11.Bölüm Şibo'sal Kurallar
"Bu partinin Peri Kızı için olduğunu bana şimdi mi söylüyorsun sarışın?"
Fiko'nun yüzündeki öfke ifadesi Şebnem'in üzerine doğru yürürken daha da belirginleşmişti. Böyle bir tepki alınca ister istemez korkarak Kerem'in arkasına geçen Şebnem ise her şeye rağmen zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışarak "İyi de siz de bana sormadınız ki. İnsan kime doğum günü partisi hazırlayacağını merak etmez mi canım!" deyiverdi.
Fiko böyle bir cevap alınca çok kızmıştı ama tuhaf bir şekilde bunu karşı tarafa henüz yansıtmamıştı. Tabii bu da Şebnem'in iyice tırsmasına yol açmıştı çünkü Fiko'nun sesi çıkmasa da yüzü pancar gibi kızarmış ve kulaklarından da alevler çıkmaktaydı. Her an beklenmedik bir hamlede bulunabilirdi sanki.
Fiko ağır adımlarla yaklaşıp sakince Kerem'e bakarak "Birazdan yapacağım şeyin seninle hiçbir ilgisi yok Kerem sakın üstüne alınma" dedikten sonra ikisinin kendisine dönen şaşkın bakışlarına aldırmadan seri bir hareketle Şebnem'in saçını yakalayıp "Seni akşamdan marinasyona yatırıp sabah geldiğimde de 450 derecelik fırına sokar sonra da restoranın kapısına "Tadilat nedeniyle kapalıyız" yazarım çakma sarışın!" diyerek kızı çekiştirmeye başladı.
Can havliyle bağırmaya başlayan Şebnem "Bıraksana saçımı gözlüklü yer mantarı!" derken bir yandan da Fiko'nun kendisini bırakması için Kerem'in etrafında dönüp saçını kurtarmaya çalışıyordu. O kadar garip bir hâl almışlardı ki dışarıdan bir gören olsa ne düşünürdü belli değildi. Hani kediler ve köpekler kuyruklarını yakalamak için etraflarında hızla dönerler ya Şebnem ile Fiko'da aynı o şekilde Kerem'in etrafında dört dönüyorlardı.
"Bak hâlâ konuşuyor! Seni döner çubuğuna takar mahalle aralarında fakir fukaraya dağıtırım sarı çıyaaaan!"
"Ya bıraksanıza saçımı! Kerem sen de durmasana öyle yalı kazığı gibi bir şey yap bu yerli Hannibal Lecter kafa derimi söküp kırmızı şarap eşliğinde menünüze eklemeye kararlı resmen Kuzuların Sessizliği filmini bizi de kullanarak yeniden çekmeye çalışıyor bu kelaynak kuşu!"
Kerem tam "Yeter artık durun!" diye bağırmıştı ki üçü de nasıl olduğunu bile anlayamadan birbirlerine dolanıp kendilerini yerde buldu. Kerem en altta kalırken onun üstüne düşen Şebnem'de Fiko'nun ağırlığıyla resmen ona yapışmıştı. Ee! Olacağı da buydu.
Fiko toparlanarak kendisini yere yuvarlayıp nefesini düzenlemeye çalışırken Şebnem'de önüne düşerek görüş alanını kapatan saçlarını kenara çekip Kerem ile göz göze gelmişti. Birbirlerine bakıp kalırken ne Şebnem kalkmaya yelteniyor ne de Kerem onun üzerinden çekilmesine yönelik bir uyarı da bulunuyordu. İkisinin de gözlerinde aynı anlamı taşıyan bakışlar vardı.
Kerem aralarında oluşan çekimi hisseder hissetmez ellerini Şebnem'in belinden çekip "Üstümden ne zaman kalkmayı düşünüyorsun?" diye sordu. Şebnem öyle bir dalmıştı ki bu söylediğini duyunca afallamıştı. Ne oldu der gibi bakarken de Kerem'in bakışlarıyla bulundukları hali işaret etmesiyle bozulup "Ben kalkacağım da bu Papyonlu Penguen üstümden kalkmıyor ki!" dedi. Dedi demesine de elini uzatıp yine onun saçını yakalayan Fiko'da "Ben buradayım şapşal! Kerem'e yapışmak için beni kullanma!" diyerek onu sertçe yere çekti.
"Aaaahhhh!!!"
Şebnem çığlık atarak ikisinin ortasına düşerken birden bire gülmeye başlamıştı. Resmen krize girmiş gibiydi. Haksız da değildi. Üçünün yere yapışık halleri gerçekten çok komik bir görüntü veriyordu. Başını Şebnem'e doğru çeviren Kerem onun katılır gibi gülmesine dayanamayıp ister istemez eşlik etmeye başlamış Fiko'da kendi derdine yanarak "Harika! Sen de bu şımarığa uy Kerem! İkiniz de gülün eğlenin ama kimse demiyor bu Fiko'ya yapılır mı diye! Ben o güzelliğin tanımını açıklayan kıza senelerdir bir merhaba bile diyemedim çünkü hep doğru zamanın gelmesini bekledim. Ama ne oldu? Elin şımarık sarışını gelip yıllardır beklediğim o büyüleyici karşılaşma anını mahvetti. Ben şimdi o Peri Kızı'nın önüne nasıl çıkacağım? İlk defa karşılaşacağız ve o beni en hazırlıksız halimle görecek" diye mızıldanmaya başlamıştı.
Fiko tüm bunları üzülerek ve çok içten bir şekilde söyleyince Şebnem gülmeyi kesmişti. Onun bu hali içini acıtmıştı sanki. Yan gözle çaktırmadan Fiko'ya doğru bakarak çok nahif bir ses tonuyla "Şirin'i gerçekten de çok mu seviyorsunuz Fiko Bey?" diye sordu. Kısa bir sessizlik olmuş ve sonrasında Fiko bakışlarını ağır çekimde kendisine masum masum bakan Şebnem'e çevirmişti.
Şebnem dudağını bükerek cevap vermesini beklerken Fiko aniden kocaman açtığı gözleriyle onu korkutarak "Kıt akıllı! Senelerdir tek kelime bile etmeden sadece restoranın önünden geçip gitmesini seyrediyorum diyorum sence bunu yapmamın başka bir sebebi olabilir mi?" diye bağırdı. Ne oluyor be! Şebnem aldığı tepkiyle gözlerini belerterek bakıp kalırken "Aaa! İyilik de yaramıyor size! Ben de bu konuda size yardımcı olabileceğimi söyleyecektim ama hiç hak etmiyormuşsunuz Fiko Bey kusura bakmayın!" deyip önüne döndü. Yardım mı?
Aralarında derin bir sessizlik olmuştu. Üçünden de çıt çıkmıyordu. Kerem ikisine de tek tek baktıktan sonra bu işin uzayacağını düşünerek ağrıyan belini tutup ayaklanırken Şebnem'de kollarını göğsünde kavuşturmuş Fiko'ya karşı tavırlı duruşunu sürdürüyordu. Fiko ise yardımcı olabileceğini söylediği için Şebnem'e karşı olan az önceki sert tavrını yumuşatıp geri vites yapmaya karar vermiş gibiydi.
Yattığı yerden minik minik öksürerek "Şebnem..." dediğinde Şebnem gibi Kerem'de çok şaşırmıştı çünkü Fiko normalde Şebnem'e ismiyle hitap etmemeyi tercih ederdi. Şebnem onun için ya sarışın ya sarı çıyan ya da kıt akıllıydı. Ama şu an bir şeyler değişmişe benziyordu. Kerem merakla ikisini izlerken Şebnem naz yapmayı sürdürüp başını Fiko'nun aksi yönüne çevirerek sertçe "Ne var?" dedi. Fiko tedirgin bakışlarla Kerem'e bakıyor Kerem'de eliyle devam etmesi için işaretler yapıyordu.
"Bir süreliğine de olsa aramızda barış imzalayamaz mıyız diye soracaktım"
"Hmm... Bakalım doğru mu anlamışım. İşimi görene kadar aptal sarışına Şebnem Hanım diyeceğim diyorsunuz yani!"
"Şebnem Hanım diyeceğim demedim. Dedim mi Kerem? Demedim. O kadar da şuursuzluk yapmam ben"
Kerem ne saçmalıyorsun der gibi gözlerini açınca Fiko da kafasını toparlayıp kendisine gözlerini kısarak düşmanca bakan Şebnem'e doğru şirin şirin bakmaya başlamıştı. Açıkçası Fiko içindeki meraktan dolayı ne yapacağını da nasıl davranacağını da şaşırmıştı. Şebnem kendisine elma yanaklı kiraz dudaklı kızla ilgili nasıl yardımcı olabilirdi ki?
Tekrardan minik minik öksürüp Şebnem'in dikkatini üzerine çektikten sonra "Diyelim ki kabul ettim..." dediğinde Şebnem anlamamış gibi başını ona doğru uzatarak "Neyi kabul ettiniz?" diye sordu. Fiko'nun tik gelmiş gibi gözü seğirmeye başlamıştı ve ne yazık ki o an çenesine hakim olamayıp "Sana hanım demeyi şapşal!" deyiverdi. Ooops!
Şebnem sinirlenerek "Neeee! Şapşal mı?" dedikten sonra yattığı yerden elini Kerem'e doğru uzatarak "Kerem beni kaldırır mısın lütfen? Bu rafadan yumurta kafalı adamla bir saniye bile yan yana kalmak istemiyorum" dedi. Haaah! Sanırsın Fiko'da onun yanında kalmak için kombine bilet satın almıştı!
Kerem kızı kaldırırken kendisini de kaldırması için elini ona doğru uzatan Fiko aniden önüne geçen Şebnem'in ellerini beline koymasıyla irkilmişti. Bir şey olacak belliydi bu. Şebnem onu korkutacak şekilde bakarak yaklaşırken kalkamasın diye ayaklarıyla onun ayaklarını sıkıştırıp kıskaca almıştı. Fiko da tepesinden bakan Şebnem'e karşı mecburen tavrını yumuşatmak zorunda kalmıştı. Kerem ise aralarındaki didişmenin sonucu nereye varacak diye merakla izliyordu.
"Size bir şartla yardım ederim Fiko Bey"
"Neymiş o şart?"
"Neymiş o şart değil! Şartınızın ne olduğunu öğrenebilir miyim Şebnem Hanım diyeceksiniz!"
"Yok devenin nalı!"
"Aaa! Daha ilk andan edebinizin ayarı kaçtı bile!"
"Beni benim laflarımla vurma sarışın!"
"Yardımı mı istiyor musunuz yoksa istemiyor musunuz?"
Fiko çaresizce Şebnem'i baştan aşağı süzerken bir yandan da eline düşmenin keyifsizliğiyle mecburen "İstiyorum" dedi. Peri Kızı için atlayacağı denizde karşısına çıkan bu sarı çıyana sarılmak zorundaydı çünkü başka çaresi yok gibi görünüyordu.
Şebnem tek kaşını kaldırarak zafer kazanmış bir edayla sırıtırken elini Fiko'ya doğru uzatıp "Tamam o halde dediklerimi harfiyen yapacaksınız ve ben de sizi Peri Kızı'nın gözünde bir ilaha çevireceğim" dedikten sonra kalkmasına yardım etmeye çalıştı. Öhh! Bu Fiko ne ağırmış öyle! Şebnem ona Papyonlu Penguen diyordu ama adam bildiğiniz yağlı ballı fok balığı gibiydi maşallah.
"Gerçekten bunu yapabilir misin Şebnemciğim?"
"Şebnemciğim değil! Bana Şebnem Hanım diyeceksiniz. Ben sizin kreş arkadaşınız değilim Fiko Bey!"
"Tamam tamam kızma! Bu dediğini yapabilir misin peki?"
"Yaparım tabii ne sandınız? Kerem gibi bir oduna bile kaş göz arasında halkayı takmış kızım ben"
"Şebneeeem!"
"Hııhhh! Affedersin Kerem öyle demek istemedim"
Bu sefer de Kerem kızmıştı iyi mi? Halkayı taktım da ne demek yahu? Ayı mı ulen bu adam! Tövbe estağfurullah! Kerem aralarındaki mevzuya kendisini katmamaları konusunda sertçe bir uyarı yaptıktan sonra süsleme işine geri dönmüştü. Şebnem ile baş başa kalan Fiko'da sanırsınız bunca zamandır ortalarda terör estiren o despot asabi adam değildi. Şebnem'in karşısında aşkı için adeta tabakta tir tir oynayan pelte kıvamına gelmişti. Ee! Sonunda Peri Kızı'na kavuşmak vardı değil mi? Bu yüzden dereye bile düşse Şebnem'e kayıtsız şartsız sarılmak zorundaydı.
"Eee! Bana nasıl yardım edeceksin peki?"
"Önce şartımı kabul edip etmeyeceğinizi öğrenmem gerek"
"Tamam söyle"
"Benim jokerim olacaksınız"
"Batman filmindeki Joker gibiyse kabul edilmiştir"
"Saçmalamayın Fiko Bey öyle değil! Ne zaman zor bir durumda kalsam bana yardım edeceksiniz hem de hiç sızlanmadan"
"Ne kadar süre?"
"Bir ay boyunca"
"Bir hafta olsun"
"Her itiraz edişinizde süre arttırımına gideceğim. Yani az önce iki ay oldu"
Fiko şartını beğenmediğini belli edercesine yüzünü buruştururken Şebnem'de kısık bir ses tonuyla "Fiko onu prenses peri sanıyoooo! Ne hata yapsa geri sarıyooo! Mitolojiden biri sanıyoooo! Şirin'deki de saç o taç görüyoooo!" diye şarkı söyleyerek aklını karıştırmaya çalışıyordu. Gıcık sarışın ne olacak!
Uzun uzun düşünen Fiko yapacak bir şey olmadığından bir anda yükselerek "Tamam kabul!" deyiverdi. Şebnem sevinçle ellerini çırparken "O halde dış görünüşünüzdeki değişime başlamadan önce Ş5 maddelerimizi bir hatırlayalım. Ş5 ne derseniz kiiiii diyecek gibi görünüyorsunuz çünkü şu an bana dönen o şaşkın şebelek bakışlarınız bunu merak ettiğinizi çok açık bir şekilde belli ediyor. Neyse siz sormadan ben size şöyle açıklayayım. Bahsi geçen bu beş tane Ş maddesi "Şibo'sal Kurallar" başlığı altında toplanan bir dizi yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesinden oluşuyor" deyiverdi. Ee! Haliyle hem Kerem hem de Fiko gözlerini açarak ona bakmaya başlamıştı. Kız resmen Fiko'sal Kurallar'ı utanmadan araklamış iyi mi? Korsan kuralcı!
"Şibo'sal mı? Copy-pasteci!"
"Ağzınızdan bir şey mi kaçtı yoksa ben mi öyle anladım Fiko Bey?"
Sinirden kıpkırmızı olan Fiko yakasını açtırıp nefes almaya çalışırken Kerem'de merak ettiği için bu tuhaf kuralların açılımının ne olduğunu sordu. Oldu canım! Şebnem daha ilk andan kendi topuğuna sıkarak Şibo'sal Kuralların açılımının "Şebeği İnsana Benzetme Operasyonu" olduğunu söyler miydi hiç?
Şebnem sırıtarak açılımı gizli tutmak istediğini söyleyince Fiko da daha fazla dayanamayıp "Hadi canlanın! Zaman önümden bir film şeridi gibi geçip gidiyor ve henüz benim üzerimde hiçbir değişiklik olmadı. Acele edin çünkü benim yarın adeta bir Zümrüd-ü Anka kuşu gibi küllerimden yeniden doğmam lazım!" diye bağırdı. Zümrüd-ü Anka derken... O biraz zor olmaz mıydı?
Şebnem ona şöyle bir bakıp sonra da memnuniyetsiz bir tavırla "Tamam panik yok ama hedefimizi çok yüksek tutmayalım çünkü elimizdeki imkanlar beni bir kelaynak kuşunu ancak bir tavus kuşuna çevirmeme yetecek kadar olanak tanıyor" demeden edememişti. Bu cevapla tam gerginlik yaşanacakken araya giren Kerem "Hadi artık Şebnem uzatma da kurallarını söyle işimize geri dönelim. Yarına kadar daha yapacak çok iş var" deyince Şebnem'de minik bir öksürükle boğazını temizleyip etraflarında dolana dolana kurallarını anlatmaya başladı.
........::::::::__Şibo'sal Kurallar__::::::::........
Ş1 Kuralı : Kişinin şirinlik yaparak sana köprüyü geçene kadar iyiymişsin gibi davranmasına güvenmeden önce bu zamana kadar ki hâl ve hareketlerini gözden geçir. Eğer içinde ufacık bir şüphe dahi oluşursa hemen beş numaralı kuralı uygula!
Ş2 Kuralı : Kişinin kendi çapında uygulamaya çalıştığı tarzını tanımla. Baktın ki ne yaparsan yap durum paçalı horozdan öteye gidecek gibi görünmüyor hemen vakit kaybetmeden beş numaralı kuralı uygula!
Ş3 Kuralı : Kişiyi gözlemle. Sen varken de yokken de yaptığın şeye saygısı olup olmadığına dikkat et. Ayrıca bir görev verildiğinde o çokbilmiş burnunu gerekli gereksiz her yere sokup sokmadığından da emin ol. Baktın yine olmuyor hemen beş numaralı kuralı uygula!
Ş4 Kuralı : Görev sırasında uyarılarına ve önerilerine kulak asıp asmadığını kontrol et. Yine de o kel kafasının dikine gidiyorsa ne yapman gerektiğini biliyorsun!
Ş5 Kuralı : Son ihtarda bulunmak için bu kurala geçme gereği duyduysan ve o da sana cevap verirken edebinin ayarını kaçırma gafletinde bulunursa kaba etine tekmeyi basmaktan çekinme!
Şebnem kollarını kavuşturarak durup karşısında kaykılmış olan Fiko'ya bakarken o da düşünceli gözlerle "Kaba etimi tekmelemeye bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum sarışın!" dedi. Şebnem tek kaşı havada bir şekilde bakmaya devam ederken Fiko mecburen "Tamam hepsini kabul ediyorum. İlk olarak ne ile başlıyoruz?" diye sordu. Şebnem'in keyfi tavan yapmıştı. İlk iş restoranın düzenlemesini bitirip sonra da Fiko'nun tarzında birkaç değişiklik yapmak olacaktı.
........::::::::____::::::::........
Saatler gece yarısına yaklaşırken restoranın hazırlığı sona ermiş ve Kerem'in evine geçerek Fiko'nun değişimi için start verilmişti. Ancak bu pek de kolay olmayacak gibiydi. Kerem'in dolabının önüne gelen Şebnem oradaki gömleklerden ve tişörtlerden uygun olabilecekleri ayırırken bir yandan seçiyor bir yandan da beğendiklerini yatağın kenarında oturan Kerem'e doğru fırlatıyordu.
İyi de ciddi bir sorun vardı. Kerem maşallahı var deve gibiydi ama Fiko desen en iyi ihtimalle fındık faresi gibiydi. Nasıl olacaktı ki bu iş şimdi? Kıyafetlerin ne boyunun oluru vardı ne de kalıbının. Of! Fikocuk resmen bu kıyafetlerin için kaybolacak gibiydi. Şebnem oflaya puflaya Kerem'in yanına oturup kendisini geriye bırakarak yatağa uzanırken üzerinde bornoz kafasında da bone ile banyodan çıkıp "Hâlâ uygun bir şey bulamadınız mı Allah aşkına?" diye soran Fiko'yu görüp kahkahayı bastı. Ay hiç güleceği yoktu. O ne be!
Şebnem onu görür görmez doğrulup "Fiko Bey bu ne hâl?" diye sorunca Fiko da bozularak ayırdıkları giysilere bakıp "Asıl bu ne hâl! Bunların hiçbiri bana olmaz ki" diyerek yüzünü astı. Kerem arkadaşının dediğini onaylar gibi bakınca Şebnem'de düşünüp taşınıp bir anda aklına gelen düşünceyle "Hasan amca!" diye bağırdı. İkisi de tuhaf tuhaf ona bakmaya başlamıştı ama Şebnem haklıydı çünkü Hasan Bey ve Fiko'nun boyu posu birbirine neredeyse denkti. Ayrıca bu ikisi kusura bakmasın ama Hasan Bey onların aksine tam bir beyefendi gibi giyiniyordu.
Şebnem hemen döneceğini söyleyip Nurten Hanım'dan yardım istemek için ayaklanırken gözü de Fiko'nun başındaki boneye takılmıştı. Kaşlarını çatıp dudaklarını kemirdikten sonra "Of! Sadece kıyafetle olacak iş değil ki bu kafayı da değiştirmek lazım. Siz burada bekleyin ben hemen dönerim" diyerek evden ayrılıp alt kata indi. Kapının çarpmasından sonra Kerem ile göz göze gelen Fiko ise korku dolu gözlerle "Kafamı mı değiştirecekmiş? Bu manyak bunu nasıl yapmayı düşünüyor peki!" dedikten sonra bornozunun eteklerini toparlayıp banyoya kaçarak kapıyı kilitledi. Kaç Fiko kaç Şebnem Sultan kelleni istiyor kelleni!
Odada tek kalan Kerem çok yorulduğu için yatağına uzanırken Şebnem'de gerekli gördüğü şeyleri bir çantaya dolduruyordu. Sağ olsun Nurten Hanım da ona çok yardımcı olmuş işlerini hemen halletmişti. Şebnem çantayı kaptığı gibi tekrardan yukarıya çıkıp kapının ziline art arda basmaya başladı. Bir de heyecanlıydı ki sormayın gitsin!
"Açıyorum!"
Kerem ayaklanıp kapıyı açar açmaz elindeki çantayı onun eline tutuşturan Şebnem tam bir imaj maker edasıyla içeriye girip "Eee! Nerede benim starım?" diye seslendi. Kerem çantayı yatağın önüne atarken Fiko'da banyodan seslenerek "Kafamı ne manada değiştirmeyi düşündüğünü açıklamadan dışarı çıkmayacağım!" diye bağırdı. Adam haklıydı. Şebnem aldığı yanıtla gülmeye başlamıştı. Hemen çantayı açıp içinden de iki üç tane peruk çıkardı. Bunları da yakalanma olasılığına karşı tanınmamak için almıştı ama kendisine niyet Fiko'ya kısmet olmuştu.
"Dışarı çıkın Fiko Bey bir şey yapmayacağım"
"Ben hâlâ cevabımı alamadım ama!"
"Korkmayın Fiko Bey size şipşirin renk renk peruklar getirdim. Birkaç saniye içinde ortaya çıkan görüntü ile kendinizi Hugh Grant gibi hissedeceksiniz"
"Hugh Grant mı? Jackman olsa..."
"Hedefi yüksek tutmuyorduk öyle değil mi? Hadi çıkın dışarıya!"
Fiko kapıyı yavaşça açıp başını uzatırken Şebnem de iki elinde tuttuğu perukları ona doğru sallamaya başladı. Fiko'nun gözleri ışıldamıştı. Ağır adımlarla yaklaşıp perukları okşarken "Hep Kerem'in ki gibi istenilen şekle girebilen saçlarım olsun isterdim" dedi. Şebnem yan gözle Kerem ile bakışıp Fiko'ya da "Olacak olacak merak etmeyin" dediğinde Fiko elindeki peruğa doğru gülümserken bir anda yüzünü The Lord of the Rings filmindeki Gollum gibi şekillendirip "Kıymetlimssss!" deyip Şebnem'in ödünü kopardı.
Şebnem elinde tuttuğu perukları fırlatıp çığlık atarak Kerem'in koluna yapışırken bir yandan da baş parmağıyla üst dişini yukarıya doğru ittirip "Deli mi ne ya aklımı çıkardı!" dedi. Fiko'nun o saçları için yapmayacağı şey yoktu herhalde. Şebnem ona çok da yanaşmadan yatağın üstündeki çantadan bir gömlek alıp Fiko'ya doğru atarak "Hadi giyinin de bütün halde bir bakalım" dedi. Fiko elindeki peruğu okşayarak gömlekle birlikte banyoya geri dönmüş ve bu sayede de defile başlamıştı.
"Çıkıyorum hazır mısınız?"
"Fiko seni ilk defa saçlı göreceğim için çok heyecanlıyım"
"Ben bile az önce kendimi ilk defa saçlı gördüm Kerem senin heyecanın benimkinin yanında ne ki?"
"Hadi Fiko Bey gelin artık!"
"Geliyorum"
Fiko'nun sarı perukla olan ilk çıkışı büyük şok etkisi yaratırken o bu halinden gayet memnun olacak ki "Nasıl görünüyorum? Aynı Bradley Cooper'a benzemişim öyle değil mi?" diye sordu. Kime benzemiş kime?
Şebnem aynı Kerem gibi onu hayretle incelerken bu sorusuna karşılık "Bradley Cooper'dan ziyade şu Kerem'in meraklı komşusu şen dul teyzeye daha çok benzemişsiniz Fiko Bey" deyip ardından da kahkahayı bastı. Kerem haklı dermiş gibi gülerken Fiko da bozularak yüzünü ekşitip "Bakış açısı tabii! Sonuçta bir şahesere yorum yaparken ona nerenizden baktığınız da çok önemli" dedikten sonra Kerem'in denemesi için attığı kahverengi peruğu eline alıp aynaya baka baka kafasına geçirdi.
"Bu nasıl oldu?"
"İşte bu! Kafanızdaki saçla aynı Kerem'in kamyon kazası geçirdikten sonraki haline benzemişsiniz"
Bu dediğini duyar duymaz Fiko gözlerini kocaman açıp saf saf "Kerem sen ne zaman kaza geçirdin?" diye soruverdi. Ee! Haliyle ikisi de gülmeye başlayınca Fiko o anda Şebnem'in yaptığı imayı anlamış ve çok kızmıştı. Tabii ona aklından geçtiği gibi "Aptal sarışın bu iş bitsin ben sana sorarım!" diyemeyeceği için gözlerini kısa kısa sadece baş harflerini kullanıp "A.S.B.İ.B.B.S.Sssss" dedikten sonra ayaklarını vurarak tekrardan banyoya girdi.
Şebnem kendisine ne dediğini anlayamamış o sinirle de Kerem'e dönüp "Ne dedi o? Kısaltma kullanarak bana küfür mü etti o yer cücesi!" diye bağırmaya başladı. Kerem ikisinin arasında kalmaktan dolayı fenalık geçirmişti ve hiçbir şey demeden kendisini yatağa bırakıp gözlerini kapattı. Şebnem ise bir yandan ona cevap vermesini söylüyor bir yandan da yatağa çıkıp kırıştırmasın diye yattığı yerden gömlekleri çekip kurtarmaya çalışıyordu.
Tabii gömlek çekiştirme sırasında Şebnem'in "Ya Kerem ne yapıyorsun? Fiko Bey bu yaptığını görecek olursa küçük dilini yutar kalk şu yataktan" demesi sebebiyle Fiko dışarı çıkıp çıkmama konusunda tereddütte kalmıştı. Ne yapıyordu bu ikisi içeride?
"Dışarı çıkıyorum toparlanmak için beş saniyeniz var"
Fiko yanlış anlayınca ikisi de çok tuhaf bir durumda kalmıştı. Kerem ona saçmalamamasını ve hemen içeriye gelmesini söylerken tam ayaklanıyordu ki hâlâ ısrarla altındaki gömleği çekeleyemeye devam eden Şebnem yüzünden dengesini kaybedip onunla birlikte kendisini yerde buldu. Onların düşmesiyle Fiko'nun banyodan çıkışı bir olmuş ve o da kocaman açtığı gözleriyle olduğu yerde kalmıştı. Ne oluyor yahu!
Şebnem yatağın kenarından başını çıkarıp "Düşündüğünüz gibi değil Fiko Bey Kerem yatıyordu ben de sadece gömleği almaya çalışıyordum" diyerek açıklama yapmaya başladı. Başladı da yine açıklayamamıştı ki. Gömleği alıyordum da ne demek yahu? Fiko geldiği yere geri dönerken söylenmeye de devam ederek "Bana böyle bir travma yaşatmaya hakkınız yok. Şimdi size ne zaman baksam gözümün önüne hep bu saçma sapan haliniz gelecek!" deyip son kez banyoya girdi. Yine rezil oldular iyi mi?
Şebnem dudağını ısırarak Fiko'nun gidişine bakıp kalırken bir yandan da niye sürekli birilerine rezil olup durduklarını düşünüyordu. Hayır sadece kendi rezil olsa iyi ama Kerem'i de peşinden sürüklüyordu. Şebnem haklı olarak yine Kerem'in kendisine kızacağını düşündüğü için tedirgin olmuştu ama artık bu durumlara düşmeye iyiden iyiye alışmış olan Kerem bu konuda hiçbir şey demeden sessizliğini korumuştu. Sadece ayaklanıp elini tuttuktan sonra "Gel buraya başımın belası gel!" diyerek Şebnem'i de yerden kaldırmıştı. Kızmadı mı yani? Kızmamış herhalde.
Derin bir nefes alan Şebnem bu sefer nedendir bilinmez kendisine karşı daha sakin duran Kerem'e doğru bakıp biraz da ağlak bir ses tonuyla "Gerçekten de ayaklı felaket gibiyim değil mi? Tam bir baş belasıyım ben! Hatta kendi başımın bile belasıyım. Kendi kendimi nasıl bir cendereye soktuğumu bilsen inan bana dudağın uçuklardı. Ama en çok canımı ne sıkıyor biliyor musun? Tüm bu aksilikler hep iyi bir şey yaptığımı zannederken başıma hatta benim vesilemle senin de başına geliyor. Neden Kerem? Neden günün sonunda hep kendimi kötü hissedecek şeyler yapıyorum? Ben buna bir türlü bir mana veremiyorum" dedi.
Şebnem dudağını bükerek hafifçe başını eğerken onu izlemeye devam eden Kerem ise o an ondan hiç beklenmeyecek bir şekilde yavaşça Şebnem'e yaklaşıp tebessüm ederek yanağına bir öpücük kondurdu. Şebnem bu beklenmedik hareketle şoka girip ne olduğunu anlayana kadar da Kerem geri çekilmişti.
Şebnem donup kalsa da yine de gözleri fıldır fıldır hareket halindeydi. Sağ sol yukarı aşağı her yöne bakıp duruyordu. Az önce ne olmuştu öyle? O yanağında hissettiği dudak gerçekten de Kerem'e mi aitti? Haah! Fiko'nun daha önceden kendisine söylediği sözü "Yok devenin dudağı!" diye buraya uyarlarsak hiç de yanlış olmazdı doğrusu. Yok yok böyle bir şey olmamıştı. Kerem onu öpmüş olamazdı. Hani rüyanda görsen hayra yorma denecek kadar olamayacak bir şeydi bu!
Şebnem dili tutulmuş gibi yanağını tutarak boş boş bakarken Kerem de bunu yapma sebebini açıklamak için "Yaptıkların için hem Fiko adına hem de arkadaşı olarak kendi adıma teşekkür ederim. Yıllardır o kıza karşı büyük bir ilgisi vardı. Öyle ki ona merhaba demek bile Fiko için erişilmesi zor bir hayaldi. Şimdi sen yardımlarınla onun bunca senelik hayalini gerçekleştirmesine destek oluyorsun. Hem de bunu onunla hiç anlaşamamanıza seni sürekli terslemesine rağmen yapıyorsun. Açıkçası ona bu iyiliği neden yaptığını bilmiyorum ama umurumda da değil çünkü tek ilgilendiğim şey arkadaşımın şu an çok mutlu olduğu. Şebnem... Bak bu konuda amacın ne olmuş olursa olsun bu yaptığın iyiliğin günün sonunda sana kendini çok iyi hissettirmesi gereken bir şey olduğunu bilmeni istiyorum" dedi.
Şebnem yapmayı planladığı ikinci çinkonun böyle iyi bir etkisinin olacağını düşünmemişti doğrusu. Kerem'in gözlerine baktığında ilk defa gerçekten iyi bir şey yaptığını hissetmiş ve bu da Kerem'in dediği gibi günün sonunda kendisini çok mutlu hissetmesine yol açmıştı.
11.Bölümün Sonu
Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder