22 Şubat 2025 Cumartesi

Güzel Kaçak / 5.Bölüm (Yazan : NK)

 5.Bölüm : Senin yatağımda ne işin var!

Birbirlerinden habersiz bütün geceyi aynı yatakta huzur içinde uyuyarak geçiren Şebnem ile Kerem sabahın ilk ışıklarıyla beraber çalan kapının sesine uyanmıştı. Kerem kardeşidir diye ilk anda zili umursamasa da Şebnem'in "Kahretsin uyuyakalmışım! Kesin Kerem odunu geldi çık evimden diyecek" deyip bir anda yanından kalkmasıyla şaşırarak gözlerini açtı. Bu kız burada ne arıyordu Allah aşkına!

Kerem onun sesini duyduğu gibi apar topar yerinden kalkmış Şebnem'de yatakta başka birinin daha olduğunu hissedip aynı hızla arkasını dönmüştü. Eyvah! Az önce kendisinden odun diye bahsettiği Kerem değil miydi o? İkisi de birbirlerini görür görmez büyük bir şok yaşamıştı. O şaşkınlıkla da Kerem'in "Senin yatağımda ne işin var?" çıkışı Şebnem'in "Senin evinde ne işin var?" çıkışıyla karışmış ve aynı anda birbirlerinden uzaklaşıp yatağın içinde ayrı köşelere kaymışlardı.

Şebnem uyanır uyanmaz onu görmeyi hiç beklemediği için böyle demişti ama Kerem'in korkutan bir bakışla "Evim olduğu için olabilir mi acaba?" demesiyle mecburen geri adım atıp "Makul bir cevap" demek zorunda kalmıştı. Bu ne saçma sapan bir sabahtı böyle! Bu hale nasıl geldiklerini bir türlü kafasında oturtamayan Kerem fırlayıp hızla yataktan çıkarken ona şok dolu gözlerle bakan Şebnem'de pikeyi alıp üstüne fırlatarak "Aa! Pijama diye bir şey duymadın mı sen? Çabuk ört üstünü!" diye bağırdı.

Kerem pikeyi beline sarıp şortunu ve açıkta olan bacaklarını gizlerken hâlâ kapı zili çalmaya devam ediyor annesi Nurten Hanım'ın da "Şebneem!" diye seslendikten sonra Aslı'ya dönerek "Ay o da açmıyor öleceğim meraktan! Bu çocuklardan akşamdan beri neden hâlâ ses seda çıkmadı Aslı?" demesi duyuluyordu. Kerem çok fena panik olmuştu. Ailesine asla bu şekilde yakalanmak istemiyordu.

Kerem seri bir şekilde ne yapacağını düşünürken Şebnem telaşla onun yanına gelip olduğu yerde tepinerek "Rezil olacağız Kerem kesin bizi yanlış anlayacaklar. Ay! Resmen basıldık zan altındayız ne olur bir şeyler yap!" demeye başlamıştı. Kerem onu iki kolundan tutup gayet ciddi ve kendinden emin bir ifadeyle "Sessiz ol tamam mı? Ben her şeyi halledeceğim. Sen sadece panik yapma yeter" diyerek sakinleşmesini sağlamaya çalışıyordu ama o an beline sardığı pike düşünce Şebnem çığlığı basmış Kerem'de bir yandan onun ağzını kapatmaya çalışıp bir yandan da düşen örtüyü yerden almaya çalışmıştı.

"Biri mi bağırdı?

"Galiba"

"Aslı hemen git bir çilingir çağır bir şey oldu adam boğazlıyorlar. Koooş!"

Annesinin çilingir getirteceğini duyan Kerem bu defa daha net ve mümkünse daha çabuk bir çözüm bulması gerektiğini iyice anlamıştı. Bu yüzden de hiç düşünmeden kolundan tuttuğu Şebnem ile camın önüne gelip perdeyi açtı. Bu da yetmezmiş gibi bir de sandalyeyi çekip kızdan üzerine çıkmasını isteyince Şebnem ödü patlamış bir halde "Ailene yakalanmayalım diye beni camdan aşağıya mı atacaksın baby face suratlı katil! Türüm gereği uçma bilmiyorum farkındasın değil mi?" deyiverdi.

"Çık şuraya!"

"Manyak mısın sen ya! Rezil olmaktansa katil olmak daha mı cazip geldi? Hem ben niye atlıyorum sen atla alnımda Kerem'in enayisi mi yazıyor benim!"

"Ne atlamasından bahsediyorsun sen? Bu pencere terasa çıkıyor terasa! Yanda da merdiven var gerekirse çatıya da çıkarsın"

Şebnem biraz olsun sakinleşmiş ve Kerem'i onaylar bir tavırla da başını sallamıştı ama sandalyeye çıkıp aşağıya doğru bakınca da aksilik bu ya Fiko'nun yukarıya bakarak yaklaştığını görmüştü. Of! Bu kerkenez nereden çıktı şimdi ya! Ağzı bir karış açık kalan Şebnem "Bir çok kişilikli delimiz eksikti o da geldi tam oldu!" derken apar topar geri çekilip perdeyi kapatınca o hızla da yanlışlıkla Kerem'e çarpmıştı.

Kerem'in sesi çıkmadığı için ona çarptığını o an algılayamayan Şebnem şimdi ne yapacaklarını sorarak arkasını döndüğünde ise Kerem'i yine eğilerek düşen örtüsünü yerden almaya çalışırken bulmuştu. O an tek dertleri oymuş gibi! Bu görüntüyle birlikte doğal olarak Şebnem'in de kafası iyice atmıştı. Kerem'in beline dolamaya çalıştığı pikeye bakarak elini saçlarına geçirip "Bırak şu lanet olası pikeyle uğraşmayı göreceğim kadar gördüm zaten! Ayrıca şu an senin çarpık bacaklarından daha öncelikli sorunlarımız var" deyiverdi.

Bu karmaşa fazla uzamış Kerem de epey darlanmıştı. Bunlar hiç ona göre işler değildi ki. Onun sakin bir hayatı vardı ve böyle şeyler başına binde bir olasılıkla bile olsa gelebilecek şeyler değildi. Hâl böyle olunca da sonunda dayanamamıştı tabii. Pikeyi tek hamlede üzerinden sıpıtıp atan Kerem kendisine "Hey! Çekiştirmesene be!" diye bağıran Şebnem'i kolundan tuttuğu gibi paldır küldür banyoya soktu. Ancak görünen o ki Şebnem'in buna bile itirazı vardı.

"Banyo mu? Çok dahiyane gerçekten!"

"Daha iyi bir fikrin var mı?"

"Şey... Of! Tamam sen kazandın. Kapat kapıyı!"

"Sakın sesini çıkarma"

"Offf!"

"Oflayıp durma bana dediğimi yap!"

Derin bir nefes alan Kerem çıkan sesleri açıklayabilmek için televizyonu açmış ve kapıya doğru gitmişti. Çilingirin gelişini bekleyen Nurten Hanım telaşla dua ederken kapıyı açan Kerem de hiçbir şey olmamış gibi "Günaydın anne! Hayırdır sabah sabah bir şey mi oldu?" dedi. Kadın içeride adam boğazlıyorlar zannederken oğlu geçmiş karşısına hayırdır sabah sabah diyordu iyi mi!

Nurten Hanım oğlunu görünce gözlerini kocaman açmış ve duasını hızlıca bitirip "Senin burada ne işin var oğlum?" diyerek meraklı gözlerle içeriye doğru bakıp kalmıştı. Kerem ani bir refleksle elini kapıya dayayıp annesinin içeriye girmesini engellerken bir yandan da gülümsemeye çalışıp "Burası benim evim anne. Sen neden gelmiştin?" diye sordu. Nurten Hanım oğlunun boşluğundan yararlanıp kolunun altından geçerek "Şebnem nerede? Merak ettim bize de gelmedi" diye sorunca Kerem önüne geçip aklına gelen anlık bir düşünceyle Şebnem'in restoranlarında kaldığını söyleyiverdi. Hay söylemez olaydı!

"Restoranda mı kaldı? Gencecik bir kızı orada tek başına mı bıraktın sen? Ay ben seni böyle mi yetiştirdim Kerem! Kız korkudan olmasa bile soğuktan ölmüştür"

"Kendisi istedi anne koskoca kızı kulağından tutup zorla getiremezdim ya"

Merakla onları dinleyen Şebnem bu duyduğuyla yüzünü buruşturup "İşine gelince o gencecik kızı kolundan tutup patates çuvalı gibi odadan odaya sokuyorsun ama! Organik hödük ne olacak!" derken Nurten Hanım da açık olan televizyonu kapatıp etrafı toparlamaya başlamıştı. Kerem'de yazık telaşla hem annesini göndermeye çalışıp hem de banyodan uzak tutarak hızla etrafı toplamasına yardım ediyordu. Ancak Nurten Hanım'ın gideceği yoktu. Evi dağınık görünce temizlik yapmaya karar vermiş Kerem'i de banyoda saklanan Şebnem'i de şoka sokmuştu.

"Anne sabah sabah temizlik mi olur? Hem ev temiz ben şimdi pikeyi yastığı falan kaldırırım anında toparlanır. Hadi sen de eve git babam merak etmiştir"

"Senin yapmanla benim yapmam bir mi oğlum? Çekil bakayım her yer her yerde zaten"

"Benim işe gitmem lazım ama"

"Git evladım daha iyi işte ayağımın altında dolaşmazsın"

Gerim gerim gerilen Kerem kısa bir an düşünüp "Benim işe gitmeden önce hazırlanmam lazım. Hem daha duşa gireceğim sonra giyineceğim. Hadi sen in aşağıya anne" derken Şebnem de kapıya iyice yaklaşmış ve bu dedikleriyle beraber de rahatlayıp "Oh be! Gönderiyor galiba" demişti. Ama o iş o kadar da kolay değil gibiydi. Şebnem tam rahatlamışken Nurten Hanım'ın "Ee! Sen soyun dökün gir duşuna oğlum benim işim zaten salonla mutfakla... Git bak bakayım temiz havlu kalmış mı?" demesiyle birlikte "Ohaa! Yok artık sakın gelmesin!" deyip geri geri gitmiş giderken de küvete çarpıp içine düşmüştü.

"O ses ne?"

"Hangi ses anne?"

"Sen ses duymadın mı?"

"Ses mi oldu?"

"Banyoda biri mi var yoksa?"

"Kim olacak anne?"

Sorulan sorular cevapsız kalırken Nurten Hanım banyoya doğru yürümeye başlamış ama tam o sırada Aslı'nın gelmesiyle yön değiştirmişti. Şebnem'de yazık yakalanacağız korkusundan iyice küvetin içine çökmüştü. Aynı anlarda Kerem soğuk terler dökerek kapıyı açan annesinin ardından gitmişti.

Aslı çilingirle gelip kapıdaki problemin çözüldüğünü görürken ona kaş göz yapan Kerem de annesini alıp götürmesini işaret ediyordu. Aslı neler olduğunu anlamamıştı ama yine de kardeşinin istediğini yapıp "Kokuyu fark etmediniz mi? Apartmanın içinde bir yanık kokusu var. Anne senin dolmalar yanmasın sakın" dedi. Nurten Hanım mevzu bahis olan şey dolmaları olunca yanlarından öyle bir fırlamıştı ki saniyeler içinde görüş alanlarından kaybolmuştu. Şükürler olsun!

Kerem kapının arkasında kalıp bezmiş bir halde "Sağ ol Aslı bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Sen annemi biraz oyala ben çıkıp gideyim eve de ne yapacaksa ondan sonra yapsın" dedi. Aslı kardeşinin saçını karıştırıp gülümseyerek halledeceğini söyledikten sonra aşağıya inerken Kerem de kapattığı kapıya sırtını dayayıp derin bir nefes almıştı.

Tabii Şebnem'in de ne halde olduğuna bir bakmak lazımdı değil mi? Kerem banyonun kapısını tıklattıktan sonra ses gelmemesi üzerine başını içeriye doğru uzattı ama Şebnem'in sesi gibi kendisi de içeride değildi. Nereye gitmişti bu kız canım buhar olup uçmadı ya!

Şebnem ise onun geldiğini fark edip duş perdesini çekerek "Lütfen annem gitti de Kerem korkudan ruhumu teslim ediyordum. Az kalsın güzeller güzeli Şebnem Çetiner demode bir banyoda ölü bulundu haberiyle gazetelere manşetten girecektim" dedikten sonra yattığı yerde bıkkın bir halde iç çekti. Harika! Bu kadar kötü bir haldeyken bile Kerem'i banyosunun demode oluşuyla vurdu ya bu kıza ne demeli gerçekten belli değildi.

Kerem annesinin gittiğini ve artık küvetten çıkabileceğini söyleyince yan gözle ona bakan Şebnem de ağlamaklı bir ifadeyle şortunu işaret edip "Patron yalvarırım git üstüne bir şey giy bu don paça orta halinle gözümde hiçbir saygınlığın kalmadı. Bütün gün zihnimde bu görüntünün canlanmasını istemiyorum" diyerek tekrardan kendisini küvete bıraktı. Kerem'in de siniri bozulmuştu. Bu yüzden de gülüşünü engelleyemeyerek "Sen biraz daha burada bekle de içeride giyineyim sonra annemlere gözükmeden seni bu evden çıkarmamız gerekecek" dedikten sonra banyodan çıkıp odasına doğru gitti.

●●·٠●●٠·˙

Kerem sonunda giyinmiş dişlerini fırçalamak için banyoya geri dönmüştü. Şebnem ise bir yandan bu evden nasıl çıkacaklarını bir yandan da Kerem'i soktuğu durumu düşünüp suratı beş karış bir halde hâlâ küvette oturuyordu. Çıkmaya da niyeti yoktu herhalde.

"Kerem yaşananlar için çok özür dilerim. Bir geldim bütün düzenin alt üst oldu"

"Özür dilemene gerek yok isteyerek yapmadın ya"

"Olsun sen bana iyilik yapmak için evini açtın ben ise teşekkür edeceğime seni diken üstünde oturtuyorum"

Kerem ağzını son kez çalkaladıktan sonra kurulanırken Şebnem'e bakıp kalmıştı. Kız gerçekten sebep olduğu şeyler için üzülüyordu yani öyle arsız bir şey değildi. Kerem küvete doğru gidip ucuna oturduktan sonra "Bu olaya bir de iyi yönünden bakalım. Sen ve senin sebep olduğun bu karmaşalar yaşanmasaydı belki de kendi derdimin içinde boğulup perişan bir halde şu yatakta kıvrılarak uyuyor olacaktım" dediğinde bunları duymayı hiç beklemeyen Şebnem de ona şöyle bir bakıp "Gerçekten mi? Seni bir nevi aşk acısı depresyonundan mı kurtardım yani?" diye sordu. Kerem'in hayatına devam ediş şekline bakacak olursak öyle olmuşa benziyordu.

Kerem evet dercesine gülümsemiş ve yine o tatlı gamzesi ortaya çıkmıştı. Belli ki cevabını bu şekilde vermeyi tercih etmişti. Şebnem sözlü bir cevap beklerken de ayağa kalkıp onu küvetten çıkarmak için elini uzatarak "Hadi ayağa kalk da yakalanmadan çıkalım artık şu evden" dedi. Ses tonundaki kadifemsi yumuşaklık aralarında olumsuz bir durum olmadığını belli eder nitelikteydi.

Şebnem elini Kerem'in avucuna bırakıp onun yardımıyla ayağa kalkarken ilk defa boy hizasına gelmişlerdi. İşin garibi Şebnem küvetten inmek için herhangi bir atılımda bulunmayınca da bu haldeyken birbirlerine bakıp kalmışlardı. Bu bakışma ve ellerindeki minik kıpırdanmalar beklenmedik bir şey olsa da ikisi de buna bir anlam yüklememiş sadece yaşanan ana takılı kalmışlardı.

Birkaç saniye içinde gözlerini çeken Kerem "Bakma öyle! Seni asla kucaklamayacağımı bileğini incittiğin gün de söylemiştim. Yani kendin inmen lazım. Hadi!" dediğinde gözlerini deviren Şebnem de ona dik dik bakarak "Erkekler kalem gibiymiş biliyor musun? İnce ve nazik gibi gözükseler de ne yazık ki ham maddelerinin odun olduğunu her zaman hatırlar ve karşılarındaki kişilere de hatırlatırlarmış" deyiverdi. Bu da nereden çıktı şimdi?

Kısa bir an sessizlik olmuştu. Kerem'in çatık kaşlarla ne demek istediğini sormasıyla da Şebnem söylediği şeyi anında kıvırıp "Bir dergide okumuştum o günün gereksiz bilgisiydi. Aklımda kalmış da yeri gelince paylaşayım dedim. Sonuçta bilgi bilgidir paylaştıkça çoğalır" dedikten sonra Kerem'i orada bırakarak içeriye gitmişti. Ne dedi bu şimdi? Kerem'e bir şey mi ima etti ne yaptı yani!

Şebnem'in arkasından dumur olmuş bir halde bakarak "Senin diline bir ayar çekmek lazım aslında ya... Neyse!" diyen Kerem onun "Hadi ama patron gelmiyor musun? Kendi işine geç kalmak istemezsin herhalde" demesiyle de tek kelime etmeden oflaya puflaya evden çıktı. Bu kızla gerçekten de işi vardı!

●●·٠●●٠·˙

Kimseye gözükmeden evden çıkmayı başarmışlardı ama bir kişiye fena halde yakalandıklarını henüz fark edememişlerdi. Kerem'in önden gitmesini kendisinin de bir yere uğrayıp hemen geleceğini söylemesi üzerine Şebnem dediğini kabul edip kendi başına yürümeye başlamış o sırada da aklına teyzesi gelmişti. Belki telefonunu açar ümidiyle aradığında ise karşısına bir genç kız çıkmıştı. Eda olmalıydı. Yani Şebnem'in kuzeni...

"Eda! Sen misin?"

"Evet benim ama siz kimsiniz?"

"Çok şükür! Ben Şebnem... Zuhal Çetiner'in yani teyzenin kızıyım"

"Şey... Ben annemi çağırayım. Bir saniye..."

"Eda dur! Kahretsin. Of! Ayık olsa bari"

Şebnem teyzesinin telefona gelmesini beklerken restorana yaklaşmış ama içeriye girmeden kapının önünde durmuştu. Kulağına da garip garip sesler geliyor ama bir türlü ne konuşulduğunu çözemiyordu. Eda kim olduğunu anlatmaya çalışıyor annesi de kafası kıyak olunca kızını anlamıyor olmalıydı. Fiko ise camekandan onu görünce saate bakıp hızlı adımlarla dışarıya çıktı. Çıkmasa daha iyiydi aslında.

"Sonunda damdaki kemancı da aramıza teşrif edebildi demek!"

Ooo! O yaşadıkları kaos sırasında Fiko'nun radarına yakalanmış gözüküyorlardı. Şebnem aniden yükselen bu sesi duyunca panikle dönmüş ve arkasında duran Fiko'ya çarparak elindeki telefonunu yere düşürmüştü. Ooops!

Telefonun bütün parçaları etrafa saçılmış Şebnem ise bunu görmeye dayanamayacağı için gözlerini sıkı sıkı kapatmıştı. Bu bir kabus olmalı! Fiko ilk defa korkak bir ifadeyle yutkunurken Şebnem yavaşça gözünü açıp yere eğilerek söylene söylene parçaları toparlamaya başlamıştı. Fiko bir gözü onda bir gözü yerde olarak yardım ederken ona sinirle yan yan bakan Şebnem de elindekileri kontrol edip sim kartının olmadığını görünce aniden kalkmış ve etrafa bakmaya başlamıştı. Ne yazık ki hiçbir yerde yoktu. 

Şebnem sim kartını bulamayınca ağladı ağlayacak hale gelmişti. Teyzesinin numarası bir tek orada kayıtlıydı ve artık ona ulaşmanın başka bir yolunu bulmak zorunda kalacaktı. Tam da Eda ile irtibat kurmuşken bu onu çok üzmüştü. Aradığını bulamayıp bir de üstüne Fiko'nun "Mazgala mı düştü acaba?" diye şirin şirin ona bakması kafasını iyice attırmıştı. Ters bir şey söylerse de kovulacağını düşünüyordu. Bu yüzden tüm söylemek istediklerini içinde tutup oradan hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı. Kalırsa Allah ne verdiyse sayar dökerdi çünkü.

Fiko arkasından "Hey sarışın bekle!" derken merakla ne olduğuna bakan Kerem de hızla yanına gelip "Ne oldu yine Fiko! Şebnem nereye gidiyor?" diye sordu. Fiko ne diyeceğini bilememiş kem küm ede ede bir şekilde durumu açıklamıştı. Kerem köşeden bir hışımla dönen Şebnem'i görünce Fiko'dan elindekileri odasına koymasını isteyerek yetişmek için ardından koşmaya başladı. Kızı böyle bir halde tek gönderemezdi.

"Şebnem!"

Seri şekilde yürüyen Şebnem onu duymuyor gibi hızla yürümeye devam ediyordu. O numaraya tekrar ulaşması için Melis'in bir şekilde annesinin çekmecesindeki rehbere ulaşması gerekecekti ki bu hiç iyi olmamıştı. Melis'in böyle bir şey yapmaya ikna olacağını düşünse bile onun bunu yaparken birine yakalanma riski çok yüksekti. Bu da ailesinin ona bir adım yaklaşması demek olacaktı. Kerem sonunda yetişmiş "Şebnem sorun ne?" diyerek onu durdurmuştu. Şebnem ise bir şey olmadığını söyleyip duruyordu.

"Nasıl yok? Eğer telefonun kırıldı diye üzülüyorsan hemen şimdi şu anda gidip yeni bir tane alabiliriz"

"Sadece telefonum olsa iyi. Sim kartı da kayboldu"

"Onu da alırız. Bunun için üzülmeye değer mi?"

"İçinde teyzemin numarası kayıtlıydı Kerem! O numara olmadan ona ulaşamam"

"Elbet sorabileceğin biri olmalı. Yok mu?"

"Var"

"Öyleyse?"

Art arda aksilik yaşamak Şebnem'i çok germişti. Halbuki evden ayrılırken böyle olacağını hiç düşünmemişti. O teyzesini bulacak ve sorunlarından da bir bir kurtulacaktı. Ama değil teyzesinin yanına gitmeyi ona telefonla dahi olsa ulaşamıyordu.

Şebnem son derece üzgün bir halde "Sorabileceğim birileri var ama ben onlara soramam. Bunu yaparsam..." deyip susunca Kerem de bir terslik olduğunu iyice anlamıştı ve "Yaparsan ne olur?" diye sormadan da edememişti. Neler olmazdı ki? Şebnem biraz suskun kalsa da sonunda dayanamayarak Kerem'in gözünün içine baka baka "Çünkü yaparsam beni bulurlar" dedi. O an ne yapacağını da ne söyleyeceğini de bilemeyen Kerem onun kimden ya da kimlerden kaçtığını merak etmiş ama bir şey diyemeden sessizce ağlamaya başlayan Şebnem'e bakıp kalmıştı.

Kızın derdi Kerem'in tahmininden de büyüktü ama neyse ki Şebnem bu zorlu kaçış sırasında tek başına değildi. Kerem ve ailesi ne olursa olsun onu yalnız bırakmaz derdine çare olmaya çalışırlardı. Onlar iyi insanlardı ve Şebnem de onların yanında artık güvendeydi. Tabii şimdilik...

5.Bölümün Sonu

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...