14 Mart 2025 Cuma

Adın Bahardı / 6.Bölüm (Yazan : NK)

 6.Bölüm : Onunla evlenecek misin?

Bahar kartın üzerindeki notu okuduktan sonra düşüncelere dalmış ve ister istemez suskunlaşmıştı. Mert de onu izlerken çok farklı bir tutum sergilemiyordu. Hatırlamasını her ne kadar istese de yine de o kartta yazılanların Bahar için bir şeyler ifade etmesinden o kadar çok korkuyordu ki başaramasa da içten içe bu duruma kendisini hazırlamaya çalışıyordu.

Endişeli bekleyişi sürerken Bahar'ın "Nişanlı olduğumuzu söylemiştin" dediğini işitip "Bana öyle söyledi" dedi. Sesindeki ve halindeki tedirginliği fark eden Bahar onu izlemeye devam ederek "Ayrı olmamızı istemiyor" dedikten sonra Mert ile göz göze gelip sözünü de "Sanırım onu terk etmişim. Parmağımda yüzüğümün olmaması da bunu destekliyor öyle değil mi?" diyerek tamamladı. Mert'in yüzü düştükçe düşüyordu.

"Bilmiyorum"

"Sence bu yazdıklarında samimi olabilir mi?"

"Bilmiyorum"

"Hiç yardımcı olmuyorsun Mert"

"Ne diyebilirim ki?"

"Sen ondan hoşlanmadın değil mi?"

"Böyle bir şey söylemedim"

"Evet ama başka bir şey de söylemedin. Söylememen de bana sebebinin bu olabileceğini düşündürdü"

Belli ki o anlarda Mert'in sözleri susmuş gözleri konuşuyordu. Bahar yine sesini çıkarmayan Mert'e gülümseyerek "Böylelikle bu düşüncemde de haklı olduğumu öğrenmiş oldum" dedikten sonra kartı sanki üzerinde yazılanları önemsemiyormuş gibi alelade bir şekilde masaya bıraktı. Mert'in gözü de karta takılı kalmıştı. O adamdan gerçekten hiç hoşlanmamıştı. Onda bir terslik olduğunu hissetmişti sanki.

Bahar bu kez zarfı eline alarak gönderenin kim olduğuna baktı. Soyadları aynıydı ama dürüst olmak gerekirse Çiğdem Kaya ismi ona pek de bir şey ifade etmemişti. Düşünceli bir ifadeyle bakarken aniden toparlanıp zarfın içinde ne olduğuna bakmaya başladı. Zarftan çok güzel üç boyutlu bir kartpostal çıkmıştı. Sanki el yapımı gibiydi. Belki de gönderenin elinden çıkmıştı kim bilir.

Gülümseyerek kabartmaları inceledikten sonra bunu gönderenin yakın bir akrabası olduğunu anlaması da pek uzun sürmemişti çünkü arkasındaki not "Merhabalar bir tanecik tatliş kuzenim" diye başlıyordu. Bu hitapla yüzü bir anda aydınlanmıştı. O gülümseyince bu Mert'e de yansımış o da yüzündeki hoş tebessümle Bahar'ı izlemeye başlamıştı.

Bahar ise kuzeninin karta yazdıklarına odaklanmıştı. İşte şu an burada yazılanlara bakarken Erkan'da hissedemediği heyecanı ve mutluluğu hissetmişti. Bu satırları yazan kişi hiç olmadığı kadar gerçek gelmişti Bahar'a...

"Beni seviyor"

"Kim?"

"Kuzenim Çiğdem"

"Kuzenin mi?"

"Evet burada öyle yazıyor. Ne tuhaf..."

"Tuhaf olan ne?"

"Onu hatırlayamıyorum ama bana olan sevgisini hissedebiliyorum"

Sonunda Bahar'ın yüzü gülünce Mert'in de içine serin sular serpilmişti. Onu böyle görmek daha güzeldi. Ancak bu hoş durum uzun sürmemişti çünkü kartın son kısmında yazan şeyleri okuyunca Bahar'ın yüzü aniden endişeli bir hâl almaya başlamıştı. İfadesinin bu kadar büyük bir hızla değişmesi şaşırtıcıydı.

Mert yüzündeki garip ifade nedeniyle meraklanıp ne olduğunu sorunca Bahar ona doğru tedirgin bir halde bakarak "Ayın yirmisinde evleniyormuşum! Kuzenim davetiyemin ellerine ulaştığını ve hazırlıklara yardım etmek için hafta sonuna kalmadan burada olacaklarını yazmış" dedi. Sevdiği kızın nişanlı olduğu gerçeğine bile henüz alışamamışken bir de Bahar’ın bu kadar kısa bir zaman içerisinde evlenme olasılığının olması Mert için çok sarsıcı olmuştu.

Duyduğu şeyi hazmetmeye çalışarak "İptal edilir! Bu durumdayken evlenemezsin" dedikten sonra Bahar'ın yüzündeki ikilemli bakışı yadırgayıp "Evlenemezsin öyle değil mi?" diye sordu. Ona uzun uzun bakan Bahar ne diyeceğini bilememişti. Davetiyeler aynı kuzeni gibi daha birçok kişiye de ulaşmış olmalıydı. Hafızasını kaybetmeden önce belli ki tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Ayın yirmisinde evleniyordu şaka gibi!

Ne yapacağını da ne düşüneceğini de bilemeyen Bahar dudakları titreye titreye "Evlenmek üzere olduğumuza göre onu çok seviyor olmalıyım" dediğinde Mert'in hayal kırıklığı yüzüne birebir yansımıştı. Ne demekti bu şimdi? Bahar'ın söylediği şeyin ne manaya geldiğini düşünürken bir yandan da netleşebilmek adına "Ne yani onunla evlenecek misin?" diye sordu. Bunu söylerken içinden de sürekli "Hayır de" diye geçiriyordu.

Bahar bir şeyler söylemek istercesine dudaklarını oynatırken Simay içeriye girerek "Hâlâ torba mı boşaltıyorsunuz? Bütün marketi mi aldın anlamadım ki" dedi ama ikisini o halde görünce aniden sustu. Kardeşi araya kaynayınca konunun kapandığını anlayan Mert mutfaktan çıkmak için adım atınca Bahar da aniden onun kolunu kavrayıp "Onunla konuşmam gerek. Beni yanına götürür müsün?" diye sordu.

Erkan'dan bahsediyor olmalıydı. Ayın yirmisine de şunun şurasında ne kalmıştı ki? Bahar'ın her şeyi yoluna koymak için iki haftadan az süresi vardı. Mert bir şey diyemeden buruk bir ifadeyle başını salladıktan sonra ikisini orada bırakıp mutfaktan çıktı.

•●●·٠•●●•٠·˙

Akşama doğru Mert çalışma masasına geçmiş ve bir süredir üzerinde çalıştığı yeni romanını yazmaya devam etmişti. Açıkçası bu şekilde dikkatini dağıtıp düşüncelerini başka konulara yönlendirmek ona çok iyi gelmişti. Sonuçta eli kolu bağlanmıştı ve konu üzerine hiçbir şey yapamadığı için de düşüne düşüne çıldıracak gibi oluyordu.

Bu sırada Bahar ile Simay beraber yemek hazırlıyordu. Neyse ki Mert hızlıca hazırlanabilecek bir şeyler almıştı da işleri epey kolaylaşmıştı. Simay ocağın başında kalırken Bahar da tabakları alıp salona doğru gitmiş ama gözü Mert'e takılınca neden orada olduğunu unutup kendisini onu izlerken bulmuştu.

Ne kadar konsantre olmuştu öyle. Ayrıca yazım anlamında da çok hızlıydı. Seri düşünüyor ve aynı hızla da yazıyor olmalıydı. Olduğu yerden Mert'e doğru bakıp dalıp giderken mutfaktan elinde bardaklarla çıkan Simay da onu görür görmez çarpmadan durmak istemiş ama maalesef bunu başaramayıp resmen Bahar'a toslamıştı. Yahu yolun ortasında evin kolonu gibi durulur mu öyle? Durursa Simay da gelir böyle küüt diye çarpar işte!

İkisi de ellerindekileri sıkı sıkı tutup birbirlerine affedersin diyerek gülerken onların aksine Mert bu sesler karşısında hiç istifini bozmadan işine devam etmişti. Pes yani! Demek ev yıkılsa dönüp bakmayacak bile. Bu kadar tepkisiz oluşu Bahar'ın dikkatini çektiği gibi kardeşi için de küçük çaplı bir dalga konusu olmuştu.

Simay bardakları masaya bırakıp Bahar'a da "Dalmış yine dur bak şimdi ne yapacağım" dedikten sonra yavaşça ağabeyine doğru yaklaştı. Yemek öncesinde aperatif olarak ağabey azarı yiyesi gelmişti herhalde. Bahar elindeki tabakları masaya koyup sandalyeye oturarak pürdikkat neler olacağını izliyordu.

Simay ağabeyinin sol omzundan yazdıklarına bakarak sırıtırken bir anda Yeşilçam ağzıyla bağırıp "Tüp patladı beyim yetiş! Senin mutfak salon ev cayır cayır yanıyor!" dediğinde Bahar gülmeye başlamış aynı şekilde Simay'da gülse de ona eliyle susmasını işaret ederek ağabeyine geri dönmüştü. Deliydi bu kız!

Mert artık nasıl daldıysa çıt çıkarmıyordu. Simay bu sefer de ses tonunu ayarlayıp babalarını taklit ederek "Mert! Kalk hadi balığa gidiyoruz" dediğinde yaptığı taklide çok şaşıran Bahar eliyle ağzını kapatırken kıkır kıkır gülen Simay'da Mert'in aniden arkasını dönüp "Simay!" diye bağırmasıyla yerinden sıçramıştı.

O nasıl bağırmak be! Kızın yüreği oynamış sek sek oynar gibi sekerek soluğu Bahar'ın yanında almıştı. Tabii gülmesi de durmuyordu. Korksa da gülerken katılmak üzereydi.

"Ne biçim bağırıyorsun ağabey ya aklım çıktı! Valla böbreğimde taş olsa kesin düşürmüştüm he!"

Mert çalışırken kendisini rahatsız ettiği için tam kardeşine fırça çekecekti ki Bahar'ın onların bu halini izlerken çok mutlu gözüktüğünü fark edince bir anda ifadesini değiştirip tebessüm etti. Bahar'ın bu gülüşü her şeye değer gibiydi.

Mert gözlerini ikisinin arasında gezdirirken Bahar'da sabit kalıp "Sen de mi bu çatlağa uydun?" diye sorunca Bahar şirin bir bakışla omuzlarını yukarıya kaldırıp "O kadar dalmıştın ki kendinden geçmiş gibi görünüyordun. Ayrıca kardeşinin yaptığı taklitler de çok komikti" diyerek gülümsedi.

Simay olduğu yerden Bahar'ı işaret ederek "En azından birimizin espri anlayışı gelişmiş" derken ağabeyinin sert bakışlarını görünce hemen toparlanıp "Eyvah! İşte yine o saniyeler içinde kocamanlaşan gözbebekleri! O görüş alanımdan hemen kaybol mesajı veren mavişten siyaha dönen korkutucu bakışlar! Gitmem gerek ağabeyimi kardeş katili yapmaya gönlüm el vermez. Onu bu azapla yaşatamam. Bana siper ol Bahar!" dedikten sonra mutfağa kaçtı. Yok yok! Deli değil zırdeliydi bu kız!

Mert ise gülmekle gülmemek arasında gidip gelirken bir yandan da kendisine tebessümle bakan Bahar'a "Aslında çok normal bir ailem var ama bu Simay kime çekti gerçekten hiçbir fikrim yok" dedikten sonra yazdıklarını kaydetmek için masasına geri döndü. O ne derse desin Bahar ikisini de izlemekten büyük keyif alıyordu.

•●●·٠•●●•٠·˙

Yemek sonrası Mert çalışmaya geri dönerken Bahar da merakla okuduğu kitabı yeniden eline almıştı. Simay ise televizyondaki bir bilgi yarışmasına takılıp kısa bir süre sonra da koltukta sızıp kalmıştı. Onun uyuduğunu da ne Mert ne de Bahar pek anlayamıyordu çünkü ara sıra gözlerini açıp cevabı yalapşap verdikten sonra tekrardan dalıp gidiyordu.

Mert boşalan fincanını eline alıp yenilemek için sandalyesinden kalkarken Simay'ın uyuduğunu sonunda fark etmişti. Fincanı sehpaya bıraktıktan sonra da yanına eğilerek kardeşinin omzuna küçük dokunuşlar yaparak "Simay... Simay hadi kalk yatağa yat" dedi. Ancak belli ki Simay'ın rahatını bozmaya pek niyeti yoktu.

Yattığı yere iyice yerleşip gözlerini açmadan "Ağabey bırak şurada kıvrılıp uyuyayım ilişme ne olur" dediğinde Mert hemen itiraz edip "Olmaz fıstık böyle uyursan boynun tutulur hadi kalk bakalım" dedikten sonra Simay'ın mızmızlanmaya devam etmesi üzerine kardeşini kucakladığı gibi kendi odasına götürdü.

Simay yatağa yattıktan sonra uykulu halde kollarını açıp "Öpeceğim ağabey gel barışalım. Valla bundan sonra uslu duracağım artık öyle onun bunun gazına gelmek yok. İsteyen inek desin isteyen manda söz veriyorum bir daha sizden habersiz iş yapmayacağım. Gerçi uykuluyken verilen söze de güven olur mu bilemedim ama şu an tutarım gibime geliyor artık sabaha duruma bakarız" derken ona ne diyeceğine karar veremeyen Mert gülerek "O halde bu konuyu sabah bir daha konuşalım. İyi geceler tatlı belam benim" deyip kardeşine sarıldı.

Mert kardeşinin üstünü örterek salona geri dönerken Bahar da kitabı okumasına rağmen bir gözüyle de onu takip ediyordu. Onun Simay'a karşı olan tavırları hoşuna gitmiş gibiydi. Sürekli kızdırılmasına rağmen yine de şefkatini eksik etmiyor kardeşini her yönden düşünmeye devam ediyordu. Önüne dönerek gülümserken Mert fincanını alıp "Kendime kahve alacağım sana da getirmemi ister misin?" diye sordu.

Bahar bakışlarını ona doğru çevirip bir süre düşündükten sonra hoş bir bakışla da "Kahve sever miyim?" diye sorunca Mert kısa bir an sessiz kalıp sonra da "Aslında sevmezsin. Çay da getirebilirim" dedi. Bahar haliyle şaşırmıştı. Sevmediğini nereden biliyordu acaba?

"Demek kahve sevmiyorum. Bir sebebi var mı?"

"Hatırladığım kadarıyla sınav zamanları ders çalışırken çok fazla kahve tüketiyordun ve bu yüzden de aranız epeyce bozulmuştu"

"Sen bunu nereden biliyorsun?"

"Apartmanın kapısından çıkar çıkmaz seni bekleyen arkadaşlarına doğru "Bütün gece su gibi kahve içtim midem altüst oldu. Bir daha asla ağzıma kahve koymayacağım!" diye bağırmıştın"

"Ooouv! Peki sevdiğim bir şey var mıydı?"

"Üzerine çikolata sürülmüş kağıt helva"

"Ne? Sakın bana küçükken yüz kiloydun deme"

Mert onun komik yüz ifadesi sebebiyle gülümserken bir an boş bulunup "Hayır aksine çok güzeldin. Yani zayıftın! İnce anlamında güzel" dedikten sonra Bahar'ın bakışları yüzünden çekinip gözlerini kaçırarak başını da önüne eğdi. Az önce pot kırmıştı değil mi? Kahretsin! Evet kırmıştı.

Mert'in iltifatının ardından sessizlik olmuştu. Bahar böyle anlarda Mert'in o utangaç hallerini izlemeyi sevmeye başlamıştı. Onun gerginliğini biraz olsun almak içinde yüzündeki tatlı gülüşle sorularına devam edip "Çocukken en sevdiğim oyun neydi?" diye sordu. Mert ona doğru dönüp hiç düşünmeden "Dokuz taş" dediğinde işin rengi değişmiş ve bu sohbet Simay'ın izlediği bilgi yarışmasının havasına bürünmüştü. Hmm... Her şeyi de biliyor ama bir yerde illaki fire vermeliydi.

"En sevmediğim oyun ne?"

"Körebe"

"Neden?"

"Sevmiyordun çünkü arkadaşların dokundukça gıdıklanıyordun. İnsanların sana karşı ani hareketler yapmasından hoşlanmıyorsun"

"Ne sorsam ne sorsam... Buldum! En sevdiğim ders?"

"İptal olan ders"

"Şaka yapıyorsun!"

"Yapmıyorum"

"Kötü bir öğrenci miydim?"

"Hayır kötü diyemeyiz. Sadece akıllı olmasının yanı sıra biraz da muzur ve yerinde duramayan bir öğrenciydin"

"Aynı sınıfta mıydık?"

"Hayır ben bir üst sınıftaydım"

"O halde muzur ve yerinde duramayan bir öğrenci olduğumu nereden biliyorsun?"

"Sınıfında tanıdığım birileri vardı"

"Sen nasıl bir öğrenciydin?"

"Fena değildim ama dikkatim biraz dağınıktı"

"Dikkatini ne dağıtıyordu ki kitaptaki kız mı?"

"Konu neden bir anda bana geldi?"

"Çünkü seni de en az kendim kadar tanımak istiyorum"

"Bence sana geri dönelim"

"Hmm... Kapalı bir kutu olarak gizemini sürdürmek istiyorsun demek. Pekala Mert bana geri dönelim. En sevdiğim arkadaşım?"

"Yeni dönem mi eski dönem mi? Şu sıralar en yakın arkadaşın kim bilmiyorum"

"Eski dönem diyelim o zaman"

"Bunu biraz düşünmeliyim"

"Peki bekliyorum"

"Hale... Aa! Affedersin Hande isimlerini hep karıştırırım da"

"İlk aşkım kim?"

Ah! Bunu niye sordu ki şimdi? Mert boşluğa bakarak "Dağhan" dediğinde bu soruya cevap verebilmesine çok şaşıran Bahar "Onu da mı biliyorsun?" diye sordu. Bahar bunu sorduktan sonra başka ne sorsam diye kara kara düşünürken Mert'in keyifsiz bir ses tonuyla "Sınıf arkadaşımdı" dediğini duyup ona doğru döndü. Sen de ne çekmişsin be Mert!

Mert bunu söylerken bir yandan da boş gözlerle televizyona doğru bakıyordu. O dönemki hayal kırıklıklarını düşünüyor olmalıydı. Bahar bir süre onu yan gözle izleyip sonra da sanki cevabını biliyormuş gibi bilgiç bir tavırla "En sevdiğim renk ne?" diye sorunca Mert onu da hiç düşünmeden yanıtlayıp "Mavi" diyerek bakışlarını Bahar'a doğru döndürdü.

Tabii bu duyduğu renk Mert'in kendisine döndürdüğü cam gibi parlayan mavi gözleriyle birleşince de enteresan bir etkileşim olmuştu. İtiraf edilmeliydi ki bir insan maviden nefret bile etse onun gözleriyle buluşunca bu renge aşık olabilirdi çünkü Mert rengiyle dikkatleri üzerine toplayan anlamlı bakışlarıyla da insanı içine çeken gözlere sahipti. Tabii kendisi bunun farkında mıydı orası biraz muammaydı.

Bahar gözlerini Mert'in gözlerinde gezdirirken bir yandan da hafifçe tebessüm ederek "Senin gözlerinin rengi yani..." deyiverdi. Ne dedi o? Ağzından mı kaçtı yoksa bilerek mi söyledi acaba? Bahar'ın yüzüne bakılacak olunursa ağzından kaçmışa daha çok benziyordu.

Birbirlerine bir şey diyemeden tuhaf bir ifadeyle bakıp bir süre de öyle kalınca Mert gözlerini kısıp dikkatini başka yöne vererek "Neyse ben çalışmaya devam edeyim" dedi. Bahar da söylediği şey yüzünden çok zor bir durumda kalmıştı. Denizin mavisi gibi deseydi ya da gökyüzü gibi deseydi ya! Yahu hiçbiri aklına gelmiyorsa şu örtünün rengi gibi diyeydi ne olurdu yani? İş miydi şimdi adamın yüzüne baka baka en sevdiğim renk senin gözlerinin rengi diye ima etmek!

Mert ayağa kalkıp çalışma masasına doğru giderken aniden durmuştu. Ah! Akıl mı kalmıştı sanki. Geri döndükten sonra elini kolunu nereye koyacağını şaşıran Bahar'a usulen gülümseyerek sehpadaki fincanını "Kahve almayı unuttum" diyerek eline aldı. Aslında ikisi de o anlarda aynı ölçüde telaşlanmış gibiydi. Yani birbirlerinin bu hallerini yadırgayacak ya da bir anlam yüklemeye çalışacak durumda değillerdi.

Ne yapacağını bilemeyen Bahar da su almak için kalkınca Mert bir anda burun buruna geldiği Bahar'ın heyecanıyla tam yanından geçecekken dizini sertçe sehpaya vurdu. Kahretsin! Tam da ucu gelmiş ayağı kasılır gibi olmuştu. Bu nasıl bir acıydı öyle? Çarpma sırasında çıkan sesle beraber ona doğru dönen Bahar kolunu tutup iyi olup olmadığını sorunca Mert yüzüne bakmamaya çalışarak başını sallayıp iyi olduğunu belli ettikten sonra hızla mutfağa doğru gitti.

Ne güzel tatlı tatlı konuşuyorlardı iş bu noktaya nasıl gelmişti anlayamamışlardı. Önce Mert çok güzeldin diye hoş bir pot kırmış sonra da Bahar altta kalmayarak onun potuna gözlerinin mavisine yaptığı göndermeyle karşılık vermişti. Belli ki birbirlerinin yanında kendilerini fazla rahat hissedince içeriden çıkacak sözlerin de neye sebep olacağını pek hesap edememişlerdi.

6.Bölümün Sonu 

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...