25 Şubat 2025 Salı

Adın Bahardı / 3.Bölüm (Yazan : NK)

3.Bölüm : Bir şey hatırladım

Bahar'ın "Evimin kapısına bıraktığın kitap bu muydu?" sorusu içinde bulunduğu durum sebebiyle Mert için beklenmedik bir soru olmuştu. Kitabı eline aldıktan sonra Bahar'a doğru tutup onunla alakalı herhangi bir şey hatırlayıp hatırlamadığını sorarak merakla vereceği cevabı beklemeye başladı. Aslında hatırlıyorum demek Bahar'ın durumu için pek de doğru olmayacak gibiydi. O kitapla ilgili bir şey hissetmişti ama bunun neden kaynaklandığını anlayamamıştı.

Bahar ayağa kalkarken düşünceli bir ifade ile "Bilmiyorum ama bir an onu daha önceden de gördüğümü hissettim" dediğinde aslında daha çok yazarın yani Mert'in resminden bahsediyordu. O resimdeki bakışlar gözüne çok aşina gelmişti. Mert ayağa kalkıp kısa bir an sessiz kaldıktan sonra "Haklı olabilirsin çünkü sana hediye ettiğim kitap buydu. Hafıza kaybının geçici bir durum olduğu söylenmişti belki de hatırlamana yardımcı olmalıyız. Bu kitap iyi bir başlangıç gibi görünüyor" dedi.

Bahar kendisine uzatılan kitabı eline alıp "Tamam ama bu kitap hafızamın geri gelmesine nasıl yardımcı olacak ki?" diye sorunca Mert aynı küçükken yaptığı gibi gözlerini kaçırıp başını eğerek "Okumaya başladıktan sonra yavaş yavaş anlayacaksın" dedi. Bahar duyduğu şey ile birlikte sessiz kalıp koltuğa oturarak merakla elindeki kitabı incelemeye almıştı. Genç kız kendi geçmişini okuduğundan habersiz sayfalar arasında dalıp giderken çalışma masasının önündeki sandalyesine oturan Mert ise alışık olmadığı bir heyecanla onu izlemeye başlamıştı. 

•●●·٠•●●•٠·˙

Yaklaşık yarım saat kadar sonra kapı telefonunun çalınışı duyuldu. Bahar bu sesle irkilip elindeki kitabı bırakarak etrafa bakınırken Mert'in kolunu çalışma masasına yaslayarak uyumuş olduğunu fark etmişti. Görünen o ki odanın sessizliği derin bir uykuya dalmasını sağlamıştı. Yanına geldiğinden beri uykulu bir hâli vardı zaten. Şimdi ise sessiz sedasız oturduğu köşesinde huzur içinde uyuyordu. Demek ki sessizlik olunca hissettiği yorgunluğa daha fazla dayanamayarak içi geçmişti.

"Mert!"

Bahar seslense de karşı cevap alamıyordu. Mert'in uyanmayacağını anlayınca yerinden kalkıp kapıya doğru giderek telefonu eline aldı. Tedirginliğini yansıtan bir ses tonuyla "Efendim?" dedikten sonra pizza siparişlerinin geldiğini ve içeriye gönderildiğini söyleyen güvenlik görevlisine haber verdikleri için teşekkür edip Mert'in yanına yaklaştı. Of! Nasıl uyandıracaktı ki şimdi?

Mert'i korkutmadan uyandırmak için hafifçe kıstığı sesiyle "Mert uyan pizzacı geldi. Mert!" derken bir an susarak ona bakıp kaldı. Bahar kendisine kayıtsız şartsız yardım eden bu genç adamı hatırlamayı gerçekten çok istiyordu ama kendisini ne kadar zorlasa da onunla alakalı bir ipucu yakalayamıyordu. Sadece bu karakteristik yüz hatları ona tanıdığı bildiği biriymiş gibi hissettiriyor bu da Mert'e güven duymasını sağlıyordu.

Bahar hoş bir bakışla Mert'in uyuyan halini izlemeye dalmışken kapının zili çalmıştı. İşin kötüsü Mert sesle birlikte aniden o cam gibi parlayan masmavi gözlerini açınca da kendisine bakan Bahar ile yüz yüze kalmıştı. Ooops! Açıkçası Mert kendisini izlediğini anlayınca çok şaşırmış Bahar'da bu şekilde yakalanınca çok utanmıştı. Telaşla doğrulup saçlarını toparlaya toparlaya "Seslendim ama uyanmadın. Pizzacı geldi" diyerek geri çekilirken Mert ona şaşkın bir halde bakmayı sürdürüp ayağa kalktıktan sonra da kapıya doğru gitti. Açtığı gibi de karşısına ışıl ışıl gözlerle bakan kurye genç çıkmıştı.

"İyi günler Mert ağabey"

"Nasılsın Emre?"

"İyiyim ağabey koşuşturup duruyorum"

Mert pizzayı alıp ücretini öderken gözleri üzerinde olan Bahar'da kenardan onları izliyordu. Genç çocuk "Az kalsın unutuyordum" dedikten sonra çantasından bir kitap çıkarıp Mert'e doğru tutarak "Ağabey kız arkadaşıma kitabını hediye edeceğim de üzerini imzalar mısın?" dedi. Ne hoş bir hediyeydi o öyle. Bahar gülümserken "Tabii ki imzalarım. Kız arkadaşının adı Zeynep'ti değil mi?" diye soran Mert pizzayı "Evet ağabey Zeynep" diyen çocuğa geri verip kitabı alarak isme özel olarak imzaladı. Çocuk çok mutlu olmuştu. Nasıl olmasın ki?

"Çok sağ ol ağabey ben artık gideyim. Size afiyet olsun"

"Dikkatli git sitenin girişi yine kayıyor"

"Geçen sefer düştüğümden beri buradan çıkarken çok dikkatliyim ağabey merak etme"

Pizzayı teslim alıp çocuğu geçirdikten sonra Mert'in gözü kenarda duran Bahar'a takılmıştı. Ah tabii ya! Aklından tamamen çıkmış. Oysaki ona giyecek uygun bir şeyler verecekti. Pizzayı masaya bırakıp "Kusura bakma bütün gece çalıştım ve bu yüzden de uyumaya fırsatım olmadı. Önce sana kalacağın yeri göstermeliydim. Şu sağdaki odada rahatça kalabilirsin. Kendine ait bir banyon ve dolapta da giysiler var. İstediğin gibi kullanabilirsin" dedi. Giysiler var derken?

Giysiler var deyince Bahar'ın yüz ifadesi değişmişti. Kimin kıyafetleriydi ki bunlar? O sessiz kalınca Mert sanki aklını okuyormuşçasına "Kardeşim Simay bazı zamanlar buraya gelip benimle kalıyor. Odada kendisine ait küçük bir elbise dolabı var. Umarım bedenleriniz uyuyordur" deyiverdi. He ondan yani! Yoksa bir kız arkadaş ya da eş meş vakası değil.

Bahar tebessüm eder gibi olup "Teşekkür ederim ama ya kardeşin kıyafetlerinin başkası tarafından kullanılmasını istemiyorsa ne olacak? Sormadan giymem ayıp olmaz mı?" diye sorunca Mert yüzündeki hoş gülümsemeyle "Kardeşim böyle şeyleri önemseyecek biri değildir. Hatta o kadar olaydan kopuktur ki emin ol elbiselerinden birini üzerinde görse onun kendi kıyafeti olduğunu anlamaz bile" dedi. İlginç bir kıza benziyordu.

"O halde ben yemeğe oturmadan önce üstümü değiştirip geleyim olur mu?"

"Rahatına bak"

"Hemen dönerim"

•●●·٠•●●•٠·˙

Bahar odanın kapısını kapattıktan sonra elbise dolabının önüne gelerek önce aynada kendisini inceleyip sonra da gördüğü şeyden memnun kalamayarak dolabın kapağını açtı. Askılar arasında gidip gelirken bordo ve oldukça rahat gözüken bir bluz ve kot pantolon seçip yatağın üzerine bıraktı. Bunlar üzerine olabilirdi sanki.

Bahar üzerini değiştirirken Mert mutfağından tabak ve içecekler için bardak alıp geri gelmişti. Masanın düzenini sağladıktan sonra peçete almaya giderken de Bahar odadan çıkıp "Çok beklettim değil mi?" diye sordu. Aksine gayet hızlıydı.

Mert ona baştan aşağıya baktıktan sonra başını iki yana sallayıp "Hayır bekletmedin. Hadi pizza hâlâ sıcakken oturup yiyelim. Ben peçeteleri alıp geliyorum" diyerek mutfağa doğru gitti. Bahar da onun ardından masaya doğru gelerek içecekleri bardaklara doldurmaya başlamıştı. Mert kısa sürede elinde peçeteler ile geri gelmiş ve beraber masaya oturduktan sonra sohbet ederek ilk pizza dilimlerini ellerine almışlardı.

"Kitabın çok sürükleyici inan elimden bırakmak istemedim"

"Beğenmene sevindim"

"Hikayeyi ağzından dinlediğimiz çocuk..."

"Ne olmuş ona?"

"O hayali bir karakter mi?"

"Neden sordun?"

"Duygularını ve olayları anlatışı o kadar içten ki sanırım okurken onun gerçek biri olmasını istedim"

Mert duyduğu şey ile mutlu olup sessizce pizzasını yemeğe devam ederken Bahar da bir şey söylememesi karşısında ona doğru bakıp gülümseyerek "Bu karakter gerçek biri öyle değil mi? O yüzden hikayesi daha ilk anda kalbime dokundu. Yaşanmış bir hikaye bu" dedi. Böyle söyleyince Mert'in bakışları Bahar'a dönmüştü. Kalbine dokunmuş muydu gerçekten? Mert başarabilmiş miydi bunu?

Mert kısa bir an düşündükten sonra yorgun gözlerini Bahar'dan uzaklaştırarak "Evet okuduğun kitabın konusu yaşanmış bir hikayeden alındı" dedi. Bahar bunu duyduğuna sevinmiş gibiydi.

"Yaşanmış bir hikaye ise o çocuk şimdi nerede?"

"Bunu neden merak ediyorsun?"

"O küçük çocuğu tanımak isterdim"

"O artık bir çocuk değil"

"Büyüdü yani"

"Evet"

Bahar gözlerini üzerine diktiği Mert'e "Onu görüyor musun peki?" derken gülümsemeye başlamış bunun farkında olan Mert ise pizzasıyla ilgilenerek tatlı bir tebessümle "Evet kendisini sık sık görüyorum" demişti. Evet aynanın önüne her geçtiğinde o çocukla göz göze geliyordu. Verdiği cevap Bahar'ı mutlu etmiş bu da yüzündeki gülüşe yansımıştı.

"Mert..."

"Efendim?"

"Neden bana daha açıklayıcı cevaplar vermiyorsun?"

"Açıklayıcı mı?"

"Evet"

Birbirlerine bakarken Mert lokmasını yutup "Tam olarak ne bilmek istiyorsun?" diye sordu. Bahar tatlı bir gülüşle kısa bir an ona doğru bakıp sonra da "Tamam soruyorum ama kaçamak cevaplar vermek yok" dedikten sonra Mert'in kabul etmesiyle de arayı hiç uzatmadan "O küçük çocuk kim?" diye sordu.

Aslında Mert'in yüzündeki ifadeden cevabı tahmin edebiliyor gibiydi. Belki de sadece emin olma derdindeydi. Bunu Mert'te anlamıştı ve bu yüzden de lafı hiç dolandırmadan "O küçük çocuk benim" deyiverdi. Bahar buna şaşırmamıştı çünkü ilk bölümün açılış resminde gördüğü kadarıyla o küçük çocukta aynı Mert gibi ışıl ışıl bakan mavi gözlere sahipti ve onları da mütemadiyen kaçırma eğilimindeydi. Anlatımlardaki çekingen tavırları ve de en önemli ipucu olan iyilikseverliği de göze ilk çarpan detaylardı.

"Demek kendi hayat hikayeni yazdın"

"Onun benim hikayem olduğunu söylemedim"

"Kimin hikayesi peki?"

"Söylersem büyüsü bozulmaz mı?"

"Haklısın. Sanırım bu konuda yazara güvenmem gerekiyor"

Bahar pizzasından bir ısırık alıp bir süre düşündükten sonra "Aynı mahallede büyüdüğümüzü söylemiştin. Hikayende bana da küçücükte olsa bir yer verdin mi? Mesela şu çamura düşme anım gibi" diye sordu. Yer vermez miydi hiç? O kitap henüz farkında olamasa da aslında Bahar'ın kendi hikayesiydi. Onu dışarıdan gören bir göz yazmıştı o satırları.

Mert içeceğinden bir yudum alıp bardağını yerine bırakırken "Bence bu hikayede nasıl bir yer edindiğini kendin bulmalısın" dedi. Bahar ona bakarak düşüncelere dalmıştı. Ne tuhaf... Hafızasını kaybeden biri için fazla rahat değil miydi Allah aşkına? Yani sürekli sorular sorup gerekli cevapları almak için çırpınması ya da en azından Mert'e kendisini oturduğu eve götürmesi için ısrarcı olması gerekmiyor muydu? Ama nedense içinde garip bir dinginlik vardı. Burada huzur bulmuştu sanki. Tam da olması gereken yerdeydi şu an.

•●●·٠•●●•٠·˙

Yemek sonrası Mert her ne kadar kendisini yormamasını söylese de Bahar onu dinlemeyip sofrayı kaldırmasına yardımcı olmuştu. Kendisini kötü hissetmiyordu. Aksine gayet iyiydi. Bulaşıkları hallettikten sonra Bahar içeriye dönüp kitabı tekrardan eline alırken Mert'te çayı koyup salona geri dönmüştü.

Tam önünde de rüya gibi bir görüntü vardı. Bahar salonundaki koltuğunda kıvrılıp oturmuş hoş bir gülüş eşliğinde de elinde sıkı sıkı tuttuğu kitabını okuyordu. Acaba kitaptaki kızın kendisi olduğunu ne zaman anlayacaktı? Aslında daha da önemlisi acaba o kızı yeniden hatırlayabilecek miydi?

"Neden kitaptaki kıza hislerinden hiç bahsetmedin Mert?"

O an daldığı için Bahar'ın sorusunu tam olarak algılayamayan Mert bunu yüz ifadesiyle de belli edince Bahar gülümseyip "Kıza diyorum... Yazdıklarından anladığım kadarıyla yıllar geçmesine rağmen ona hissettiklerini hâlâ söylememişsin" dedi. Ama Bahar hile yapıyordu. Belli ki meraktan sayfaları atlaya atlaya gidiyordu.

Mert ne desin ki şimdi? Tekli koltuğa geçip sırt tarafındaki yastığı kucağına aldıktan sonra Bahar'a mahzunca bakarak "Söyleyemedim çünkü hep geç kaldım" dedi. Bahar bu duyduğuna çok üzülmüştü. Halbuki Mert'in bu kıza olan sevgisini kıskanılacak ölçüde özel bulmuştu.

"Neden geç kaldığını düşündün ki? Bence ne olursa olsun kendisine karşı olan bu güzel duyguları bilmeye hakkı vardı"

"Üzgünüm ama ben öyle bir adam değilim"

"Nasıl bir adam?"

"Hayatında başka biri olduğunu bile bile sevdiğim kadına gidip ona olan duygularıma karşılık vermesini beklediğimi söyleyebilecek bir adam değilim. Gerekçesi ne olursa olsun var olan bir ilişkinin ortasına geçip taraflardan birine böyle itiraflarda bulunmak hoş olmaz diye düşünüyorum"

Bahar şimdi daha da çok üzülmüştü. Buruk bakışlarla birbirlerine bakarken içten içe hayır demesini isteyerek "Yoksa evlenmiş mi?" diye sordu. Mert başını olumsuzca iki yana sallayarak "Hayır bildiğim kadarıyla evlenmedi. Aslında şu an hâlâ birlikteler mi onu da bilmiyorum" dedi. Ee! İyi ya işte...

Bahar umut dolu bir ses tonuyla "Bence onu görmeye gitmelisin. Hatta gitmekle de kalmayıp eğer o bahsettiğin adam şu an hayatında değilse ona kesinlikle duygularını da söylemelisin" derken yok artık diye düşünen Mert "Olmaz bunu yapamam" dedi. Niye yapamıyor canım atla deve değil ya! Hem ne o öyle hayatında biri var yapamam hayatında biri yok öyle de yapamam. Ne bekliyordu acaba kızın kendiliğinden gelip sormasını mı? Kızın haberi bile yoktu ki!

 Tabii Bahar sessiz kalamamıştı ve biraz da üstüne gitmek amaçlı "Neden yoksa korkuyor musun?" diye sormuştu. O anlarda durgun bir halde önüne bakan Mert gülümseyerek karşısındaki meraklı ve de muzur bakışlı gözlere doğru dönmüştü. Bunları gerçekten Bahar ile konuşuyorlar mıydı yoksa bu bir rüya mıydı?

"Belki de gerçekten korkuyorumdur"

"Ama neden? Düşünüyorum da en kötü ne olabilir ki Mert?"

Ciddileşme anı gelmişti. Bahar'ın bu sorusuyla düşüncelere dalan Mert üzgün bir ifadeyle "Ne mi olabilir? Söyleyeceklerim onun için bir şey ifade etmezse bana olumsuz bir yanıt verip..." dedikten sonra sustu. Öyle bir durumda ne hissedebileceğini düşünürken devam etmek zor gelmiş gibiydi. Bahar dikkatli gözlerle onu dinlerken Mert aniden susunca meraklanıp "Olumsuz yanıt verirse ne olur?" diye sordu. Ne olurdu biliyor musun? Bu Mert için her şeyin anlamını yitirdiği bir an olurdu.

Bahar sessizliğini koruyan genç adama pürdikkat bakarken Mert yüz ifadesi çökmüş bir halde ona bakarak "Bir insana yapılabilecek en kötü şey nedir biliyor musun? Umudunu elinden almaktır. Çünkü umudunu kaybedersen bu hayatla olan tüm bağlantını da kaybedersin" dedi. Birbirlerine bakıp kalmışlardı. Mert belli ki bu kızı Bahar'ın anladığından çok daha fazla sevmişti. Daha doğrusu hâlâ daha sevmeye devam ediyordu.

Mert huzursuz bir halde bakışlarını kaçırıp "Ben gidip çayları doldurayım" dedikten sonra yerinden kalkarak mutfağa gitmiş duyduklarıyla üzülen Bahar ise ardından bakıp kalmıştı. Okumaya ara verdiği kitabın sayfasına saçından çıkardığı tel tokayı tutturup kenara bıraktıktan sonra da pencereye doğru yaklaşarak dışarıya bakmaya başladı. Resmen kendi derdini unutmuş Mert ve şu meçhul kızla ilgili düşüncelere dalmıştı.

Umudunu kaybetmekten korktuğu için ya birlikte yaşayabilecekleri çok güzel bir sevgiyi geciktiriyorsa ne olacaktı? Belki de düşündüğü gibi değil kalbinin istediği gibi olacaktı her şey ne biliyordu ki? Gerçekten de çok üzülmüştü. Özellikle de Mert'in cesaret edemeyişine ve alacağı olası bir kötü yanıttan korkmasına üzülmüştü.  

Bahar dalgın bir halde sessizce dışarıyı izlerken kısa bir süre sonra Mert elinde çay tepsisiyle içeriye girmişti. Ancak aksilik bu ya tam sehpaya yaklaşırken yerdeki gazeteliğe takılınca dengesini kaybedip tepsiyi ve çay bardaklarını büyük bir gümbürtü ile yere düşürüverdi. İşin garibi yerde un ufak olan bardakların çıkardığı sesin Bahar için hiç de hoş olmayacak şeyler çağrıştırmasıydı.

Çıkan sesle birlikte Bahar'ın gözünde bir sahne belirmişti. Bir kavga anı gibiydi. Elindeki şişeyi bağırarak birine fırlatıp ıskalaması sonucu duvara çarpmış aynı şu an çıkan ses gibi büyük bir gümbürtü kopmuştu. Asıl kötü olan şey adamı ikinci sefer de ıskalamıyor oluşuydu. Eline aldığı vazo yüzünü seçemediği adamın başına isabet etmiş ve onun yere yığılmasına neden olmuştu.

Hissettiği korkuyla arkasını dönen Bahar sanki hayalet görmüş gibi bakıyordu. Mert ise henüz ne halde olduğuna bakamasa da onu korkuttuğu için özür dileyip yerdeki tepsiyi ve kırıkları toparlamaya çalışıyordu. Keşke başını kaldırıp bir baksaydı. Gördüğü şeylerin ne manaya geldiğini anlayamayan Bahar kısık bir ses tonuyla "Mert!" diye seslenince nihayet Mert'in dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştı.

Mert kırık camları tepsiye koyarken Bahar'ı duyunca ona doğru dönmüş ve donuk bakışlarıyla karşı karşıya kalmıştı. Elindekileri hemen bırakıp ayağa kalkarak yanına giderken bir yandan da neyi olduğunu soruyordu. Bahar kilitlenmiş gibiydi. O sahnenin öncesini ve sonrasını hatırlamaya çalışıyordu. Kimdi ki o adam? Neden ona zarar vermeye çalışıyordu bir türlü anlayamıyordu. Ancak çok kızgın olduğu açıktı çünkü adama "Senden nefret ediyorum. Nefret!" diye bağırıyordu.

Bahar ses çıkarmayınca iyice paniğe kapılan Mert yüzünü ellerinin arasına alıp "Bahar neyin var? Bahar iyi misin konuş benimle!" demeye başladı. Konuşsun ama önce söyleyeceği şeyleri kafasında bir toparlaması gerekiyordu sanki. Bahar dolu dolu olan bakışlarını kaldırıp Mert ile göz göze gelerek "Bir şey hatırladım" dedikten sonra sesi titreyerek "Çok kötü bir şey..." dedi. Mert iyice meraklanmıştı. Onu bu denli etkileyecek ne hatırlamış olabilirdi ki?

Bahar'ı koltuğa oturtup "Ne gördüğünü benimle de paylaşmak ister misin?" diye sorunca Bahar tereddütlü bakışlarıyla ona doğru bakıp bir süre düşündükten sonra "Ben... Ben onu öldürdüm galiba" dedi ve zar zor nefes alıp hıçkırarak ağlamaya başladı. Ne demek onu öldürdüm galiba? Mert hıçkırıklara boğulan Bahar'a sarılıp sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da söylediği şeyin şaşkınlığıyla ne yapacağını bilemeden öylece bakıp kalmıştı. 

 3.Bölümün Sonu

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...