6 Haziran 2025 Cuma

Güzel Kaçak / Final Sonrası Özel Bölümler - 1 (Yazan : NK)

 Özel Bölüm 1 : Günsür & Çetiner Konseyi

•●●·٠•●●•٠·˙

"Kocacığım ilk aile krizimizi yaratmaya hazır mısın?"

"Bana kocacığım deyip durma o çatallı dilini bir düğümlerim bir daha gıkını çıkaramazsın!"

"Tapunuzun bende olduğunu hatırlatmak isterim Fiko Bey!"

"Sen o tapuyu al..."

Kerem bu sözün ardından gelecek olanı tahmin etmiş olacak ki gözlerini kocaman açıp büyük bir hızla Fiko'nun ağzını kapatarak "Şebnem sus ve sadece zile bas!" dedi. Evet bir an önce zile bassın yoksa birazdan bütün apartman başlarına toplanacaktı. Şebnem Kerem'in sert tonlamasından korkup "Kızma Kerem sustum" diyerek zile bastıktan sonra elindeki pasta kutusuyla kapı deliğine karşı şirin şirin gülümseyip kapının açılmasını beklemeye başladı. İçeriden de Nurten Hanım'ın heyecanlı bir tavırla "Hasssan! Assslı! Ümiiiit! Toplaşın çocuklar geldi!" diyen sesi duyuluyordu. Ah ahh! Kadıncağız gözde gelin adayını Mukaddes Hanım'a kaptırdığını öğrenince kim bilir ne kadar bozulacaktı. Ne bozulması ayol yüreğine inecekti yüreğine!

Kapı açıldığında Nurten Hanım meraklı gözlerini üçünün arasında gezdirip "Ay geçin geçin! Bizimle ne konuşacaksınız öldüm meraktan" deyince Şebnem elindeki paketi uzatıp "Hayırlı bir iş Nurten teyzeciğim. Buyrun tatlı yiyelim tatlı konuşalım" deyiverdi. Tabii bunu duyunca Fiko hemen burun büküp "Ne hayırlısından bahsediyor Kerem ocağımı söndürmedi mi bu yelloz? Neresi hayırlı bunun!" diyerek bir çıkış yaptı ama neyse ki Kerem'in dirsek atmasıyla toparlanıp zoraki bir şekilde gülümseyerek maraz çıkarmadan içeriye girdi.

Sarılıp kucaklaşıldıktan sonra herkes salondaki koltuklarda yerlerini almıştı. Fiko'nun sürekli kaşınıyor olması da ayrı bir merak konusuydu. Tabii yanında oturan Şebnem'in onun koluna girip şapşal şapşal sırıttığı düşünülecek olunursa bu tepkisi çok da yadırganamazdı. Hasan Bey sessizlik sırasında içi geçmiş bir halde otururken Nurten Hanım'da Fiko ve Şebnem'in oturuş şekline bakıp meraklı gözlerle de "Eee! Ne oluyor hadi anlatın bakalım. Şebnem size bir sürprizimiz var demişti çok merak ettim gözüme uyku girmedi" deyince Fiko ile bakışan Kerem onun kaykılmış bir halde "Az önce hayırlı bir iş dedi önceden de sürpriz demiş... Bu sarı çıyanın hayalleri gerçekleşmiş galiba beni boşamayacak Kerem!" demesiyle aniden söze girip "Şebnem ve Fiko evlendi!" deyiverdi. Yaklaşık 10-15 saniyeyi bulan o ilk şoktan çıkıldıktan sonra salonda bir anda kaos olmuştu. Mukaddes Hanım heyecanla ve de mutlulukla ayağa kalkıp genç çifti alkışlarken yıllardır arkadaş olduğu Nurten Hanım'ın da ters bakışlarının hedefi olmuştu.

Nurten Hanım öyle ya da böyle bir gün Şebnem'in oğluyla evleneceğini umarken gelin adayının çoktan Fiko ile evlendiğini duyunca büyük bir şok yaşamıştı ve olduğu yere gömülüp "Neee!" diye feryat figan ettikten sonra hemen yanında uyuklayan eşini sarsarak "Hasssan! Duydun mu bak Fikret ile Şebnem evlenmiş!" dedi. Yazık adamcağız da ne yapsın. Karısının bu dediğini duyar duymaz gözlerini açıp "Oh oh ne güzel! Allah bir yastıkta kocatsın inşallah" deyiverdi tabii. Bu temenni Nurten Hanım'ı besbeter bir hale sokarken Fiko'nun da can havliyle "Tövbeee!" demesine sebep olmuştu. Şebnem ile kocamak mı? Allah bir yastıkta kocatsın değil yazdıysa bozsun denecek bir şeydi bu. Hasan Bey'in sözüne "Amin amin!" diyen Mukaddes Hanım'da daha Şebnem'i unlu ellerle mantı yaparken gördüğünden bu yana zaten çoktan bu izdivaca gönüllüydü. Ancak keşke bunu Nurten Hanım'ın gözü önünde bu kadar coşkuyla kutlamasaydı.

Mukaddes Hanım Şebnem'e elini öptürüp "Güzel gelinim benim tüh maşallah yavrularıma dağlara taşlara! Elemtere fiş kem gözlere şiş" diyerek sıkı sıkı sarılırken Fiko'nun bu görüntüye ve konuşmalara daha fazla dayanamayıp "Boşuna sarılmayın boşayacağım ben bu ömür törpüsünü! Sonra da benden uzak olsun da ne halt ederse etsin! Artık gidip Kerem ile mi evleniyor kendini dağlara taşlara mı atıyor o kem gözlerine şiş mi sokuyor zerre kadar karışırsam o kafamda çıkamayan saçlar en münasip..." demesi Kerem'in tekrardan onun ağzını sıkıca kapatmasına neden olmuştu. Belli ki bu evlilik olayı Fiko'nun tüm devrelerini yakmıştı. Neyse ki bu ani ve de beklenmedik evlilikle ilgili açıklamalar henüz bitmemişti. Kısa bir sessizliğin ardından Kerem ortam karıştıran bu sözleri açıklamak için durumu özetlemeye başladı.

"Biliyorum bu habere sevindiniz şaşırdınız bu da nasıl oldu diye düşündünüz ama işin aslı biraz karışık"

"Ay neresi karışık oğlum gözlerimin önünde gitti gül gibi kız! Aslı durma öyle süs bitkisi gibi kolonya tut anana!"

"Bu kaktüs tarlası mı gül gibi!"

"Fikoooo!"

"Bana kaktüs tarlası diyen kelaynak kuşunun kafasında bir dönüm arazi olsa içim yanmayacak!"

"Şebneeeem!"

"Ama Kerem..."

"Bakın sakin olmaya çalışıyorum ama siz ikiniz beni zıvanadan çıkarıyorsunuz sonra da Kerem neden bağırıyor oluyor!"

Şebnem korkup dudaklarını ısırarak "Affedersin Kerem" deyince bu tatlı yüz ifadesine ister istemez içi eriyen Kerem'de tebessüm eder gibi olmuştu. Bunu fark eden Şebnem mutlu bir halde onunla bakışıp gülümserken Fiko'da Şebnem'i taklit ederek mıy mıy "Affeeeedersin Kereeeem" deyip kalçasını devirdikten sonra onlara burun bükerek oturmaya devam etti. Tüm bunlar olurken Aslı kaş göz yaptığı kardeşine "Hadi anlat" diye fısıldayınca Kerem'de sükunetin sağlanıp sağlanmadığını kontrol ettikten sonra kaldığı yerden anlatmaya devam etti.

"Aslında bu evlilik tamamen Şebnem'i kurtarmak için yapılmış bir evlilik. Ailesi onu istemediği biriyle zorla evlendirmek istiyordu ve Şebnem'de buna razı gelmediği için evden kaçıp buraya sığınmıştı. Biz de o sırada tanışmıştık zaten. Ailesini ve nişanlısını gördüm. Adam razı gelinebilecek gibi değil çünkü hiç de tekin biri değil. Adamları Şebnem'i aramak için buraya geldiğinde annemler duruma az çok şahit oldu zaten. Sonrasında ne yaptı etti Şebnem'i zor kullanarak kaçırıp ailesinin evine götürdü ama biz bir şekilde onu geri getirmeyi başardık. Tabii bu onu durdurmadı. Şebnem'i geri dönmesi için benimle tehdit etmeye başladı. Söz konusu olan ben olursam Şebnem'in benim iyiliğim için ona karşı gelemeyeceğini biliyordu. Biz de... Daha doğrusu Fiko ve Şebnem'de bir plan yapıp ondan kurtulmanın tek yolunu hayata geçirmişler. Yani nikahlanmışlar. Böylelikle ne Okan ne de ailesi Şebnem'i istemediği bir evliliğe zorlayamayacaktı çünkü Şebnem zaten başkasıyla evli olacaktı"

"Ne demek oluyor bu Fikreeet?"

"Bu aptal bir sarışını kurtarmak için peri kızlarına layık olan oğluşunun başını cayır cayır yaktık demek oluyor anne!"

"Ne biçim konuşuyorsun karın hakkında etlerini bururum senin!"

"Mukaddes anneciğim Fiko Bey bana hep psikolojik şiddet uyguluyor korkuyorum valla"

"Bana bak kıt akıllı! Seni o getirdiğin pastada boğmamı istemiyorsan sakın bir daha anneme anneciğim falan deme! Hatta anne de deme!"

Ortalık Mukaddes Hanım'ın "Ben sana karınla düzgün konuş demedim mi!" deyip Fiko'nun ensesine şaplağı vurmasıyla iyice karışmıştı. Bu tantana içinde de Hasan Bey'in maşallah mışıl mışıl uyuması da görülmeye değerdi. Şebnem Fiko ve Mukaddes Hanım'ın arasında geçen konuşmadan sonra bunun devamlılığı olmasın diye kendisini ortaya atan Kerem bir çırpıda "Kimsenin bir tarafının yandığı falan yok! Bu geçici bir durum. Fiko ile gizlice boşanır boşanmaz aslında gerçekte olması gereken şey olacak ve Şebnem ile evleneceğiz. Bu da bir mecburiyetten dolayı olmayacak. Biz birbirimizi sevdiğimizi anladık ve tamamen aşık olduğumuz için evleneceğiz" deyiverdi. Amaan! Bu sefer de anneler arası bir kaos yaşanmıştı. Durumun iç yüzünü öğrenen Nurten Hanım heyecanla yerinden kalkıp oğluyla Şebnem'i öperken bu sefer de Mukaddes Hanım koltuğuna çöküp ona ters ters bakmaya başladı. Aaa! Şimdi de Mukaddes Hanım'ın en gözde gelin adayı hatta bugüne bugün resmen gelini olan kız gitti görüyor musun?

Ancak kriz henüz başlamamıştı bile. Okan'dan olanları öğrenen Fikret Bey ve Zuhal Hanım kızlarının tanımadıkları biriyle evlenmiş olmasını kabul edememiş hatta hiçbir şekilde inanamamış neler olduğunu anlamak içinde Günsür ailesinin evine doğru geliyorlardı. Anne ve babasının birazdan orada olacağından habersiz olan Şebnem'de o kargaşa içinde Kerem'in yanına geçmiş şirin şirin bakarak "Sen bana gerçekten de aşık mısın Kerem?" diye sorup adamı sıkıştırıyordu. Bunları konuşmak için tam da sırası çünkü!

"Söyledim ya"

"Bir kere daha söylesen ne olur Kerem incilerin mi dökülür?"

"Böyle şeyler zorlayarak söyletilmez. Zamanı geldiğinde çekinmeden dile getiriyorum işte"

"İyi tamam söyleme"

"Ama asma yüzünü"

"Nasıl asmayayım Kerem? Böyle güzel böyle hoş ve kadın ruhundan anlayan sözleri kırk yılda bir söylüyorsun onu da zaten öyle bir kriz anında söylüyorsun ki o an ki kargaşadan ne dediğini de ne yaptığını da tam olarak idrak edemiyorum. Sürekli çelişki halindeyim acaba doğru mu duydum yoksa laf arasında söyleyince duymak istediğim gibi mi duydum diye düşünüp..."

"Sana gerçekten aşığım Şebnem"

"Bak yine aynısını yaptın!"

"Ne yaptım?"

"Tam kendi konuşmama odaklanmışken lafa girip yine pat diye söyledin"

"Hayda!"

Kerem daralıp ayağa kalkınca Şebnem'de peşine takılarak onunla birlikte mutfağa girdi. Kerem su dolduruyor Şebnem'de peşinde kuyruk gibi dolanıp ona kendisine aşık olup olmadığını söyletmeye çalışıyordu. Kerem ise suyunu içip bardağı tezgaha bıraktıktan sonra tam mutfaktan çıkacakken Şebnem'in önüne geçip ters ters bakmasıyla durmak zorunda kaldı. Şebnem sorgu memureliğine geri dönmüş bir edayla etrafında ağır adımlarla yürürken Kerem'de "Tamam geç karşıma söyleyeceğim" dedi. Şebnem tam karşısına geçip gözlerini kapatarak öylece duruyordu. Birkaç saniye içinde yüzündeki sert ifadeyi düzeltip melekleştikten sonra da gözlerini açıp aşık aşık bakarak "Tamam söyle Kerem hazırım" deyince Kerem'de ona garip bir şekilde bakarak tam "Ben sana gerçekten aşık oldum Şebnem" diyordu ki daha lafı bile bitmeden kapı zır zır ötmeye başladı. Şebnem olduğu yerde sıçrayıp "O nasıl kapı çalmak Allah aşkına alacaklılar gibi!" derken Fiko kapıyı açmış Şebnem ve Kerem'de yan yana mutfaktan çıkmıştı. Ooo! Çetiner ahalisi de an itibariyle teşrif etmiş bulunmaktaydı.

Kapıda anne ve babasını gören Şebnem tedirgin bir şekilde Kerem'in kolunu tutup ona iyice sokulurken Zuhal Hanım'da oldukça sinirli bir ses tonuyla "Okan'ın söyledikleri doğru mu?" dedikten sonra gözleriyle Kerem'i işaret ederek "Bizi ezip geçerek evlendin mi bu adamla!" diye sordu. O kadar kızgınlardı ki Şebnem bile daha önce onları bu halde görmemişti. Hele babasının sessizliği onu daha çok tedirgin ediyordu. Şebnem neler olacağını bilmediği için korkuya kapılsa da bir yandan da dilini tutamayıp "Okan'da gıybetçi teyzeler gibi yememiş içmemiş hemen yetiştirmiş! O kazulet bıraksın benimle uğraşmayı da gitsin önce kendi paçasını kurtarsın" deyince Zuhal Hanım "Küstahlık edebilecek konumda değilsin! Evlendiniz mi bu adamla bana onu söyle!" dedi. Ancak Çetinerleri küçük bir sürpriz bekliyordu ki bu sürprizde pek hoş bir sürpriz değildi.

Annesinin sözü biter bitmez Şebnem üzgün bir halde "Hayır Kerem ile evlenmedik" demiş ama tam anne ve babası derin bir nefes almışken Fiko devreye girip "Bu çıyanla... Şey...Yani Şebnem ile evlenen benim efendim" dedikten sonra şok dolu bakışlar eşliğinde "Öpeyim anneciğim" diyerek Zuhal Hanım'ın elini öpüp başına koymuştu. Aah! Kadının düğün öncesi yüzüne yaptırdığı tüm o örümcek ağ operasyonu fiyaskoyla sonuçlanmak üzereydi çünkü Zuhal Hanım'ın yüzünde tik halinde atışlar baş göstermeye başlamıştı. Şebnem'in babası Fikret Bey bir Fiko'ya bir de Şebnem'e bakıp "Bu da ne demek oluyor?" diye sorarken kızının "Fiko Bey doğru söylüyor. Biz evlendik ve çok mutluyuz" demesiyle Zuhal Hanım'ın gözleri kaymış ve bir anda kendisinden geçmişti. Tabii hâl böyle olunca karga tulumba salona götürülüp kolonya yağmuruna tutulması da kaçınılmaz olmuştu. Oooops!

Zuhal Hanım kendisine gelmeye başladığında ise eşi Fikret Bey köpürmüş bir halde "Bu yaptığınız saçmalık kulaktan kulağa yayılmadan önce hemen gidip bu evliliğin feshini talep edeceksiniz" diyor Fiko 'da boş bulunup "Kabul!" demesine rağmen hem Şebnem'den hem de Kerem'den yediği çift taraflı dirsekle bir anda yükselip "Yani kabul değil! Boşamayacağım ben bu çıyanı turşusunu kurup fakir fukaraya dağıtacağım" diyordu. Ayyy! Şebnem şimdi saçını başını yolacaktı ama! Allah rızası için biri şu sustursun Papyonlu Penguen'i!

"Bu evlilik sırf siz istemiyorsunuz diye fesh falan edilmeyecek baba!"

"Şebnem!"

"Üzgünüm demek isterdim ama maalesef ki ben sizin için üzülmeyi bırakalı çok oldu. Bu defa sizin istediğiniz gibi olmayacak çünkü artık ne istediğiniz ne söylediğiniz ne yaptığınız kısacası sizinle ilgili olan hiçbir şey umurumda değil"

"Babanla konuştuğunu unutuyorsun küçük hanım!"

Fikret Bey'in bu çıkışı sonrası Şebnem gözleri dolu bir halde yükselip "Karşımdaki adam bana hiçbir zaman babam olduğunu hissettirmedi ki! Siz ikiniz benim anne ve babam değil sahibimmiş gibi davranmaktan başka ne yaptınız sorabilir miyim? Ben sizin köleniz değil kızınızdım ama siz bana sevginizi vermek yerine emirler vermeyi tercih ettiniz. Bu insanları görüyor musunuz? Nurten teyzeyi Hasan amcayı Aslı'yı Ümit'i Mukaddes teyzeyi ve Kerem'i! Bu güne kadar sizden görmediğim sevgiyi ilgiyi alakayı şu kısacık zamanda onlardan gördüm ben!" diye bağırdı. Herkes duygusallaşmışken Kerem'e yanaşan Fiko bozulmuş bir halde yüzünü ekşitip "Nankörü görüyor musun? Gençliğimin baharında bu kıt akıllıya evet diyerek diri diri mezara girdim ama o beni bu grubun içinde saymadı bile! İçindeki tüm yellozların bir araya gelerek voltranı oluşturduğu duble çıyan görünümlü aptal sarışın ne olacak!" dedi. Fiko sonunda susarken Kerem'de ne diyor bu dercesine hâlâ ona tuhaf tuhaf bakmayı sürdürüyordu. Tabii Şebnem ve ailesi arasındaki diyalog da git gide tırmanmaya devam ediyor birbirlerine geri dönüşü olmayan sözler söylüyorlardı.

"Çoğu gencin kapısından bile geçemediği en prestijli okullarda sırf bir Çetiner olduğun için rahatlıkla okudun. Ne istediysen tek bir lafınla gerçekleşti. Bir dediğin iki edilmedi. Bu zamana kadar tüm şımarıklıklarına kaprislerine saygısızlıklarına göz yumduk ve sen şimdi karşımıza geçmiş bizi bu insanlarla mukayese edip ilgisiz olduğumuzu mu iddia ediyorsun!"

"Evet en iyi okullarda okudum çünkü kendi camianız da Fikret ve Zuhal Çetiner'in kızlarının yüksek bir kademe de boy göstermesi gerekiyordu. Evet ne istediysem bir lafımla gerçekleşti çünkü bunu yapıp ilerde de bana karşı kullanarak beni istediğiniz gibi parmağınızda oynatabileceğinizi sandınız! Evet yeri geldi şımardım yeri geldi kaprislerimle sizleri bunalttım ama ben bunları sadece anne ve babamın dikkatini çekmek için yaptım. Ama siz ne yaptınız? Ne zaman sorun çıkarsam beni elime bir araba anahtarı ya da pahalı bir hediye tutuşturarak susturmaya çalıştınız. Benim istediğim sadece her normal aile gibi acaba kızımızın neyi var neden böyle davranıyor diye düşünüp benimle ilgili biraz olsun kafanızı yormanızdı. Evet son dönemde size karşı saygısızlıklar da yaptım çünkü siz benim belki de sizden bile daha çok değer verdiğim insanlara dil uzattınız! Beni sevgiye boğan arkamda duran derdimi umursayan ve her ne olursa olsun yanımda olan insanlara demediğiniz kalmadı. Beni mutlu olduğum yerden koparıp ruh hastası olduğundan şüphe duyduğum bir adamın koluna takarak onunla evlenmeye zorladınız. Bunu güzel bir geleceğim olsun diye yaptığınızı sakın söylemeyin çünkü siz beni sırf şirketinizdeki borçlarınızdan kurtulabilmek için değiş tokuş aracı yapmaya kalktınız baba! Şimdi sakın kendi hayatımla alakalı verdiğim kararlar konusunda bana ahkam kesmeye kalkmayın!"

Görünen o ki hiç kimse Şebnem'den böyle bir konuşma yapmasını beklemiyordu. Aslında Şebnem'de beklemiyordu ama belli ki çok dolmuştu. Şimdi ise garip bir şekilde rahatlamış hissediyordu. Söylediklerinden hiçbir şekilde pişman değil hatta eksik bile söylediğini düşünüyordu. Şebnem'in gözleri dolu olsa da yine de babasının karşısındaki dimdik duruşu Kerem'i etkilemişti. Bu kız onu çok şaşırtıyordu. Tamam belki deli dolu ve biraz da çatlakcana bir kızdı ama içinde onu tanıdıkça sevecek daha birçok özellik barındırıyordu.

Ancak bu konuşma birazdan bütün iplerin kopmasına yol açacaktı çünkü Fikret Bey bu konuyu uzatmaya pek gönüllü değildi. Zuhal Hanım kızına delici bakışlarını savurup "Özür dileyeceğine hâlâ terbiyesizlik yapmaya devam ediyorsun!" derken Fikret Bey eşini susturup kızına sert bir şekilde bakarak "Birkaç saniye sonra annenle birlikte şu kapıdan çıkıp gideceğiz. Eğer bunun öncesinde yaptığın tüm saçmalıklar için özür dileyip bu evliliği de fesh edeceğine dair bize bir söz vermezsen... Hatta daha açık konuşayım başını öne eğip şu kapıdan bizimle birlikte çıkmazsan bundan sonra Çetiner soyadını unut Şebnem!" dedi. Baba kız göz göze kalmıştı. Kerem ve diğerleri kızlarına böyle bir şey söyleyebildikleri için şaşkınlık içinde kalırken Şebnem'de kafasından küçüklüğünden bu yana tüm yaşadıklarını geçirmeye başlamıştı. Dürüst olmak gerekirse Çetiner olmanın eksileri artılarından fazla gibi görünüyordu. Kerem sessiz kalsa da Şebnem'in içine düştüğü duruma çok üzülmüştü ve vereceği cevabı da pür dikkat bekliyordu. Keşke daha anlayışlı olabilselerdi de işler bu noktaya gelmeseydi.

Sessizliğin sona erme vakti gelmişti. Şebnem derin bir nefes alıp tüm Günsür ailesi adına bir eliyle Kerem'in elini diğer eliyle de kendisine pörtlek pörtlek bakan Fiko'nun elini tutarak "Ben zaten uzun süredir bir Çetiner değilim. Bundan sonra da olmasam bana bir şey kaybettirmez" dedikten sonra güçlükle yutkunup babasına cevabını "Ama bu insanlardan uzak kalmak bana çok şey kaybettirir çünkü görüyorum ki benim gerçek ailem onlarmış" diyerek verdi. Zuhal Hanım son derece sinirliyken Fikret Bey eşinin ağzını bile açmasına fırsat vermeden kolunu tutup "O beğenmediğin burun büktüğün Çetiner soyadını geri almak için çırpınacaksın ama o zaman çok geç olacak!" dedikten sonra kapıyı çarparak oradan ayrıldı.

Zuhal Hanım ve Fikret Bey'in gidişinin ardından Şebnem olduğu yerde kalmıştı. Ne bir şey söylüyor ne de bir tepki veriyordu. Ama ne olursa olsun doğru karar verdiğini de tüm kalbiyle hissediyordu. Şebnem boş gözlerle tek bir noktaya bakarken Kerem onu kendisine çekerek sıkıca sarılmış ve "Üzülme... Her şey çok güzel olacak. Ben her zaman senin yanında olacağım. Söz veriyorum seni hiç bırakmayacağım" diyerek saçlarını öpmüştü. Şebnem omzunda ağlamaya başladığında bu defa tüm Günsür ailesi Ümit ve Mukaddes Hanım'da aynı anda yanlarına gelerek "Hepimiz yanında olacağız çünkü biz kocaman bir aileyiz" diyerek onlara sarılmıştı. Her şey çok güzeldi ama Şebnem'in gözü nedense tek bir kişiyi arıyordu. Fiko'yu...

Fiko o kalabalığın içinde kendilerine "Acaba ben de onlara katılsam mı yoksa bu kıt akıllıya böyle bir koz vermesem mi?" der gibi bakıyordu. Şebnem aslında yanlarına gelmeyi istediğini bildiği için kolunu uzattıktan sonra Fiko'yu fularından tutarak zorla kendilerine doğru çekip sarılmalarını sağladı. Çaktırmasa da bunu yapmayı Fiko'da istemişti ama işte serdeki yiğitlikte Şebnem'e karşı gardını düşürmüş gibi görünmek istemiyordu. Sonuçta bugünün yarını da vardı.

Fiko'nun da ister istemez olaya dahil oluşuyla Şebnem ile arasında yine tatlı bir atışma başlamıştı. Şebnem muzur muzur bakıp "Siz de çaktırmıyorsunuz ama her olayda bizim yanımızda yer alıyorsunuz Fiko Bey" derken Fiko'da başını ters yöne çevirip "Boşuna havalara girme sarı kız çünkü ben senin sağında solunda yanında manında olmam! Senden bir boşanayım sırf yüzünü bir daha görmeyeyim diye Peri Kızı'nı da alıp Papua Yeni Gine'ye yerleşeceğim" dedi. Ne yapacakmış?

Şebnem ve Kerem onun bu haline gülerken Mukaddes Hanım'ın tokatı da Fiko'nun ensesinde patlamıştı. Kadıncağız bu söylediğini ciddiye alıp "Beni bırakıp nereye gidiyorsun sen Fikreeet! Bırak gineli populu yerleri iki sokak öteye yerleşirsen öp de başına koy! Hem kimmiş bakayım o perili kız?" diye bağırarak Fiko'yu yakasından çekelerken o sıradaki itiş kakış sırasında Şebnem'de yanlışlıkla Kerem'in ayağına basmıştı. Tabii klasik bozulmamış Kerem can acısıyla "Şebneeeem!" diye bağırırken Şebnem'de korkuyla dudağını ısırıp "Hıııh! Affedersin Kerem!" demişti. Tek farklılık artık bu bağrışların ardından birbirlerine sert bir şekilde değil gülen bir yüz ve iki çift aşık gözle bakıyor olmalarıydı. Herkes yavaş yavaş kenara çekilip gençleri yalnız bırakırken Kerem'de ellerini tuttuğu Şebnem'e çok hoş bir bakışla bakarak "Seni seviyorum Şebnem" dedi. Evet bu sefer zamanı tutturmuşa benziyordu.

"Ne kadar seviyorsun Kerem?"

"Çok seviyorum"

"Ne kadar çok?"

"En çok"

"Elini açarak göster"

"Şebneeeem!"

"Hııh! Affedersin Kerem tamam anladım çok seviyorsun"

"Neden böylesin sen?"

"Nasıl?"

"Çok tatlı"

"Ne kadar tatlı?"

"Şebneeem!

"Tamam Kerem çok ama çok tatlı demek istiyorsun anlıyorum"


•●●·٠•●●•٠·˙

Yorum yazma kısmına bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız beni çok memnun edersiniz ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Geçmisin Gölgesinde / 10.Bölüm (Yazan : NK)

10. Bölüm : Yağmur... Nevin Hanım sabah saatlerinde gelen telefonun ardından endişeyle ablasının yanına gitmişti. Nergis Hanım'ın doktor...