1 Haziran 2025 Pazar

Güzel Kaçak / 18.Bölüm (Yazan : NK)

 18.Bölüm : Şuayip Pervazıgüzel

Şebnem merdivenleri hızla inse de ortamda annesi olduğu için ne Kerem'e ne de diğerlerine hissettiği mutluluğu hak edilir ölçüde yansıtamamıştı. Sadece ışıl ışıl bakan gözlerini Kerem'in gözlerine dikmiş ona da adeta "Hadi al götür beni buradan" diyor gibiydi. Şu an için hepsinin temennisi buydu elbet. Kerem ile birbirlerine bakarken Zuhal Hanım da sert bir bakışla az önceki sorusunu yineleyerek "Evet bir açıklama bekliyorum. Neden Hümeyra ve ekibi yerine şu an sizinle karşı karşıyayım?" dedi. Açık konuşmak gerekirse bu otoriter ses herkesi tedirgin etmişti. Kızlar birbirleriyle bakışırken Kerem de artık hünerlerini göstermeye başlasın diye Fiko'yu dürtüklemeye başlamıştı.

Fiko arkadaşının bu dürtmesiyle sanki "Başlat" düğmesine basılmış gibi bir anda sahneyi ele geçirerek "İzin verin size kendimi takdim edeyim küçük hanım! Bendeniz terzilerin şahı olarak bilinen on parmak dikiş atma ustası Şuayip Pervazıgüzel!" deyiverdi gereksiz bir coşkuyla. Pervazı ne? Ooops! Şuayip Bey'in gazı fazla kaçtı herhalde. Fiko'nun uydurduğu bu yeni kimlik herkesi şaşırtırken Şebnem'de kahkaha atmamak için kendisini zor tutuyordu.


Ancak şöyle bir durum vardı ki öyle ya da böyle Fiko küçük hanım diye hitap ederek daha ilk andan Zuhal Hanım'ı avucunun içine almışa benziyordu çünkü tuhaf bir şekilde az önceki sert halinden eser kalmamıştı. Fiko'nun bilerek veya bilmeyerek kullandığı bu hitap şekli yüzünden Şebnem'in o despot annesi iyiden iyiye yumuşamış gibi görünüyordu.

Zuhal Hanım hoş bir ifadeyle ona doğru bakarken Fiko'da serçe parmağı havada bir halde nazikçe elini tutmuş ve zarif parmaklarının üzerine minik bir buse kondurup "Bu kadar güzel ve özel bir gelini Hümeyra beceriksizinin ellerine bırakamazdım. Laf aramızda Nerimancığım beni belli bir statüde gördüğü özel müşterileri için sır gibi saklar. Kimselere kaptırmasın diye de kadife kaplı odalarda pamuklara sarar beni. Kuş sütüne burun kıvıran kalitede insanım ben herkese teyel atmam. Ama bir Çetiner gelini hazırlandığını duyunca hemen olaya el koyup Hümeyra cadısını ekarte ettim. Neriman'ım minik kuşum da beni kırmayıp kabul etti" diyerek Şebnem'in annesini de tam 12'den vurmuştu.

Ay şaka gibi! Zuhal Hanım gelini kendisi sanan terzinin karşısında kırım kırım kırılırken bir yandan da egosu okşanmış bir tavırla "Çok teşekkür ederim Şuayip Beyciğim" deyince Şebnem annesinin hitabı sonrası şok olmuş bir halde Zuhal Hanım'a bakmıştı. Beyciğim mi dedi o? Şebnem şaşıradursun Zuhal Hanım sözlerine devam edip küçük bir açıklama yaparak "Yalnız ortada küçük bir yanlış anlaşılma var gibi görünüyor. Ben gelin değil bilakis gelinin annesiyim" dedi sanki söylemese anlaşılmayacakmış gibi. Dua etsin buraya görev icabı gelmişlerdi yoksa Fiko'dan böyle bir iltifatı zor duyardı. Adam zaten Şebnem'e takıktı kim bilir annesine neler ederdi? Artık ne ölü balık gibi baktığı kalırdı ne de estetiklerinin bir gram bile kendisine faydasının olmadığı kalırdı. Tabii bunları da her zamanki Fiko diliyle izah ederdi.

Fiko bunu duymaya bile tahammül edememiş gibi garip garip artistik triplere girerek "Aah! Mümkün değil cancağızım mümkün değiiil!" deyince bu tavırlarla Zuhal Hanım'ı da afallatmıştı. Ee! Bir yandan da hoşuna gitmiyor değildi tabii. Bu söz sonrası Zuhal Hanım bayağı bayağı mest olmuştu. Gülümseyerek "Ne mümkün değil?" diye sorunca Fiko'da hiç düşünmeden "Sizin evlenme yaşına gelmiş bir kızınızın olması mümkün değil! Hadi taş orta yerinden çatır çatır çatladı siz de yirmi beş yaşındasınız diyelim. Yine olmuyor!" deyiverdi.


Yirmi beş mi? Öh! Kerem aralarındaki konuşmayı dumur olmuş bir halde dinlerken Aslı'da gözlerini devirerek Zuhal Hanım'ı süzüp "Küçülsün de cebime girsin ne yirmi beşinden bahsediyor bu? Kadının estetikle bile yok edilememiş kaz ayakları var bir kere!" dedi. Onlar istediğini düşünsün Fiko öyle bir yerden girmişti ki neredeyse Zuhal Hanım'ın gözde terzisi olmaya adaylığını koymuş gibi olmuştu.

En nihayetinde Zuhal Hanım kimsiniz nesiniz siz neden geldinizi bir kenara bırakmış gelinliğin aldığı son durumla ilgili bilgi istemeye başlamıştı. Ancak Fiko kutunun içine bakmadığı için bu konuda bilgi kıtlığı yaşıyordu. Yan gözle Aslı'ya doğru "Gelinliğin durumu ne?" der gibi bakıp ne diyeceğini şaşırınca da Şirin ortaya atılıp yanlarına giderek "Gelinlik hazır efendim. Ancak Şebnem Hanım'ın üzerinde son provasını da yaparsak bir sorun olup olmadığını daha net anlar hemen düzeltiriz. Ayrıca Hümeyra Hanım gelinliğe adapte edilebilir birkaç aksesuar da gönderdi. Onları da görmenizi istiyor" dedi. Şirin rolüne uygun bir halde hiç teklemeden tatlı tatlı konuşunca Fiko'da ona bakarken dalıp gitmişti. Aaay! Ne de güzel anlatıyordu o öyle...

Zuhal Hanım onları salona yönlendirirken Şirin de "Şuayip Bey?" diye seslendi ve Fiko'nun boş bulunup "Ne oldu Peri Kızı?" demesiyle gülümserek gözlerini kaçırıp "Siz Zuhal Hanım'a aksesuarları gösterirken isterseniz biz de Şebnem Hanım'ı hazırlayalım" dedi. Hazırlamaktan kastı yavaş yavaş kızı da alıp terk-i diyar eylemekti tabii. Fiko ellerini kollarını artistik hareketlerle dolaştırırken bir yandan da "Bittabi! Hadi gidin ve beni gelinimizin güzeller güzeli annesiyle baş başa bırakın!" dedi. Şebnem Aslı ve Şirin ile birlikte yukarıya çıkarken Kerem'de elindeki gelinlikle beraber arkalarından gidiyordu. Aslında bu an kaçma anıydı. Giyinme süresi içinde ne yapıp edip Şebnem'in bu evden çıkması gerekiyordu.

Odaya geldiklerinde Kerem tam kutuyu yatağın üzerine bırakmıştı ki o ana kadar zaten zor durmuş olan Şebnem bir anda boynuna atılıp "Burada olduğunuza hâlâ inanamıyorum. Sizi bir daha göremeyeceğim diye çok korkmuştum. Tek tesellim Fiko Bey'i de göremeyecek olmam oldu ama bunu ona sakın söyleme yine üstüme sıçramasın tamam mı?" dedi. İçinde neler tutmuş öyle? Kerem onun söylediklerini duymuştu ama şu an tek odaklanabildiği şey Şebnem'e sarılıyor olmasıydı. O da bir daha Şebnem'i hiç göremeyebileceğini hissetmişti ve bu histen de nefret etmişti. Düşünmek dahi istememiş sadece onu geri getirmeye odaklanmaya çalışmıştı. Ama Şebnem şimdi kollarındaydı. Ona dokunabiliyordu. Birazdan da onu evlerine geri götürecekti.

Kerem gözlerini kapatıp Şebnem'in saçlarının kokusunu içine çekerken bir yandan da "İstemediğin bir yerde kalmana asla müsaade edemezdik. Etmeyeceğiz de hemen şimdi buradan gidiyoruz" dedi. Şebnem gülümsüyordu. Ancak acele etseler onlar açısından daha iyi olurdu tabii. Aslı zamanlarının çok kısıtlı olduğunu hatırlatırken Şebnem'de tam yatağın altına eğilip bağladığı çarşafları alıyordu ki içeriye giren bir çalışan "Zuhal Hanım yanınızda kalıp size yardımcı olmamı istedi Şebnem Hanım" dedi. Ahaa! İşte şimdi faka basmış gibi görünüyorlardı.

Dördü de şimdi ne olacak der gibi birbirlerine bakarken Kerem mecburen odadan çıkıp ne yapacaklarını düşünerek aşağıya inmek zorunda kalmıştı. Fiko'da onlar gider gitmez salonun hakimi olmuş ve anlattıklarıyla da Zuhal Hanım'ın kendisine kilitlenmesini sağlamıştı. Kadının dikkati sizlere ömürdü yani. Ee! Sonuçta bir kadına aslında kalın olan belinin inceliğini neye borçlu olduğu sorup çeşitli iltifatlarda bulunursanız bu bir hayli hoşuna gider ve bu da size bir çok tüyo vermesine yol açar öyle değil mi? Fiko'da bunu bildiği için Zuhal Hanım'a karşı sınırları epeyce zorlar vaziyetteydi. Belli ki ne yapmaya çalışıyorsa bunu başarıyordu da...

Fiko sohbet arasında ufak ufak övgüler yağdırdığı Zuhal Hanım'ın bakışlarını takip edip bir anda karşısında Kerem'i bulunca gözlerini pörtleterek "Senin ne işin var burada? Gidip yardım etsene!" deyiverdi. Haklıydı. Kerem'in şu an aşağıda değil yukarıda olup Şebnem'i pencereden aşağıya atıyor olması gerekiyordu. Yani bu Fiko'nun bakış açısıydı. Doğrusu şuydu ki Şebnem'i pencereden bahçeye indirip güvene almaları gerekiyordu.

Kerem durumu anlasın diye gözlerini üzerine dikerek "Ettim Şuayip Bey gelinliği odaya bıraktım. Şimdi Şirin ve Aslı'da Şebnem Hanım'ın yardımcısıyla beraber gelinliğini giydiriyorlar" dedi. Yardımcı mı? Eyvah! Bu kısım plan dışıydı. İş doğaçlama yapmaya kalmış gibiydi.

Birkaç dakika sonra Şebnem gelinliği giymiş şimdi de sırtındaki düğmeleri ilikleniyordu. Fiko'da artık ne diyeceğini şaşırmış hangi konudan hangi konuya atlasam diye düşünüp duruyordu. Sonunda Zuhal Hanım'ın yaptığı çağrışımla lafı evirip çevirip konuyu estetiğe getirmiş ve magazinlerde gördüğü sosyetik bir hanımla ilgili ortaya bomba niteliği taşıyan bir dedikodu atmıştı.

"Şekercilerin 55'lik Nihal'i nasıl da genç kız gibi oldu değil mi? Bir gecede kadının yüzüne gözüne nurlar indi"

"Evet geçenlerde bir davette karşılaştık. Avrupa tatili ona çok iyi gelmiş"

"Ay fokurdama var kaynıyorum! Dayanamayıp söyleyeceğim galiba"

"Ne söyleyeceksin Şuayip?"

"Şekerci o davet öncesi bizim modaevine geldi"

"Ee! Ne olmuş?"

"Gıybetin ağababası geliyor hayatım ama benden duymuş olma"

"Neyi?"

"Avrupa tatiline çıkıp güneşin altına yattım diyor ama o işin perde arkası öyle değil. Kadın güneşin değil bıçağın altına yatmış. Sağdan soldan kıtır kıtır doğratmış kendisini"

"Aaa! Nereden anladın?"

"Ayol kadına çeşit çeşit elbiseler diken benim! En ücra yerlerini santim santim bilirim. Ben anlamayacağım da kim anlayacak? Germişler bunu çarşaf gibi çekmişler. Baldır bacak yağları artık elmacık kemiklerini süslüyor. Selamlaşıp öpüşürken iki kere düşün"

"Sahi mi?"

"Sanat bu hayatım terziyim ben! Kime nereden teyel atılmış potu nereden alınıp sülfilesi yapılmış anlarım çok şükür"

"Ay şaka gibi! Bir de ikinci baharımı yaşıyorum mutluluktandır diyordu"

"Ne mutluluğu Zuloşum? Neydi bunun kocasının adı? Ay dilimin ucunda!"

"Mustafa"

"Heh! Musti Şekerci 20'lik çıtır bulmuş bu da gencecik kızla aşık atacağım diye bütün fazlalıklarında kurtulmaya çalışıyor. Bunun sonu yüz nakline kadar gider söylemedi deme"

"Şuayip sen de ne kara kutusun öyle daha neler neler saklıyorsun içinde?"

"Normalde bunları kessen anlatmam hayatım ama sen başkasın. Tüm bunları seni kendime yakın bulduğum için anlatıyorum. Diğer paçozlar arasında belki kıyafet anlamında küçük bedensin ama kalitesel fark göz önüne alınınca onlara birkaç beden büyük geliyorsun. Ben zirveye oynarım ve benim zirvem de sensin bebeğim"

"Bundan sonra seni bırakmam haberin olsun. Özel terzim olsana benim. Neriman'a söyle artık sadece seni istiyorum"

"Olur hayatım ben Neriman'a söyler Hümeyra kasıntısının ayağını bir gecede kaydırıveririm merak etme sen"

"Yapma öyle bir şey ben Hümeyra'yı severim"

"Şekerim arkandan atıp tutan çenesiyle beyni arasında kilometre farkı olan Hümoş'u savunma bana"

"Ne! Arkamdan ne atıp tutuyormuş o?"

"Ooo! Yüzüne dolgu yaptırmışsın da kaşların örümcek ağı yöntemiyle Peter Parker gibi tersten asılı kalmışmışta kırışıklıkların ütülenip rengin açılsın diye suya basılmışında ooooo daha neler neler! Cildin yeni doğmuş bebek cildi gibi maşallah ihtiyacın mı var allasen!"

"Böyle mi söylüyor gerçekten?"

"Bu ne ki? Her gelen sosyetik adı altındaki çarpık bacaklı hatuna Zuhal Çetiner yakında on bin bakıma girecekmiş rezervasyonunu da önceden ayırtmış bize çeşit çeşit ameliyat gömleği siparişi verdi diyor. Kıskanç cüce!"

Fiko verdiği özel bilgilerle Zuhal Hanım'ı tamamen iptal etmişti. Kerem'de Fiko'nun seriye bağlamış gibi hiç teklemeden anlattığı şeyleri hayret dolu bakışlarıyla dinliyordu. Yahu iki saniyede nokta atışı yapacak ölçüdeki bilgileri neresinden uydurmuştu bu adam Allah aşkına! Çaktırmadan magazinleri mi takip ediyor acaba? Onlar salonda bu haldeyken Şebnem'de gelinliğinin içinde prenses gibi olmuş kızların yardımıyla aşağıya iniyordu.

Tıkırtılar sebebiyle hole doğru bakan Kerem'in de salona giren Şebnem'i bu haliyle görünce adeta dili tutulmuş gibi olmuştu. Şebnem'in o gelinliğin içinde melek gibi göründüğü aşikardı. Kerem karşısındaki güzelliğe takılıp kalırken Şebnem'de salona girer girmez gülen bir yüzle Kerem'e doğru bakmaya başladı.


Aslında biraz daha birbirlerine bu şekilde bakacak olurlarsa Zuhal Hanım'ın kuşkulanması kaçınılmaz olacaktı. Bu zarif gelinliğin içindeki Şebnem resmen Kerem'in gözlerini kamaştırmıştı. Tamam Şebnem'in güzelliği zaten gözle görülür ölçüdeydi kimse de bunun aksini söyleyemezdi. Hatta Fiko bile... Ama şu an resmen ışıl ışıl ışıldıyordu. Şebnem Kerem'in hoş bakışları altında salonun ortasına geldiğinde Şirin'de elindeki malzemeleri göstererek Fiko'ya bir bakış attı. Eyvahlar olsun! Fiko bu sefer diliyle değil ciddi ciddi alet edevatıyla Şebnem'i iğnelemeye geliyordu.

Amaan! Toplu iğneler ortaya çıkınca Şebnem tırsıp geri geri gitmeye başlamıştı. Maşallah Fiko'nun da yüzünde sanki birazdan Şebnem'e testereyle dalacakmış gibi bir ifade vardı. Bu da haliyle Şebnem'i çok korkutuyordu. Şimdi bu Papyonlu Penguen fırsatını buldu ya iki dakika içinde Şebnem'i süzgece çevirirdi herhalde.

Kerem arkadaşına usul usul yanaşıp "Fiko nasıl yapacağını biliyor musun?" diye sorarken Fiko'dan da rahatlatıcı bir cevap gelmişti. Annesi Mukaddes Hanım bütün gece Fiko'ya terzilikle alakalı bilgi birikimlerini aktarmış ve neyi nasıl yapacağı konusunda da epeyce bilgilendirmişti. Tamam belki Fiko ne yapması gerektiğini biliyordu ama Şebnem onun ne yapacağını bilmiyordu ki. Resmen önünde kurbanlık koyun gibi bakıp kesilip biçilmeyi bekliyordu.

"Şişşt! Fiko Bey?"

"Şuayip diyeceksin şapşal!"

"Sakın iğneleri bir tarafıma batırmayın karışmam"

"Hiçbir şey yapamazsın. Güç bende şimdi sus ve kaderine razı gel"

"Fiko Bey!"

"Şuayiiiiip!"

Şebnem korkudan kıvrım kıvrım kıvrılırken Zuhal Hanım'da yanına gelip sert bir ifadeyle "Rahat dur adam işini yapamıyor!" deyiverdi. Tabii Şebnem annesinden fırça yerken Fiko da cins cins sırıtıyordu. Çare yoktu. O iğneleri patır patır yiyecek ve sesini bile çıkaramayacaktı. Ama elbet bunun intikamı bir gün alınırdı. O anı da intikam soğuk yenen bir yemektir diyerek büyük bir sabırla bekleyecekti.

Fiko'da fırsatını bulmuş kaçırır mı? Kaçırmaz. Bir yandan Şebnem'in fazla kilolarından dem vurup bir yandan da o laf ettikçe iğneleri çatır çatır batırıp kıza çığlığı bastırıyordu. İşin kötüsü Şebnem'in her çığlığı annesinin rahat durmasını ve terziyi şaşırtmamasını söylemesiyle son buluyordu. Yazık Kerem'de her seferinde Fiko'ya müdahale edip kızla uğraşmamasını söylüyordu ama dinleyen mi vardı? Yoktu tabii.

Gelinlikteki potluklar ne yazık ki Şebnem'i hunharca delik deşik ederek Fiko tarafından düzeltilirken saatte adım adım ilerliyordu. Aslında her şey yolunda görünüyordu ama Kerem'in isteği bir aksilik çıkmadan önce hemen buradan çekip gitmekti. Bu yüzden de yan gözle bakıp dirseğine dokunduğu Şirin'den acele etmelerini isteyip onu Fiko'ya yönlendirdi ve çalan telefonunu cevaplamak için kenara çekildi. Ümit arıyordu.

İşler de hafiften karışıyor gibiydi çünkü Ümit az önce Okan'ın arabasını Çetiner malikanesine doğru gelirken görmüştü. Kerem bunu duyar duymaz telefonunu kapatıp acil bir durum olduğunu belli etmek için de arkadaşlarına doğru "Ümit Bey aradı. Önemli bir müşterimiz gelmiş. İşimiz bittiyse artık modaevine dönmemizin iyi olacağını söylüyor" dedi. Bunu söylemesiyle birlikte salonda bir hareketlenme olmuştu. Ee! Okan restorana geldiği gün Kerem'i de Fiko'yu da Şirin'i de görmüş hatta Fiko ve Şirin ile bizzat konuşmuştu. Şimdi onları burada görürse her şey biterdi.

Bu yüzden Fiko apar topar işinin bittiğini söyleyip Şirin'i Şebnem ile yukarıya gönderirken kendisinin de panik atağının olduğunu ve biraz hava almak için balkona çıkması gerektiğini söyleyip ayaklandı. Kızlar yukarıya Kerem'de Fiko'ya yardım ederek balkona çıkınca ortada sadece Aslı kalmıştı. Okan onu tanımadığı için Aslı'yı görmesinde bir sakınca olmayacaktı.

Evin kapısı da an itibarıyla çalmaya başlamış Aslı hariç herkesi bir telaş almıştı. Fiko ile Kerem balkondan bahçeye doğru hasarsız bir iniş yapma peşindeyken Şirin ile Şebnem'de odada kendilerine seslenileceği anı bekliyordu. İçeriye davet edilen Okan ise hemen salona girmişti. Aslı'yı yan gözle şöyle bir süzüp Zuhal Hanım'a da "Her şey yolunda mı Zuhal Hanım? Şebnem nerede?" diye sordu.

Aslı'nın dudaklarını kemirişi eşliğinde Zuhal Hanım her şeyin yolunda olduğunu ve gelinliğini prova ettiklerini söyleyip Aslı'yı işaret ederek "Ama işleri bitti. Onlar da gidiyordu" dedi. Aslı zoraki bir tebessümle Okan'a bakarken Şebnem ile Şirin de aşağıdan gelen ses yüzünden pencereye koştu. Gözleri kocaman açılmıştı çünkü Kerem ile Fiko pencere altında bekleyen korumayı bayıltmış sürükleyerek arka tarafa doğru götürüyordu. Bu görüntü sonrası işler hızlanmıştı. Şirin hemen birbirine bağlanan çarşafları alıp pencereden sarkıtmış ucunu da sağlam bir şekilde kaloriferin demirine düğümlemeye başlamıştı.

Kerem ile Fiko adamı bırakıp pencerenin altına gelince de Şebnem önceden hazırladığı çantasını "Tut Kerem sakın yere düşürme!" diyerek aşağıya attı. Şirin çarşafın hazır olduğunu söylerken Şebnem'de heyecanla "Az daha unutacaktım" deyip bütün gece uyumadan ördüğü atkıyı yastığının altından alarak tatlı bir gülümsemeyle Kerem'e doğru sarkıttı. Kerem bir anda kafasına doğru inen atkıya bakıp kalmıştı. Neden kendisine bir atkı atıyordu ki?

"Bu ne Şebnem?" diye sorarak yukarıya bakınca Şebnem de utangaç bir tavırla "Bunu dün gece ördüm. Senin için..." dedi. Kerem kendisi için böyle bir şey yapmış olmasına çok şaşırmıştı. Sonuçta Şebnem ve örgü örmek bir araya gelebilecek şeyler değildi. Birbirlerine hoş duygularla bakıp kalırken Fiko Kerem'i Şirin'de Şebnem'i dürtüp acele etmezlerse buradan çıkamayacaklarını söyledi. Haklılardı. Bir an önce gitmeleri gerekiyordu. Ancak Şebnem'in bu gelinliğin içinde o pencereden aşağıya inmesi pek mümkün gözükmüyordu çünkü daha ilk denemede gelinlikten infilak etme emareleri gelmeye başlamıştı bile.

"Şirin üstümü değiştirmeliyim"

"Vakit yok Şebnem aşağıya bu şekilde inmen gerek"

"Bunun içinde kıpırdayamıyorum ki şimdiden eteğim yırtıldı görmüyor musun?"

"Dur sandalyeyi getireyim üzerine çıkarak inmeye çalış"

Şirin sandalyeyi getirirken katta da ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı. Şirin ile korku dolu bir ifadeyle bakışan Şebnem çarşafı hızla çözüp pencereden aşağıya bakarak "Kerem odaya biri geliyor ses çıkarmadan bekleyin" dedi. Kerem ile Fiko duvar dibine giderken Şirin'de işi şansa bırakmamak için odadaki banyoya girdi.

Şebnem ise çarşafı yatağın altına tıkmış odanın tam ortasında tek başına duruyordu. O kadar gerilmişti ki ayak sesleri yaklaştıkça içinden "Lütfen gelen Aslı olsun" diye geçirmeden edemiyordu. Birkaç saniye içinde de kapı tıklatılmış ve ne yazık ki Okan izin isteyerek içeriye girmişti. Tuhaf bir şekilde gözleri odanın içinde bir şey arıyormuş gibi dolanıp duruyor Şebnem'in tedirginliği de belli etmemeye çalışsa da yüzünden epeyce belli oluyordu.


Şebnem aralarında yaşanan tedirgin edici sessizliği bozup titrek bir ses tonuyla da "Ne işin var odamda? Az önce prova yapıldı gelinliği çıkaracağım görmüyor musun?" diye çıkışınca Okan'da önce onun eteğindeki derin yırtığa bakıp sonra da bakışlarını yatağın kenarından gözüken düğümlenmiş çarşafa doğru çevirerek "Nişanlımı küçük bir gezintiye çıkarmak istedim. Ne var bunda?" dedi. Ne gezintisi be! Şebnem bir hayli huzursuzlanarak nereye gideceklerini sorarken Okan'da gözlerini üzerinden ayırmadan ağır adımlarla yanına doğru yaklaşıyordu.

Yüzündeki ifadeye bakılacak olunursa yine bir şeylere kızmışa benziyordu. Nasıl kızmasın? Annesi Hümeyra Hanım'la konuşmuş ve bir aksilik yaşandığı için biraz gecikeceklerini öğrenmişti. Ee! Hümeyra Hanım'ın cephesinde hâl böyleyken bu aşağıdaki insanlarda kim oluyordu öyle değil mi? Ooops!

Okan yanına gittiği Şebnem'i sertçe bileğinden tutup sorusuna da "Sürpriz!" diyerek cevap verdi. Şebnem'in yüzü bembeyaz olmuştu. Korkudan kesik kesik nefes alıyor gibiydi. Yavaşça bileğini kurtarmaya çalışarak "Okan bırak kolumu canımı acıtıyorsun! Hem ne sürpriziymiş bu?" diye sorduğunda Okan da onu kendisine doğru çekip gözlerine dik dik bakarak "Gidince görürsün" dedi ve her zaman ki odunluğuyla Şebnem'i çekeleye çekeleye odadan çıkardı.

Şebnem'in "Bırak beni!" diyen korku dolu sesi evin içinde yankılanınca Aslı ters bir durum olduğunu anlayıp merdivenlerin başına gitmişti ama yapabileceği bir şey yok gibiydi. Önlerine geçip gitmelerini engellemeye çalışsa da Okan onu kenara itip Şebnem'i de bağırmasını engelleyerek evden çıkardıktan sonra arabaya doğru götürdü. Zuhal Hanım müdahale etmediğine göre Okan ona terzi ve ekibi hakkındaki gerçeği anlatmış olmalıydı.

O sırada Şirin de banyodan çıkmıştı. Koşarak gittiği pencereden aşağıya sarkıp Kerem ve Fiko'ya seslendikten sonra onlara acele etmelerini yoksa Okan'ın Şebnem ile beraber ortadan kaybolabileceğini söyledi. Ancak Fiko ile Kerem ön kapıya doğru koşarken Okan çoktan Şebnem'i aracına bindirmiş ve evin önünden ayrılmıştı bile.


•●●·٠•●●•٠·˙

18.Bölümün Sonu 

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...