seslendi bir yandan da etrafa bakınarak. Ancak boşuna telaşlanmıştı çünkü Mira bu seslenişle eğildiği yerden çıkıp saçı başı karışmış halde "Ne?" deyip etrafına bakınmaya başladı. Elindeki boncuk düşünce onu yerden almak için masanın altına eğilmiş herhalde.

Göz göze geldikleri anda Sarp'ın rahatladığı çok net anlaşılıyordu. Ağır adımlarla yanına gidip az önceki yerine otururken "Bir an sizi göremeyince..." demeye çalışınca Mira da hemen muzur bir tonlamayla "Ne o senden kaçmayı başarabilen biri olduğunu anlayınca korktun mu Sarp?" diye sorarak sözünü kesti.

"Böyle bir endişe taşıdığımı gerçekten de düşünüyor musunuz?"

"Elbette! Sonuçta bunu yaptığım ilk seferde işsiz kalacaksın"

"Neyse ki böyle bir şeyi asla başaramayacaksınız"

"Bu iddia ilgimi cezbetti! Sanırım geziden döndükten sonra bu konuda seninle biraz uğraşacağım"

"Yenilgiye uğradığınız anlardaki üzüntünüzü görmek beni sevindirmeyecek Mira Hanım"

"Yana yakıla beni aradığın anlarda yüzündeki ifadeyi izlemek beni çok güldürecek Sarp Demirkan"

Mira ona bakıyordu da Sarp'ta gerçekten de bir farklılık vardı. Acaba bu devamlılığı olacak bir değişim miydi yoksa mesai saatleri dışında olmasının verdiği bir rahatlık içerisinde miydi? Açıkçası Mira mesai saatleri dışındaki halini daha tahammül edilir bulmuştu. Hep böyle olursa onunla gayet güzel anlaşabilir gibi görünüyordu.

Aralarındaki buzları biraz da olsa eriten bu konuşmanın üzerine Mira az önce yaptığı anahtarlığı eline alıp tam onu Sarp'a uzatacaktı ki gözü güvenlik kapısından geçen araca takılınca bunu hemen yapamayıp "Babam geldi" dedi. Fuat Bey'in geldiğini duyunca Sarp önce giriş kapısına bakmış sonra da "Babanız geldiğine göre ben artık gidebilirim. İyi akşamlar Mira Hanım" diyerek ayaklanmıştı. Ancak tam kalktığı anda da Mira tedirgin bir ses tonuyla "Sarp beklesene!" deyince diğer adımını atmaya fırsat bulamamıştı.

Mira oturduğu yerden kalkıp yanına geldikten sonra avucunun içinde sıkı sıkı tuttuğu anahtarlığı ani bir şekilde ona doğru uzatıp "Neden bilmiyorum ama senin için bir anlamı var gibiydi. Bu sende kalsın" dedi. Sarp'ın bakışları anahtarlıktan sarkan metal stetoskoba ve B harfine takılmıştı. Anlamı vardı. Hem de onun için çok büyük bir anlamı vardı.

Mira'nın böyle bir şey yapacağını beklemediği için ne diyeceğini de ilk anda bilememişti ama sonra anahtarlığı avucunun içinden alıp sıkı sıkı tutarak Mira'ya baktı ve biraz önceki keyifli halinden eser kalmamış gibi burukça "Teşekkür ederim Mira Hanım. Çok teşekkür ederim" dedikten sonra kendisine seslenen Fuat Bey'e doğru yürümeye başladı. Yürüyordu ama bir yandan da Mira'nın ellerinde ısınan anahtarlığı sıkı sıkı tutmaya devam edip ara sıra omzunun ucundan ona doğru bakıyordu.

Mira'nın da gözleri üzerindeydi. Gerçeği söylemek gerekirse Sarp'ın sadece atlatılamaz biri olması değil hayatındaki gizemli tarafları da merakını epey bir cezbetmişti. Onunla ilgili daha fazla şey öğrenme isteğiyle dolduğu bir gerçekti. Enteresan şeyler öğrenecek gibiydi çünkü.

Fuat Bey ile kapı önünde kısa bir konuşma yapan Sarp çok geçmeden içeriden çantasını alıp kendi aracına doğru yürümeye başladı. Anahtarıyla uzaktan kapıları açtığında istemsizce çardağa doğru baktı. Mira oradaydı ve gidişini izliyordu. Kısa bir an birbirlerine baktıktan sonra Sarp aracına binip oradan uzaklaşmış Mira'da Defne dışında biriyle ilk defa rahat bir şekilde konuşabilmesinin şaşkınlığıyla ardından bakıp kalmıştı. Sarp'ın gelişi bu evdeki düzeni her yönden değiştirecek gibiydi.

 8.Bölümün Sonu 

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...