18 Mart 2025 Salı

Beni Aska Inandır / 7.Bölüm (Yazan : NK)

  7.Bölüm : Leb demeden leblebiyi anlamak

Selçuk'un Defne hakkında verdiği bilgi aralarında kimsenin bozmaya yanaşmadığı derin bir sessizliğe neden olmuştu. Savaş her zamanki gibi koltuğunda geriye yaslanmış düşünürken elindeki tenis topunu havaya atıp atıp tutuyor Selçuk başka ne bulabilir diye araştırmalarını sürdürüyor Sarp ise Mira'ya doğru bakarken bir yandan da Defne'nin babasının hayatındaki yerini öğrendiğinde nasıl büyük bir hayal kırıklığı yaşayacağını düşünüyordu.

Sarp öğrendiği takdirde ortalığın da karışabileceğini ve kendileri için de sıkıntılı durumlar olabileceğini düşünürken Savaş çalışma arkadaşlarından birinin işareti ile Selçuk'a çıktığını belli edip gitmiş Selçuk'ta şüpheli aşıklar teorisini destekleyecek kanıtlar ararken telefonun diğer ucundaki Sarp'a "Bu arada kızla durumlar ne? Mira Hanım seni ilk günden zorluyor mu?" diye sormuştu. Ne kadar zorlayabilirdi ki?

"Küçük bir kız çocuğu gibi benimle oynamaya çalışıyor"

"Ve karşısında darbelere dayanıklı bir duvar buluyor"

"İdare edemeyeceğim bir durum yok. Siz beni kafanıza takmayın"

"Kızını koruma görevi Fuat Çeliker'in seni deneme yolu olabilir. Evinin sınırları içerisindesin yerinde olsam her an beni izlediğini düşünerek hareket eder bakışlarıma bile şüphe çekmemek için dikkat ederdim. Eminim kızına ara sıra seninle ilgili şeyler soracaktır. Gün içinde kimler ile görüşüp konuştuğunu ya da şüpheli hareketlerin olup olmadığını bilmek isteyecektir. Asistanı desen çoktan seninle ilgili bir sürü şey öğrenmiştir bile"

"Bunu aklımda tutmaya çalışıyorum"

"Aslında seni bu şekilde yanında bulundurarak bir yandan da bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Sonuçta kızını emanet edebileceği senden daha güvenilir birini bulması zor. Seni araştırdığında şartlar ne olursa olsun kızını canın pahasına koruyacağını anlamıştır"

"Bakalım beni yanında tutma isteğinin gerçek nedenini ne zaman ortaya çıkaracak. Biraz zaman geçsin ilk izlenimi doğru bir şekilde vereyim şu böcek yerleştirme işini halledelim"

"Sen bu haftayı sorunsuz geçir sonra uygun bir an yakalarız elbet"

"Selçuk bizim acilen Defne Sargın'ın gerçekten de Fuat Çeliker'in genç sevgilisi olup olmadığını öğrenmemiz lazım"

"Nasıl yapalım peki aklında bir şey var mı yoksa biz mi bulalım?"

"Var ama bunu ben yapamam çünkü buradaki varlığımı tehlikeye atar. Savaş hâlâ yanında mı?"

"Hayır az önce çıktı. Sen bana söyle"

"Defne Hanım ile tesadüfi bir karşılaşma ayarlayıp bir nabız yoklasa diyorum"

"Nasıl yani?"

"Rahatsız etmeden gittiği yerlerde bulunup ilgisini çekmeye çalışsın. Başarılı olursa kahve içmeye davet etsin ağzını arasın bakalım kalbi gerçekten de dolu mu yoksa boş mu? Fuat Çeliker ile duygusal bir bağı varsa ilişkilerini riske atmamak için kabul etmez ederse de düşündüğümüz gibi bir bağı yok demektir"

"Savaş bunu hayatta yapmaz! Ben nişanlı adamım beni bulaştırmayın böyle kur yapmalı işlere diye başımın etini yer benim"

"Sen yap hiç Savaş'ı bulaştırmayalım derdim ama hem benim gibi senin de kim olduğun alenen ortada hem de böyle bir şeyi en son seninle yaptığımızda fena çuvallamıştık. Karşındakinden etkilenmiş görünmen gerekirken benim burada ne işim var der gibi boş boş baktığın anlar hâlâ hafızamda. En kötüsü de gayet iyi gittiğini sanmandı"

"Bir kadından gerçekten etkilenmiyorsam etkilenmiş gibi davranamıyorum ne yapayım? Bu konularda rol yapma yeteneğim olmadığı için beni suçlayamazsın. Bu sivil hayatta parmakla gösterilecek kadar güzel bir özellik Sarp"

"Bu yüzden ne yap et Savaş'ı ikna et çünkü tanınma konusunda çok daha az riskli ve en önemlisi de ondan başka seçeneğimiz yok"

"Başıma bela açıyorsun ama elimden geleni yaparım ortak!"

"Bu arada Defne Hanım ünlü ressamların sergilerini yakından takip ediyordu değil mi? Bilgilerine bakarken gözüme böyle bir detay çarpmıştı diye hatırlıyorum"

"Sadece ünlü ressamların sergilerini değil sanatın her dalıyla yakından ilgileniyor"

"Yakınlarda bir sergi açılışı var mı diye bir araştır bakalım. Bulursan iki davetiye ayarlayıp birini bana gönderirsin diğerini de Savaş'a verirsin. Ben Defne Hanım'ın oraya gitmesini sağlarım. Tanışma şekli de Savaş'a kalmış"

"Bir kızla sergi randevusu... Savaş öğrenince harakiri yapacak" 

İkisi konuşurken Sarp'ın gözleri de sürekli Mira'nın üzerindeydi ve bu sayede de kendisine baktığı anı hemen fark etmişti. Telefon görüşmesini sonlandırmasının zamanı gelmiş gibiydi. Mira da ne yalan söylesin kiminle konuştuğunu merak etmişti doğrusu. Birbirlerine dik dik bakarken Sarp "Şimdi kapatmam gerekiyor Selçuk yeni bir bilgi yakalarsanız beni haberdar edin" demiş Selçuk'ta ona cevaben "Sen de bir şey öğrenirsen bizi haberdar et ortak!" deyip karşılıklı olarak telefonları kapatmışlardı. 

Sarp telefonu iç cebine koyarken bir yandan da düşünüyordu. Aslında kendisi de Defne ile sohbet içerisinde olsa fena olmazdı. Bu sayede Savaş bir yandan kendisi bir yandan öğrendiklerini harmanlar daha çabuk sonuca varırlardı. Aralarındaki samimiyeti arttırmak için de Mira harika bir bahane olabilirdi. Ona nasıl davranması gerektiğiyle alakalı birkaç tüyo alma bahanesiyle dostça yakınlaşmalarını sağlayabilirdi.

"Hey Sarp!"

Mira masaya gelmesine yönelik bir işaret yapınca Sarp kalkmak istediklerini düşünüp hiç bekletmeden yanlarına doğru gitti. Kızlar sandalyelerinden kalkarken Damla iki adım ilerisinde duran Sarp'a Mira'yı rahatlatan bir konuşma yaparak "Mira seninle ilgili bize küçük bir şaka yaptığını ve aslında erkek arkadaşı değil koruması olduğundan bahsetti. Belli ki bir çalışan olarak ona karşı çıkamadın ama rahat ol çünkü biz bu konuyu aramızda konuşup kapattık. Sana da yeni görevinde başarılar dileriz. Umarım arkadaşımızı canın pahasına koruyacak kadar gözü karasındır" dedi. Bu açıklamayı Tuğçe yerine Damla'nın yapması iyi olmuştu çünkü konu ancak bu kadar iyi kapatılabilirdi.

Sarp bu kadar çabuk söyleyebilmiş olmasına şaşırmıştı doğrusu. Senin korumam olduğunu öğrenirlerse yine yalnız kalırım çünkü hiç kimse yanlarında koruma ile gezen biri olsun istemiyor sözlerine ne olmuştu? Sarp'ın kafasında soru işareti olsa da Mira gözle görülür ölçüde rahatlamıştı. Hem artık Sarp onu gerçeği söyle diye sıkıştıramayacak hem de Tuğçe ile Damla onu koruma görünümlü erkek arkadaşı sanmaya devam edecekti. Bu yalan da mecburen gidebildiği yere kadar gidecekti.

Sarp bakışlarını Damla'dan alıp Mira'ya çevirerek "Bundan hiç şüpheniz olmasın" dedikten sonra Tuğçe'nin "Hadi alışverişe!" diyerek kızların koluna girmesiyle arkalarından gitti. Normalde birine bile tahammül etmek zor görünürken üç tane kızla alışverişe çıkmak herhalde pek de eğlenceli olmasa gerekti.

Dışarıya çıkar çıkmaz Sarp bulunduğu yerden arabanın kapılarını açmış kızlarda kendi aralarında konuşup gülüşerek yerlerine oturmuşlardı. Ancak Sarp tam kapıları kapatıp şoför tarafına geçiyordu ki ani bir şekilde durdu. Aklı yine onunla oyunlar oynamaya başlamıştı çünkü ilerideki kalabalığın içinde gördüğü kardeşi ara sıra arkasına bakıp yine ona gülümsüyordu. Bu halüsinasyonlar da bir süredir sıklaşmıştı sanki.

Sarp yanına gitmeyi çok istese de kendi kendisini telkin etmeye çalışarak "Orada değil. O sadece bir hayal... O kardeşim değil. Barış öldü. Bir daha da geri dönmeyecek. Dönmeyecek!" deyip duruyordu. Sarp'ın gördüğü görüntünün etkisinde kaldığı anlarda Mira da emniyet kemerini takmak için önüne dönerken onun bu halini hemen fark etmişti. Ne olduğunu anlayamamıştı ama Sarp'ın yüzünde çok farklı bir ifade vardı. Daha doğrusu insani bir duygu hissettiğini belli eden hüzünlü bir ifade vardı. Sabahtan beri heykel gibi duran adamın yüzünde oluşan bu hüzün Mira'yı nedeni konusunda düşündürmüştü doğrusu.

Sarp kendisine engel olamayarak Barış sandığı o görüntünün ardından gidecekken Mira önce onun baktığı yöne bir göz gezdirmiş sonra da tam Sarp bir adım atmışken aracın kornasına güçlü bir şekilde peş peşe basmaya başlamıştı. Sarp'ın dikkati de bu sesler ile birlikte anında dağılmıştı. Refleksle önce arabaya bakıp sonra da tekrardan kardeşinin olduğunu düşündüğü yola baktığında Barış artık orada değildi. Yine gitmişti ve geriye de canı bir kez daha yanan bir ağabey kalmıştı.

Zor olsa da derin bir nefes alıp toparlandıktan sonra gözlüğünü yeniden takıp o heykelvari haline geri dönerek aracın kapısını açtı. Sarp yerine otururken Mira da bakışlarını onun üzerinden ayıramıyordu. Az önceki hüzünlü adam gitmiş yerine yine buzdolabından derin donduruculuğa terfi eden buz adam gelmişti. Mira onun seri bir hareketle kemerini bağlamasını ve arabayı donuk bir yüz ifadesiyle hareket ettirmesini izledikten sonra arka yola doğru bakıp tekrardan önüne döndü. Canını sıkan bir şey olduğu açıktı.

Sarp'ın kaşları çatılırken Mira'nın da yüzü asılmıştı. İşin kötüsü ne olduğunu da çok merak ettiği için bir anda Sarp'a doğru dönüp irdelememesi gereken bir konuyla alakalı "Neden orada durdun sen bir şey mi oldu?" diye soruverdi. Sordu da gerçek bir cevap alamayacak gibiydi çünkü Sarp dişlerini sıkarken yüzüne bile bakmadan "Bir şey olmadı Mira Hanım sadece yolun durumuna baktım" demeyi tercih etmişti.

Mira gerçeği söylemediğini anlayabiliyordu. Kesinlikle onu etkileyen bir şey olmuştu yoksa neden yola doğru öyle bir garip baksın ki diye düşünüyordu. Hatta gözlerini kısmış çaktırmadan Sarp'a bakarken içinden de kesin kız mevzusudur diye geçirmeden edememişti. Acaba sevdiği biri vardı da az önce onu mu görmüştü? Belki de kızı başkasıyla kol kola gördü olamaz mı? Ah kıyamam! Sarp Bey'in var olduğundan bile şüphe duyduğu kalbi mi kırılmıştı yoksa?

"İçerideyken kiminle konuşuyordun peki?"

"Özel bir görüşme"

"Söylemek istemediğine göre ortada sıkıntılı bir şeyler var gibi"

Sarp kuşkulanıp da mevzuyu uzatmasın diye yan gözle Mira'ya doğru bakıp "Bir arkadaşımın doğum gününü unutmuşum hatırlayınca kutlayayım istedim. Başka öğrenmek istediğiniz bir şey var mı Mira Hanım?" diye sorduğunda Mira da sorusuna soruyla geri dönüş yapıp "Bu bir kız arkadaş mı yoksa erkek arkadaş mı?" dedi. Sarp'ın gözleri "Seni ne ilgilendirir!" dercesine yeniden Mira'ya dönmüştü ama neyse ki gözünde güneş gözlüğü vardı da Mira bu bakışı da sorgulamamıştı.

O anlarda arka koltukta olan Damla ile Tuğçe'de kıskançlık durumları mı var diye düşünüp kendi aralarında fısıldaşıyordu. Mira bilinçli olarak konuyu uzatmasa da kendilerini izleyen arkadaşlarını sevgili olduklarına da farkında olmadan inandırıyordu yani.

"Erkek!"

"Adı ne?"

"Neden sordunuz?"

"Korumamla alakalı bilgi edinmeye çalışıyorum. Daha yakinen tanıyayım da aile gibi olalım diye yoksa senin kalıcı olman biraz zor da!"

"Serkan!"

"İyi! Serkan Bey'in doğum günü kutlu olsun o halde"

Mira işaret parmağıyla boynunu ovalayıp niye çıldırmıyor bu adam diye düşünürken Tuğçe de gidilecek alışveriş merkezinin yolunu tarif etmeye başladı. Aslında ismen söylese yeterdi çünkü Sarp gerçek mesleği dolayısıyla her yeri avucunun içi gibi biliyordu. Hatta çoğu kimsenin girip çıkmadığı yerlerden bile geçip gitmişliği vardı.

•●● ·٠•●●•٠·˙

Kısa süre içinde bahsedilen alışveriş merkezine gelmişlerdi. Mira kemerini açtıktan sonra tedirgince Damla'ya dönüp "İyi de annem Tamay Hanım'ın butiğinden alışveriş yapmamı istemişti. Neden buraya geldik ki?" diye sorunca Damla'dan önce söze Tuğçe atlayıp "Tamay Hanım'ın butiği mi? O kadının modadan haberi yok Mira her anlamda demode olduğunu saç modeline bakarak bile anlayabilirsin. Bu o kadar da zor değil yani" dedi. Tuğçe de bir gelmiş pir gelmiş her konuya hakimiyet sağlamıştı. Tamay Hanım'ı nereden araştırıp öğrenmişti belli değildi. Araştırma ağı epey kuvvetli olmalıydı.

Kızlar arabadan inerken Sarp çoktan çıkmış ve Mira'nın kapısını açarak inmesini beklemeye başlamıştı. Ancak Mira henüz inmek için bir atılım yapmıyordu. Buraya gelmişti ama ya annesi neden alışverişini benim dediğim yerden yapmadın derse ne olacaktı? Şimdi beğenmezdi de aldıklarını hep bir kulp takıp dururdu. Mira bunları düşündüğüne şaşırıp kendi kendisine "Abarttım mı biraz?" derken Sarp da sahte öksürüğüyle bir nevi "Hadi çık artık!" demeye getirmişti.

Mira onun sesiyle kendisine gelip arabadan çıktıktan sonra tam kızların ardından gidecekken vazgeçip ani bir dönüşle Sarp'a baktı. Sarp bir şey söylemeye niyetlendiğini anladığından "Buyurun Mira Hanım" deyip onu dikkatle dinlediğini belli edecek şekilde bakışlarını Mira'ya sabitledi ama Mira konuşmadan önce belli ki onu baştan aşağıya inceleyerek biraz germek istiyordu. Başaramıyordu ama yine de deniyordu.

"Alışveriş sırasında başımızda bekleme biraz ötede dur çünkü senin yanında sadece kızları ilgilendiren konular hakkında rahatça konuşamam. Olur da sana bir sebepten ötürü seslenirsem de sorgusuz sualsiz hemen yanıma gel ya da bir şey istediğimde hiç nedenini niçinini aramadan hemen dediğimi yap ve yine yanıma gel. Bir lafı on kere söylemekten hoşlanmam. Leb demeden leblebiyi anlayacaksın tamam mı?"

Sarp'ın gözlükleri bakışlarını saklamış olsa da yine de dik dik Mira'ya baktığı anlaşılıyordu. Ancak bu iş onun için koruma olmaktan daha öte bir durum olduğu için hiçbir aykırılık yapmayıp Mira'nın sözünü onaylayarak "Emredersiniz Mira Hanım" dedi. Şu Mira Hanım deyişleri de Mira'yı sinir etmiyor değildi. Öyle bir tonluyordu ki ismini mi söylüyordu yoksa küfür mü ediyordu belli olmuyordu.

Mira gözlerini devirerek Tuğçe ile Damla'nın yanına gitmiş Sarp'ta hemen arkalarından onları takip etmeye başlamıştı. Alışveriş başladığında ise Sarp'ın sabrına şapka çıkarmak gerekirdi çünkü kızlar o mağazadan bu mağazaya hızlı geçişler yapıp aldıklarını da eline tutuştururken çıtı bile çıkmıyordu. Aslında ne yalan söylesin Mira onun bu halini sevmiş gibiydi. Hem koruma gibi görünmüyordu hem ne yapsa emredersiniz diyordu hem de arkadaşları tarafından kabul görüyordu. Ama yine de çiçeği burnunda bir koruma olduğu için onu bezdirmeden canına okumadan olmazdı diye düşünüyordu. İlk defa bir korumasını kabullenecek gibiydi ama önce adamı iyice zorlayıp sınırlarının ne olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. Bakalım babasının bu sefer ki seçimi doğru muydu?

"Hey Sarp!"

"Buyurun Mira Hanım"

"Bu elbisenin 36 bedenini bu eteğin aynı bedende farklı desenlerini Damla'nın elindeki pantolonun 26/32 olanını ve Tuğçe'nin elindeki botun da siyah süet olup 37 numara olanını bulmanı istiyorum. Ayrıca bir yetkili ile konuşup yeni sezona ait daha özel parçalar olup olmadığını da sorarsan işimiz daha da kolaylaşır"

Bu istekleri Sarp'a iletirken de olabildiğince hızlı söylemeye çalışmıştı ki yaptığı bir yanlışta hemen yüzüne vurup "İlk hatanı yaptın ikincisi için bu kadar anlayışlı olmam" diyebilsin ama Sarp'ın hafızasını da yabana atmamak gerekirdi. O neleri aklında tutmuştu bu iki parça şeyi mi tutamayacaktı değil mi? Mira alışveriş merkezine girmeden önce ona lafı ikiletmeyi sevmediğini söylediği için Sarp'ın kendisine unuttuğu şeyleri soramayacağını da düşünüp içten içe sırıtıyordu.

Sarp ise ondan bekleneni yapmayıp gayet saygılı bir şekilde "Dediklerinizi yapıp birazdan yanınıza geri dönerim" dedikten sonra bir gözü kızların üzerinde olarak Mira'nın istediklerini yapmaya başladı. Biri bu adamın sinirlerini mi almıştı Allah aşkına! Halbuki Sarp biraz sert mizaçlı ve ters birine benziyordu. Özellikle sabah arabanın arka koltuğuna koyduğu şeker su ve torbanın neden orada olduğunu açıklaması Mira'ya bu adamla çok işimiz var bile dedirtmişti.

Damla yanına yaklaşıp arkadaşının koluna girerek "Ne oldu Mira seninki alışverişten sıkılıp söylenmeye mi başladı?" diye sorunca Mira da iç çekip tereddütlü bir halde ona "Aksine ne desem hiç şikayet etmeden yapıyor. Bu normal mi?" diye sordu. Damla söylediği şeye gülerek "Kesinlikle değil!" derken yanlarına bir sürü kıyafet seçeneğiyle geri dönen Tuğçe de "Bırakın adamı çekiştirmeyi de deneyin şunları bir de üzerinizde görelim" dedi.

Kızlar kendilerine yardımcı olan görevli ile kabinlere gittiğinde Mira'nın aklına da Sarp'ı epey zorda bırakacak bir şey gelmişti. Buradan kimseye görünmeden çıkıp gitse acaba o koruma görünümlü Robocop'un yüz ifadesi ne hâl alırdı? Kesin Mira onun bu halini dışarıdan büyük bir keyifle izlerdi. Bakalım onu atlatmak kolay mıydı yoksa zor muydu? Küçük bir deneme yapmanın zararı olmazdı herhalde.

Mira dediklerini yaparken bir yandan da kendisini bakışlarıyla kontrol eden Sarp'a kabinde elbise deneyeceğini işaret edip sonra da onu yanıltmak için içeriye girdi. İçeride birkaç saniye durduktan sonra da kapının ucundan ona doğru bakarak sessiz sedasız dışarıya çıktı. Koskoca mağazaydı ve müşterilerin kalabalığı bir yana belli bölgelere yerleştirilmiş orta reyonlar da kamufle olmasına yardımcı olabilirdi. Yani çaktırmadan buradan çıkabilir sonra da Sarp'ın gözünün içine bakarak ukala ukala onu atlatmanın hiç de zor olmadığını söyleyip böbürlenebilirdi. Evet bunu sevmişti ve kesinlikle yapacaktı.

Reyonların arasından kimseye görünmemeye çalışarak süzülürken bir yandan da Sarp'ın olduğu yöne bakıyordu. O da ortalarda yoktu. Herhalde ondan istediği üzere bir yetkili bulmaya gitmişti. O sırada da Damla'nın sesi duyuldu. Mira'yı kabinde sandığı için elbisenin üzerine olup olmadığını soruyordu. Hay aksi tam da sırası!

Mira birazdan kabinde olmadığı anlaşılacak diye adımlarını hızlandırmış ve askıların arasından Sarp'ın nerede olduğuna baka baka ilerleyip çok kısa sürede kendisini dışarıya atmıştı. İşte bu kadar basit! Olduğu yerden mağazaya keyifli keyifli bakarak "Bakalım içeride olmadığımı anladığında ne yapacaksın?" dedikten sonra bir yerlerden dondurma almak için yürümeye başladı. Aklından da Defne'nin Sarp ile ilgili söyledikleri geçiyordu. "İstediğim an onu rahatlıkla atlatabilirim" dediğinde Defne Hanım "Yerinde olsam kendime o kadar da güvenmezdim" demişti değil mi? Acaba dondurmasını yerken Defne'yi görüntülü olarak arayıp bu sözünü ona hatırlatsa mıydı? Evet bunu da kesinlikle yapmalıydı.

Mira dondurmayı almak için satıcının önüne gelip kızlar için de seçim yaptıktan sonra elini çantasına attı ancak adam tutarı söyler söylemez arkasında duran Sarp'ın "Buradan alın lütfen" deyip parayı uzatmasıyla olduğu yerde kaldı. Bu adam en son mağazanın bir diğer ucunda değil miydi? Hangi ara kaçtığını anlayıp da peşinden geldi ki? Bu da polisliğinin tüm nimetlerinden faydalanma hakkı kazanan Sarp'ın kazancı olmalıydı. Görünen o ki kaçma serüveniniz Sarp'a gelen uyarı bildirimine kadarmış Mira Hanım!

"Hava mı almak istediniz Mira Hanım?"

Havasını aldığı kesindi ama bu Sarp'ın bahsettiği gibi nefes aldıran bir hava değildi. O daha çok kazanan taraf olması gerekirken mevcut durumdan eli boş çıkmayı temsil eden bir havaydı. 

Mira birkaç saniye tutukluk yaşasa da bozuntuya vermemeye çalışarak "Aynen öyle! Havamı aldım şimdi de dondurmamı alıp mağazaya geri döneceğim. Senin için bir sakıncası var mı?" diye sorunca Sarp ona şöyle bir bakıp sonra da başını iki yana sallayarak "Yanımda olduğunuz sürece sakınca da yok sorun da..." dedi. Birbirlerine dik dik bakarken Mira'nın tavırlı bir tonlamayla "İyi!" demesi Sarp'ın da aynı tavrı sürdürerek "İyi!" demesine neden olmuştu.

İlk denemesi başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da Mira onu atlatmanın bir yolunu bulabileceğine kesinlikle inanıyordu. Hem bu çok basit bir kaçma şekli olmuştu öyle değil mi? Yakalanması gayet normaldi. Öyle Sarp Bey'de kendisini kaçağı anında yakaladım diye çok zeki bir şey sanmasın yani!

•●● ·٠•●●•٠·˙

Birkaç eksik kalsa da nihayet kızların alışverişi sona ermişti. Gerçi kendilerini fazlaca kaptırınca Mira ile Damla son derslerini kaçırmışlardı ama elbet bunu telafi etmenin bir yolunu bulurlardı. Alışverişin ardından Sarp önce Tuğçe ile Damla'yı evlerine bırakmış sonra da Mira ile birlikte Çeliker malikanesine giriş yapmıştı. Güvenliğin önünden geçip aracı evin önüne bıraktıktan sonra da hemen inip Mira'nın kapısını açarak inmesini beklemeye başladı. Mira ona ters ters baksa da karşıdan gelen köpeğini fark edince o asık yüzü saniyeler içinde aydınlanıp harika bir gülüşle taçlanmıştı. Uyuşuk şey nasıl da sallana sallana geliyordu öyle!

"Çakıl! Özledin mi beni?"

Sarp ise aracın kapısını kapatıp bagajdaki paketleri almaya giderken bir yandan da Mira'yı izliyordu. Köpeğine olan sevgisi gözle görülür ölçüde büyüktü. Ona bakarken bile ifadesi değişiyor merhametli ve sevgi dolu bir insana dönüşüyordu. Bugün kendisiyle uğraşıp duran huysuz aksi kızdan eser yoktu yani.

Sarp paketleri alıp bir kenarda beklerken köpeği ile oynayan Mira da tüylerini okşayıp o tatlı yüzüne bir öpücük kondurduğu Çakıl'a "Ver bakalım patini Mira'ya" diyerek talimat veriyordu. Ancak Çakıl'ın onu dinleyeceği yok gibiydi çünkü Mira'ya yorgun gözlerle bakıp yanından geçtikten sonra beklenmedik bir şekilde Sarp'a doğru hantal hantal yürümeye başlamıştı. Mira bakışlarıyla onu takip edip gittiği yeri görünce biraz bozulmuştu doğrusu.

Şaşkınlık içinde "Çakıl!" diye seslendiği sırada Çakıl da Sarp'ın yanına geçmiş gayet huzurlu bir halde ayak ucuna yatmıştı. Durup dururken niye böyle bir şey yapmıştı ki şimdi? Hem yatacak başka yer mi yoktu canım!

O anlarda Sarp elindeki paketler sebebiyle eğilip onunla ilgilenememişti ama yine de kendisine bakan Çakıl'a gülümseyip göz kırpmayı da ihmal etmemişti. Mira'nın bu durumdan hiç ama hiç hoşlanmadığı belliydi. Bu ne canım daha dün bir bugün iki! Çakıl'a da aferin yani daha kimdir nedir demeden ayağının dibine çökmüştü adamın!

Aslında kimdir nedir sabah erken saatlerde öğrenmişti çünkü Sarp işinin başına geçtiğinde bir süre Çakıl Hanım'la sohbet edip ona oyunlar oynatmıştı. Birbirlerine çok da yabancı değillerdi anlayacağınız.

Mira suratı beş karış bir halde eve doğru yürürken "Paketleri odama bırakıp hemen mutfağa in!" deyince Sarp da tavrını hiç bozmayıp "Emredersiniz Mira Hanım!" dedikten sonra onun ardından eve girdi. İyi de neredeydi ki bu kızın odası diye düşünürken ilk geldiği gün kendisini izleyen Mira'nın bulunduğu pencereyi düşünüp merdivenlere yöneldi. Orasıdır herhalde.

 Sarp merdivenleri çıkarken çatık kaşlarıyla etrafa sinirli bakışlar atan Mira da onun aksine mutfağa girmişti. İçeriye de öyle bir girmişti ki Ayten Hanım ve kızı Pelin ne oluyor dercesine birbirlerine bakmışlardı. Bir şey olduğu yoktu canım birazdan ne olacaksa Sarp'a olacaktı. Mira onun sinirleriyle oynamaya kesin kararlı gözüküyordu.

Mira kısık gözlü sinsi bakışlarını mutfağın içinde gezdirerek beklerken kısa bir süre sonra Sarp görüş alanına girmişti. Aferin öyle uzun uzun kalmadığına göre odayı kurcalamamıştı. Sarp gelir gelmez tam da Mira'nın karşısında durup "Paketlerinizi odanıza bıraktım. Başka bir isteğiniz var mı Mira Hanım?" diye sorunca Mira onu baştan aşağıya süzüp emreder gibi de kendisine çay yapmasını istedi. Bakışları da bakış değildi hani.

Pelin içten içe "Eyvah!" diyerek dudağını kemirirken Ayten Hanım meraklı gibi izlemesin diye kızının eline bir kepçe tutuşturup "Sen bakma onlara önüne dön" dedi. Sarp ise Mira'nın neden korumasından çay istediğini ilk anda anlayamasa da bunun nereye varacağını merak etmişti. Tabii bu merak yüzüne hiç yansımamış aksine hemen Mira'nın dediğini yapmak için suyu kaynatıp çayı hazırlamaya başlamıştı.

Mira düşüncelere dalmış pür dikkat onu izliyordu. Resmen adamın her hareketi mercek altındaydı. Sarp'ın hazırladığı çayı fincana dökmesi karşısında da kollarını önünde kavuşturup "Şimdi de içine bir küp esmer şeker yarım küp de beyaz şeker koy" dedi. Sarp bu dediğine de itaat etmiş ve fincanı tezgaha bırakıp bir tane şeker attıktan sonra diğerini de elinde kırıp fincanın içine bırakmıştı. Şu ana kadar iyi gitmişti ama Mira her an patlayabileceğini düşünüyordu. Sonuçta adam Mira'nın korumasıydı böyle özel işlerini yapmak zorunda değildi.

Sarp tam söylemesine gerek kalmadan çayı karıştıracaktı ki aniden bunu yapmaktan vazgeçip fincanı eline alarak arkasını döndü. Mira Hanım'ın oyununa iştirak etmeye niyetliydi herhalde. Bakalım bir ipin üzerinde iki cambaz olarak düşmeden yürüyebilecekler miydi?

Mira karıştırma sesini duyamadığı için sıradaki emrini hali hazırda tutuyordu ve bu yüzden de kendisine yaklaşan Sarp'a çatık kaşlı bakışlarını üzerinden bir saniye bile olsun çekmeden "Umarım şekerleri attıktan sonra karıştırmışsındır. Sana leb demeden leblebiyi anlaman gerektiğini daha birkaç saat önce söylemiştim. Hafızanı bir yokla istersen" deyiverdi. Hafızasını yoklamasına gerek yoktu çünkü kendisine neler denildiğini gayet iyi hatırlıyordu.

Yalnız iyi ki bu görev için Sarp seçilmişti zira sabır konusunda eline su dökülebilecek biri değildi. Mesela onun yerinde Savaş olmuş olsaydı Mira büyük ihtimalle şu an gözünün içine baka baka yere bırakılıp parçalara ayrılan fincanına bakıyor olur Savaş'ta ona "Afiyet olsun Mira Hanım" deyip kapıyı vurarak mutfaktan çıkmış olurdu. İlk günden maaşa zam işe son durumu kaçınılmaz olurdu yani.

Sarp birkaç saniyelik duraksamanın ardından Mira'ya gözlerini kısarak bakıp "İlk günüm olmasına verin lütfen" dedikten sonra çayı karıştırarak kaşığını da tezgahın üzerine bıraktı. Ancak tam da bu noktada Mira'nın hiç de beklemediği bir durum yaşanmıştı çünkü Sarp fincanı uzattıktan sonra Mira'nın tabağını tutmasıyla birlikte içindeki fincanı alıp kızın yüzüne baka baka çayı içmeye başlamıştı. Bu anlarda Mira'nın yüzü görülmeye değerdi doğrusu.

Sarp çayı bir bir yudumlarken Mira da ilk şoku atlatıp sinirli bir halde "Sen ne yaptığını sanıyorsun? O benim çayım ve bu yaptığın da düpedüz saygısızlık!" diye çıkıştı. Yok o daha çok etkiye tepkiydi aslında. Mira bu kadar sinirliyken Sarp sakin tavrını sürdürmesinin yanı sıra biraz da imalı konuşup "Siz bana çay yap içine şeker koy sonra da karıştır deyince doğal olarak bir sonraki adımınızın şimdi de benim yerime iç olacağını düşündüm çünkü istek gidişatınız bu yönde ilerliyordu. Ben birinin yüzüne bakınca leblebi mi demek istediğini yoksa leb derken aslında başka bir şey mi demek istediğini çok iyi anlarım Mira Hanım! Bu konuda aramızda bir sıkıntı yaşanacağını sanmıyorum. Şimdi izninizle gerçek işime yani sizin güvenliğinizi sağlama görevime geri dönmem gerekiyor" dedikten sonra gözlerine dik dik bakarak mutfaktan çıktı.

Demek ki neymiş? İki cambaz bir ipte oynarsa birinden biri kendisini yerde bulurmuş. Ayakta kalan cambazın kim olduğunu söylemeye gerek yoktu herhalde.

Belli ki Sarp onun niyetinin ne olduğunu çok iyi anlamıştı. Açıkçası Mira Sarp'ı sinirlendirip kızdırarak zor durumda bırakmak istiyorsa çok daha etkili yöntemlere başvurmalıydı çünkü bunlar onun gibi bir adam için fazla amatör yöntemlerdi.

Sarp kapının önüne bıraktığı arabayı garaja bırakmaya giderken mutfakta kalan Mira hâlâ kendisine gelememişti. Olduğu yerden kızgın bakışlarla Sarp'ın çıktığı kapıya bakarken bir yandan da "Ukalalığın dibini kazıyoruz demek! Tam da yeni koruma fikrine alışmak üzereydim ama kendin kaşındın Sarp!" diyerek kendi kendisine söyleniyordu. Mira ona iyice bilenmişti ama Sarp dışarıya çıkar çıkmaz bu konuyu unutmuştu bile çünkü onun aklını daha çetrefilli ve önemli işler meşgul ediyordu.

Mira pencereye yaklaşıp düşünceli bir ifadeyle dışarıya bakarken arabayı park ederek bekleme noktasına dönen Sarp'ı ve hemen ardından da güvenlikten geçen Defne'nin aracını görmüştü. Aslında Defne'nin gelmesi de iyi olmuştu. Biraz kız kıza konuşurlarsa büyük ihtimalle kendisini daha iyi hissedecekti. Şu yeni koruma ile ilgili ağzına geleni çekinmeden tartıp süzmeden söylemeye gerçekten de çok ihtiyacı vardı.

Aslında Defne'nin gelmesi iyi mi olmuştu kötü mü olmuştu birazdan belli olurdu çünkü Sarp şaşırtıcı bir şekilde gülümseyerek Defne'nin aracına yaklaşmış ve onun kapısını açmasıyla da nazik bir tavırla elini uzatıp çıkmasına yardım etmeye başlamıştı. Bu sahneye şahit olan Mira ise söylenmeden edemiyordu. Sesli konuştuğunun farkına varamadan "Benim etrafımda beş karış suratla dolaşan adam Defne'yi görünce gülüyor mu yoksa ben mi yanlış görüyorum?" derken Defne de kendisine yardım eden Sarp'a çok tatlı bir gülüşle bakıp teşekkür ediyordu. Şakalar herhalde!

İkisinin birbirlerine karşı olan bu sıcak halleri Mira'yı çok şaşırtmıştı. Hadi Defne tamam o zaten konuşkan ve kibar bir kızdı da bu adama ne oluyordu Allah aşkına! Kendisinin yanında sırtından kurmalı eski model bir robot gibi dururken nasıl oluyor da Defne'ye karşı bu kadar sıcakkanlı olabiliyordu gerçekten anlamıyordu. İşin aslı aralarındaki samimiyetten de pek hoşlanmamıştı sanki. Gerçi Sarp'ın hangi niyetlerle Defne'ye yakınlık gösterdiğini bilse hoşlanmamaktan ziyade hem Defne açısından hem de babası açısından büyük bir hayal kırıklığı yaşardı.

Neyse ki şimdilik bundan haberdar değildi. Uzunca bir süre de haberdar olmasa iyi olurdu çünkü Defne'nin babasının asistanından öte sevgilisi olduğunu bir duyarsa bu konuda sessiz kalmaz ortalığı birbirine katardı. Bu da Sarp'ın hiç işine gelmezdi tabii. En azından şimdilik...

7.Bölümün Sonu 

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...